Yaz’ın Kitapları...

Eralp Adanır

Her defasında denk geliyor mu, yoksa ilâhi bir gönderme mi bilmiyorum ama, her yılın Temmuz/Ağustos aylarında okumaya başladığım kitaplar, Kıbrısla ilgili fakat iki toplumu bilen, birbirine acılar çektiren, kan-gözyaşı-barut kokularıyla dağlanmış anı/araştırma kitapları oluyor.

Hani belki yaz ayının sıcaklığında Temmuz/Ağustos savaşları hakkında bir şeyler okumak, insana o ortamda bulunuyormuş hissini bir o kadar daha anlatıyor, sezinletiyor gibi.

Kıbrıs adası;  bir hikâye mekânıdır.

Yüzyıllar öncesinin tarihsel sürecinde gezgin Claude Deleval Cobham’ım “Excerpta Cypria-Kıbrıs Yazıları-Ms23 - 1866”(Galeri Kültür Yayınları) kitabında derlediği ve kendi gözlemlerini de kattığı; Kıbrıs’a uğramış gezginlerin notları ile; sosyal-ekonomik-kültürel yaşam  üzerine hazine değerinde hikâyeler anlatılmakta. Mağusa, Lefkoşa, Limasol, Larnaka, Girne, Baf gibi yerleşim yerlerinin zamanı durmuş halleri gelir insanın gözüne.

Ve savaşlar...

Osmanlı’nın ada’ya çıktığı 1570 ve fethini tamamladığı 1571 yılında özellikle Mağusa kuşatmasında ve genelde Limasol’dan çıkıp Lefkara’da yaşandığı söylenen hikâyelerin her biri tek başına bir roman niteliği taşır.

Yazının başına dönersek; yakın geçmiş Kıbrıs adası savaşları, yaşanan insan hikâyelerinin her biri, hani bazen dile getirildiği “her yaşam bir roman” misali.

Modern savaşların Kıbrıs’ında çekilen acılar, savaş/propaganda amaçlı anlatımlar dışındaki “insan hikâyeleri” uzun yıllar üzeri barut kokulu toprakla örtülmüştü.

Gerek Kıbrıslı Türklerde gerekse Kıbrıslı Rumlarda, eğitim kurumlarındaki müfredat; kahramanlık ve nefret tohumlarını içeren yapılarından ödün vermeden çocuklara okutulan savaş hikâyelerinin dışında, böylesi “tarih” içerikli bir kitapta salt kahramanlık ve zaferlerle dolu ise “tarafsız-objektif” olduğu düşünülemez.

Ya da tam tersi hep acılar ve mahrumiyetleri, bunun tek tek sebebi ise karşı unsurlar olduğu anlatılıyorsa, o kitap da “tarafsız-objektif” olamaz.

Ama kahramanlıklar yanında korkuyu, zafer yanında yenilgiyi bir arada barındırıyorsa, o kitabın “tarafsızlığı-objektifliği” daha bir güvenilir olmaktadır.

Şu günlerde okuduğum ve Galeri Kültür Yayınları tarafından okura ulaştırılan; 20 Temmuz 1974’de Rum Milli Muhafız ordusu saflarında komando olarak savaşa katılan Neoptolemos Kotsapas’ın Girne, Karavas ve Lapta’da yaşananları içeren savaş anıları kitabı “Girne Düştü”; tüm diğer bu türdeki kitaplar gibi, hangi niyetle okuduğunuz çok önemlidir.

Ben savaşın insan yüzüne karşı birşeyler bulmak, öğrenmek için okuyorum.

Yani madalyonun diğer yüzünü de görebilmek için.

Tüm bunları yaparken de ister Kıbrıslı Türk ister Kıbrıslı Rum yazar olsun, şövenist-faşist söylemlerini aklımdan teyet geçirmekte, kendimi böylesi söylemlerden uzak tutmaktayım.

Çünkü gerçek; bu söylemlerin dışında kalanlardır.

“Girne Düştü”nün de okunurken bu söylemlerden kendinizi uzak tutarak okursanız, savaşın insan yüzüne bir adım daha yaklaşmış olursunuz.