“Gücü elinde tutanın istediği toprağa saldıracağı, el koyacağı ve sınırlarını değiştireceği bir yer mi dünya?”
Uluslararası ilişkiler uzmanı birisi soruyor ekranda…
“Böyle olmamalı” diyor sonra…
İğneyi, çuvaldızı unutarak.
George Orwell’in “1984” romanını anımsayınız… Barış Bakanlığı savaşla, Hakikat Bakanlığı yalanla, Aşk Bakanlığı işkenceyle ve Bolluk Bakanlığı açlıkla ilgiliydi.
İkiyüzlülük!
Savaşa kimisinin barış, kimisinin kurtarma ismi vermesi de böyle!
Savaş savaştır…
Barikat da barikat!
İşgalin ya da istilanın “diplomatik” söylemleri başkadır gerçeği başka...
“Tarihte orası bize aittir, biz hep oradaydık” diyorsa bir ülke korkmamızı önerir Niyazi hocam…
Hele akraba halklarını “kurtarmak” üzerinden çıkılan yollar kuşatmaya ve o toprak üzerine yerleşmeye evrilir zamanla…
***
Rusya ve Ukrayna deneyimi sonrasında Kıbrıs’ın kuzey için kimi çevrelerin belirlediği “ayrı devlet ayrı statü” siyasetinin dünyada karşılık bulma imkanı iyice ortadan kalkmıştır.
“İlhak” heveslerini gizlemek için geliştirilen söylemler kendiyle çelişiyor zaten…
Türkiye’nin Kıbrıs’a yönelik müdahalesini Rusya’dan ayıran yegane faktör uluslararası hukukta kabul gören garanti ve ittifak anlaşmasıdır.
Öyle de o anlaşma “KKTC”yi değil, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü garanti ediyor.
Bunu unutturuyorlar!
Nafile…
Anlaşma “yazılı” ve “imzalı.”
Hakikat kaybolmuyor!
Ukrayna’yı konuşurken, mahcubiyet psikoloji ile 1960’ı işaret edenler, nedense “Garanti”yi anımsıyor da bu anlaşmanın içeriğini unutuyorlar.
“Uluslararası hak” dediğimiz o anlaşmanın içeriğini de anlatsanıza!
O içerik ortadan kalktığı zaman yeni KKTC'ler Donetsk ve Luhansk’dır!
***
Yayılmacılık!
NATO’nun ya da Rusya’nın yapmak istediği bu…
İkisinin de bedelini masum insanlar ödüyor, dağılan hayatlarıyla…
Kıbrıs’a dönersek yeniden…
Güç ya da kuvvetle değil insan hakları ve hukukla ilerleyeceksek eğer…
O zaman “garanti”nin gereğine uygun adımlar atılacak.
Adada bozulan düzen geri gelecek.
Kıbrıs tek olacak!
Siyasi eşitlikle, uzlaşıyla, yurttaşlık hakkıyla, mülkiyet ve toprakta anlaşmayla, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler’e üyelikle, işbirliğiyle, coğrafya ve tarihin birleştiren ruhuyla…
Tek ve bütün!
Dünyalılık hali başlayacak o zaman…