Ülkenin her yeri çürük…
Tepeden, tırnağa…
Herkes 'kişisel zenginliğin', erken refahın peşinde…
Son zamanlarda sıkça rastlar olduk, usulsüzlük, yolsuzluk gibi haberler arttı.
Daha önce de vardı hiç kuşkusuz.
Ancak şimdi ortaya çıkmaya başladı.
En azından tespit edilenler, yargıya havale edilenler çoğaldı.
Bu da ümit verici bir gelişme…
Dedim ya, herkes erken köşeyi dönmenin peşinde…
Bakıyorsunuz, x kamu kurumunda memur paraları cebe indirmiş.
Bir başka kurumda başka bir yolsuzluk…
Federasyonlar ise tam bir keşmekeş!..
Tutanın elinde kalıyor.
***
Kişisel kullanımlar, kişisel masraflar hem böyle kurumların ensesinden sağlanıyor.
Bu ne kokuşmuşluk, diye hayıflanmak da yetmiyor.
Bir şey yapmak lazım…
Bir ucundan başlamak…
UBP döneminde çok yazdık, çizdik…
RHA’lar da büyük sorundu.
Evlerin garajlarında az RHA fotoğrafı yayınlamadık.
Herkesin altında devletin arabaları…
Yakıt, gırla, gez gez bitmez…
Bitse de yenisini koy!
Neyse, konumuz RHA’lar değil…
***
'Devletin malı deniz' mantığı iliklerimize işlemiş.
Dedim ya, sesi soluğu çıkmayan kimileri 'ham hum' peşinde…
En fazla kızdığım ise, bu tiplerin haktan emekten bahsetmesi…
Adam kişisel refahı için devlerin aracında gezmiş…
Kamudan uçak bileti çıkarmış.
Yakıtları kendi aracına koymuş.
Kasayı dolandırmış.
Paraları senelerce cebe atmış…
Sorsanız, en kahraman “emekçi” kendisi…
En ilerici de kendisi…
En sosyalist de kendisi…
Böylesine bir ülke işte, bizimkisi…
----------------------------------------
“Adımı yazma”
“Söyleyeceklerimi yaz, ama adımı yazma”…
Bir gazetecinin en tilt olduğu cümlelerin top 10’unda yer alır bu…
“Adımı yazma”…
“X şirket hırsızmış, y kurumdaki müdür dolandırıcıymış, yaz da gorkma”
E nasıl yazalım, kanıt var mı?
“E yaz yahu, nesden… Ama adımı yazma”…
E sen adını yazmaktan korkuyorsun, biz bu söylediklerini nasıl yazalım be abi?
Sen gazetecisin!...
Yok yahu, başka?