Neriman CAHİT
Genelde sabahları yazarım… Her gün 5-7 saat arası ya yazar ya da okurum… Ama, sabahları yazmak benim için bir vazgeçilmezdir. Ö.S’ları daha çok okurum…
İnsan için yazarım ve insana ulaşmasını isterim yazdıklarımın… Aslında, ulaşıp ulaşmadığını da hep merak ederim. Daha da ötesi, nasıl algılandığını da… Yani, “Ben yazdım / yazarım ama ötesine karışmam, kim isterse okur ya da okumaz” durumunda hiç olmadım… Olamıyorum. Nasıl yorumlandı diye merak ederim hep… Ama soramam… Sormaya utanırım. (Tıpkı kendimle ilgili her konuda söz söylenmeye utandığım gibi…) Ama, biri çıkar da, bir yazımdan bir şiirimden söz ederse müthiş keyiflenirim…
Olumlu ya da olumsuz her eleştiriyi öpüp başıma koyarım… Yüreğim düğüne bayrama keser…
Elli yılı aşkın bir süredir, yazıyorum…
Yazmak eylemi, beni yönetiyor…
Söz, konu ve karar hep onun oluyor, benim değil…
***
Bir doğumdur benim için yazmak…
En basit bir gazete haberi için de geçerlidir bu…
Yazmaya başlarım, döner okurum, beğenmezsem yırtarım… Tekrar başlarım tekrar yırtarım, tekrar başlarım… Yazacağım konu ne olursa olsun, geniş bir araştırma yapmadan yazmam… Ortaya çıkan yazı beni tatmin ediyorsa yayımlarım. Aksi halde, bir kenarda diğerlerinin yanında kalır…
Bu yüzden yazı bittiğinde, ben de bütün enerjimi harcamış olurum. Beynim, neredeyse en küçük bir ayrıntıya yanıt veremeyecek bir duruma girer… Öyle zamanlarda hemen dışarı fırlarım. Ya bahçeye ya lalettayin bir Şeher Yürüyüşüne ya da Vasilya’ya, Akdeniz ve Beşparmaklara: “Merhabaya…”
Kendimi kendimden kurtarana kadar - özellikle de bir araştırma, röportaj ya da kitap basımı sonrası… Hep ıslak bir kedi gibi dolaşırım, susarım, bir yerlerde ezber bozana kadar…
Tekrar masamın üzerinde bir beyaz kağıdın varlığını -hayalen- görene kadar bu böyle sürer…
Sonra, yeni sancılar ve yeni bir doğum…
Güç mü… Güç ama inanılmayacak kadar da keyifli…
Evet… Kalemle yazıyorum ve ölene kadar da, bu böyle sürecektir… Teknolojiye karşı değilim ama bilgisayarla yazmayı düşünemem bile…
Tüm yararlarına karşın da…
Tutucu değilim ama ben kalemle - kâğıdın o müthiş sevişmesine bayılıyorum… Heyecan duyuyorum…
Hem de müthiş bir keyif ve heyecan…