Yediler içtiler, yerine koymadılar….

Tayfun Çağra

Kendine iş arayan bir genç, yakın zamanda kaybettiği dedesinin mahallede bıraktığı bakkalı çalıştırmaya başlar.

Dükkânın içinde çeşitli malzeme, o malzemelerin de hazır müşterisi vardır.

Başlarda işler iyi gider.

Mahalleli alışverişini yapar, parasını öder, genç de hazır bulduğu malzemenin kazandırdığı parayla rahat bir yaşam sürer.

Bu rahatlığın getirdiği rehavetle kazandığı parayı eşiyle ahbabıyla, yer içer, harcar ama o malzemenin yerine yeni ürünler koymayı ihmal eder. Gencin annesi de arada maaşıyla dükkânı finanse eder ama o koyduğu paranın kat be kat fazlasına karşılık gelen ürünü (nasıl olsa dükkân bizim) diyerek evin mutfağına taşır.

Zaman gelir, dükkânda aradığını bulamayan müşteri dükkânı terkeder, eşine dostuna dedesinin mirasını yediren genç dükkâna yeni malzeme koyamaz, bankalardan borçlanır, bir bankadan aldığı borcu başka bir bankadan aldığı  borçla kapatmaya çalışır, annesi maaşının bir kısmını dükkâna vermeye devam ederken fazlasını da çekmeyi ihmal etmez.

Sonuç;

Dükkan batar.

***

KKTC denen şey de yukarıdaki bakkal hesabıyla yönetilmeye çalışılıyor gibi… 1974’ten sonra hazır bulunan şeyler har vurup harman savrulurken, “zaten başımızda da anamız var” deyip hesapsız kitapsız gidilirken ama evdeki hesap da çarşıya uymazken, tüketilenin, yenen şeyin yerine yenisi konmazken, yukarıdaki bakkal örneğinde olduğı gibi bir bir dükkânlarımızı kapatmaya devam ettik.

Hâlâ da aynı hesapsızlığı, kitapsızlığı yapmayı sürdürüyoruz.

Öncekilerde olduğu gibi KIBTEK’in kapısına da kilit vurmaya büyük gayret gösteriyoruz!

***

Beceriksiz yöneticiler bir bakkalı bile yönetemez durumda iken KKTC denen şeyi yönetmeye çalışıyorlar ama bir devlet yönetiminden anlaşılması gereken şey ne yazık ki bu yerlere getirilen, atanan kişilerin vizyonlarına çok büyük geliyor.

Baksanıza; Akaryakıta zam yapıyorlar, hemen arkasından “yanlışlık yaptık” diyerek yapılan zammı geri alıyor, “yeni fiyatlar böyledir” diyorlar.

Piyango bileti çıkarıyorlar ama biletin üzerine mücahit diyerek Rum çetecilerin fotoğrafını basıyorlar.

Aynı fotoğrafı Saray’da görevlendirilen Tatar da öncesinde sosyal medya hesabında paylaşıyor mücahitler diyerek ama matbaada basılan piyango biletinin sorumlularını arıyor!

İslami Oyunlar diye Konya’da düzenlenen etkinliğe KKTC davet edilmiyor, sporcularımızın olmadığı yere Tatar, KKTC’yi temsilen gidiyor!

Esnaf kan ağlarken, üretici, sanayici haksız rekabet, yüksek maliyetlerden şikâyet ederken, hayat pahalılığı diye maaşlara yansıyan artış gelen zamlarla hemen değersiz hale gelirken Tatar, yapılacak Külliye’yi heyecanla bekliyor.

Jet Krizi’nden dolayı zamanında görevden alınan ama son olarak parti başkanına rağmen Başbakan olarak atanan ÜstEL, ihalesiz yakıt getirmenin büyük başarı olduğuna inanıp emredilenleri yapmanın dayanılmaz hafifliğini yaşıyor.

Birileri keyif sürerken harcadıkları şeylerin yerine koymayı ihmal ediyorlar, birileri bir verip on almaya devam ediyor…

Sonuç, tabii ki bakkal örneğinde olduğu gibi;

İflas.