YEMEK SAVAŞLARI

YEMEK SAVAŞLARI

Ulaş Gökçe

Milliyetçilik veya tüm dünyayı kendi milliyeti üzerinden algılama olan etnosentrizmin görevi hayatın her alanına girmek ve burayı tahakküm altına almaktır. Çünkü akıllarda milletin üstünlüğüyle ilgili şüphe bırakacak veya başka milletlerle kendi milletini yaklaştıracak unsurları tehlikeli görür. Bu nedenle türküler, çalgılar, buluşlar, yemekler ve kültürle, bilime dair her şey ulusallaştırılır. Hâlbuki uygarlığımız farklılıkların birleşmesi, etkileşimi ve bu yolla yeni değerleri oluşturmasıyla bugünlere gelebildi. Bir dilin oluşması için yüzlerce dilin ona katkıda bulunması, bazen bu dil içinde yok olması gerekiyor. Dil bazen 40 bin kilometre ve 3 bin yıl boyunca seyahat eder. Bu yolda değiştirir ve değişir. Aynı şekilde insan ırkı da değişir ve değiştirir. Değişmemiş, aynı kalmış olan şey bir kültüre, uygarlık bileşenine dönüşemiyor. Bugünkü yazımızda insanlığın ortak değerlerinden yemeğin, gastronationalism yani yemek milliyetçiliği sayesinde nasıl çatışmaya dönüştüğünü irdeleyeceğiz.

BENİM DOLMAM, SENİN DOLMANI YENER

Yemek savaşları ve yemek milliyetçiliğinde dolmanın özel bir yeri vardır. Çünkü bu yemek çok geniş coğrafyada ciddi tartışmalara neden olmaktadır. Dolma tartışmaları Gürcistan, Türkiye, Yunanistan, Ermenistan, Azerbaycan ve İran arasında zaman zaman artarak devam ediyor. Türkiye’deki yemek milliyetçileri bu yemeğin Orta Asya’dan beridir Türk yemeği olduğunu iddia ederler. Ancak Orta Asya’da asma yaprağı veya bugün dolma yapılan diğer sebzeleri nasıl bulduklarını açıklamazlar. Türki halkların geleneksel mutfağında sebze yoktur ve neredeyse tamamen et vardır. The Oxford Companion to Food bu yemeğin Ermenilerden Osmanlı Saray Mutfağına geçtiğini anlatır. Ancak bir başka Britanya üniversitesi yayını olan The Cambridge World History of Food ise bu yemeğin Türki halklara ait olduğunu iddia eder. Yunanlılar ile Ermeniler 3 bin yıldır dolma yaptıklarını tüm dünyaya ilan ederler. Azerbaycanlılar ise daha iddialıdırlar ve “milli” yemekleri dolmayı Devlet Başkanları Aliyev seviyesinde savunurlar. Dolma Türki dillerden, doldurmaktan, dolmaktan gelen bir kelime. Ermeniler dolmaya “tolma” ismini verirler. Ermeniler dolmanın toli yani asma yaprağından geldiğini söylerler. Bu iddia dilbilimcilerce ciddi bulunmasa da Ermenistan’da bir devlet savı olarak kullanılır. Ermenistan Azerbaycan’ı, Azerbaycan Ermenistan’ı dolma hırsızlığıyla suçlar. İranlılar da, Arnavutluk’tan Sırbistan’a ve Gürcistan’a kadar pek çok ülke dolma konusunda iddialıdırlar. Bazıları dolmanın kendi icatları olduğunu söylerler, bazıları en güzel dolmanın onlar tarafından yapıldığını iddia ederler. Dolmanın çeşitli adları vardır. En bilindikleri ise şunlardır: Dolma, tolma, tulma, sarma, dulma, durma, dolme, dolmas, kutilk, yaprak.
Avrupa bu tartışmalara henüz müdahil olmamıştır. Ancak bu bölgedeki lahana sarması geleneksel bir yemektir. Bu ise tartışmalara katılmaları için yeterince malzemeye sahip oldukları anlamına geliyor.

YAKINDOĞU’DA HUMUS BİLE KAVGA NEDENİDİR

Humusun kime ait olduğuna yönelik sert tartışmaların merkezinde İsrail ile Lübnan yer alıyorlar. Lübnan Avrupa’da humusu bir Lübnan yemeği olarak kaydetmeye çalışmış olsa da başarılı olamamıştı. Bugün hala bu tartışmalar devam ediyor. Ayrıca tüm Arap ülkelerinde “En iyi humus bizde” söylemleri de oldukça seviliyor. Lübnan’da şehirler arasında dahi humus rekabeti var. İsrail ve Arap ülkeleri dışında humus Kıbrıs’ta da çok seviliyor. Kıbrıslılar bu yemeğin yaratıcıları olduğunu iddia etmeseler de humus konusunda çok iddialılar.

PAYLAŞILAMAYAN SALAM

Her şey Slovenya’nın Avusturya İmparatorluğu’nun parçası olduğu sırada başladı. Krajina denilen bölgede üretilen, ev yapımı salamla sosis arasındaki bu ürün uzun yıllardır Slovenya ile Avusturya arasında tartışmalara neden oluyor. Slovenler bu salama Kranjska klobasa derken, Avusturyalılar ürünü Krainer Wurst olarak isimlendiriyorlar. Ancak bu tartışmada Almanya ve Hırvatistan da iddialı. Avrupa Birliği son kararıyla bu ürünün Slovenlere ait olduğuna karar verdi ancak Avusturya ve Almanya’nın 2040 yılına kadar bu ürünü kendi dillerindeki isimle üretmelerine de izin verdi. AB hangi kararı alırsa alsın bu salamın paylaşılamayacağı kesin.

BAKLAVANIN PAYLAŞILMAZ LEZZETİ

Baklava, pahlava, baklavas Yunanistan ile Türkiye’nin paylaşamadığı bir başka tatlı. Türkiye bu ürünün Osmanlı Sarayı’nda yaratıldığını söylerken, Yunanlılar daha milattan önce 8. yüzyılda baklava yaptıklarını iddia ediyorlar. Avrupa Birliği baklavayı Türk tatlısı olarak kabul etse de Yunanlılar, Ermeniler ve İranlılar baklavalarını savunmakta kararlı görünüyorlar. Baklava konusunda tüm Arap ülkeleri, Azerbaycan, Ermenistan, Yunanistan ve Türkiye çok iddialılar.

HENÜZ DEVLETLERİ KAVGA ETTİRMEMİŞ YEMEKLER

Moğollar, Ermeniler, Yunanlılar, Kıbrıslı Türkler ve Rumlar, Azerbaycanlılar, Türkler, Kürtler ve Gürcüler kebabın her çeşidinde iddialıdırlar. Bu milletler birbirlerinin kebaplarını, adeta, “Biz daha iyi yapıyoruz” demek için yerler. Bolca yerler, bolca şikâyet ederler. Kimi millet tüm kebaplarda iddialıdır, kimisi sadece domuz veya kuzu gibi bir hayvanın veya ciğer gibi bir parçasını en iyi pişirdiklerini söylerler. Ermeniler, Adana kebabı olarak bilinen kebapta rekor kırmak için uğraşırlar, Gürcüler domuz kebabında rakip tanımazlar.
Şarap milli asaletin, milli çalımın içeceğidir. Küresel iddianın içeceği şarabın milletler arası rekabeti o kadar ileri gitmiştir ki konu şarapta iddialı ülkelerin çok ciddi devletlerin sürekli gündemindedir. Fransa, Şili, Gürcistan, Avusturalya, Bulgaristan’da şarapçılık sadece ihracat maddesi değil ülke tanıtımı, kültürünün yayılması ve milli gururun bayrağıdır.
Patates Peru ve Şili arasında, Feta Almanya, Yunanistan ve Danimarka arasında, Kimçi Kore ile Çin arasında, Rakı Yunanistan, Lübnan, Türkiye, Sırbistan arasında tartışılmaya devam ediyor.

YEMEK MİLLİYETÇİLİĞİNE ÇARE

İnsan, iki şey arasında birini tercih edebildiğinde mutlu olmuyor. İnsan tercih etmesine gerek olmadığında mutlu olabiliyor. Yemekler ve içecekler konusunda üreticiler ve siyasetçiler tartışadursun; biz ise tüm bu güzelliklerden zevk almasına bakalım. Lübnan’ın humusu ile Kıbrıs’ın humusu arasında bir tercih yapmak zorunda değiliz. Kıbrıs humusunun derinliği varken Lübnan humusunun sadeliğinde güzellik bulunabilir. Kıbrıslı Türklerin kuzu şiş kebabı ile Rumların domuz şiş kebabının çatışması değil, aynı anda yenmesi makbuldür. Dünya farklılıkları, renkleriyle güzel.

Dergiler Haberleri