Sözün yorulduğu zamanlar olur.
Dilsizleşir zaman ve adeta kuşlar yönünü yitirir.
Yüreğinizde onca telaş, umudunuz kilitlenir.
Uzar mesafeler...
Apansız uzar...
Çok daha uzak gelir hayalleriniz...
Toprak sızlar köklerine kadar...
Memleketin göğünde hüzünler büyür.
Yaralıdır yurdunuz, yarınınız puslu...
Şiir yetişir imdada...
* * *
Jenan Selçuk’un bir şiiri..
“Yeni bir ülke bulamazsın” diyen Kavafis’e ithaf edilmiş.
Öylesine güzel özetliyor ki son döneme dair yaşananları, bir ülkenin yalnızlığını…
Yalınayak bir çocuktur tarih
durur, uygarlığın kaldırımında.
Kolunu kaptırdığı barbarların
ardından geleceği söylenen
-neye benzediğini kimsenin bilmediği-
barışı bekleyen azınlığın arasında.
Bayrağı olmayan bir ülkede
elinde, ülkesi olmayan bir bayrakla.
* * *
Hani ‘deli temmuz’u vardır, Faize Özdemirciler’in….
Hani iki kez kurşun geçmiştir kalbinden…
….
rum çocuğundan kalma bisikletimi
türk çocuğu çaldı.
sonra birisi çıktı beni benden çaldı.
yıllardır çalıntı bisiklet gibi taşıyorum yüreğimi.
bulanık bir koy’un dalgasız suları gibi
sürünüp duruyorum her yeni günün kıyısında.
…
* * *
Mehmet Yaşın’ın o samimi “kedi masalı” ile noktayı koymak isterim…
Tarihimize ve talihimize bundan daha çarpıcı bir iz düşülemezdi herhalde…
Yavruluğumuza, kuşatılmışlığımıza, itilmişliğimize hatta hepimize dayatılan yurtsuzluğumuza…
Öyle bir yerdeyiz.
”Biz”e benzemeyen çok fazla…
…
Düşünürdüm küçücük bir çocukken
Rum komşumuzun kedisi de
Rum mu diye.
Bir gün anneme sordum
meğer kediler Türk
köpekler Rum'muş
kediciklere köpekler saldırıyormuş.
Günler sonra bir gün
ne göreyim,
bizim kedi
doğurduğu yavruyu yedi.