“Yeni bir cumhuriyet ve yeni bir KKTC”

 Bağımsız Cumhurbaşkanı Adayı Serdar Denktaş, 11 Ekim’deki seçimin Kıbrıs Türk halkının geleceği, iradesi, dünyayla hak ettiği şekilde bütünleşmesi için mücadele fırsatı olduğunu kaydetti.

 Bağımsız Cumhurbaşkanı Adayı Serdar Denktaş, 11 Ekim’deki seçimin Kıbrıs Türk halkının geleceği, iradesi, dünyayla hak ettiği şekilde bütünleşmesi için mücadele fırsatı olduğunu kaydetti.

Denktaş, “Ya bitmez tükenmez müzakere süreçlerine teslim olacağız, ya Rum’a yama olacağız, ya eriyip gideceğiz ya da bu coğrafyayı vatan yapacağız. ” dedi.

Kıbrıslı Türklerin önünde büyük bir mücadele olduğunu kaydeden Denktaş, “Dünyanın bu coğrafyayı işgal altında ve devletini de ‘alt yönetim’ olarak görmesine ve algılamasına çözüm bulmak zorundayız. Uluslararası hukuka adım adım daha uyumlu hale gelmeliyiz” şeklinde konuştu.

Yeni zamanlar içinde olunduğunu da söyleyen Denktaş, “Şimdi yeni bir Cumhuriyet hayal etmek zamanıdır. 11 Ekim bu hayali gerçekleştirebilmemiz için ilk eylem günümüz olacak” dedi.

Serdar Denktaş, Türk Ajansı Kıbrıs’ın (TAK) adaylık, Cumhurbaşkanlığındaki hedefleri, Kıbrıs konusu, Doğu Akdeniz gibi başlıklarda soruları yanıtladı.

5 yılını müzakere masasında geçirmeye niyeti olmadığını vurgulayan Denktaş, “BM parametreleri çerçevesinde merkezi zayıf, kurucu devletleri güçlü desantralize federasyonun görüşülmesinde ısrarcı olacağım” dedi

Maraş’ın uluslararası hukuka uyumlu şekilde Kıbrıs Türk yönetimi altında açılmasının bölgedeki sorunların çözümü için yeni dinamikler yaratabileceğini söyleyen Denktaş, Doğu Akdeniz’deki gelişmelere de dikkat çekti.

Denktaş, “Doğu Akdeniz, Rumların ve Yunanistan’ın Türkiye karşıtı ittifaklarıyla patlamaya hazır bir coğrafyaya dönüştü” dedi.

“DÜŞÜNCELERİMİ İLERİYE TAŞIYACAK ADAY ÇIKMADI, ADAY OLDUM”

Denktaş, seçime neden katıldığını, buna nasıl karar verdiğini şu ifadelerle anlattı:

“Seçime katılacağını en son açıklayan adayım herhalde. Hatırlayacaksınız 26 Nisan’da yapılması gereken seçimlerde aday olmayacağımı ocak sonunda açıklamış ve süreci izlemeye başlamıştım.

Kovid-19 salgını nedeniyle evlere kapandığımız dönem gerek aday olacaklarını gerekse adaylık düşündüklerini açıklayan kişileri, söylemlerini, politikalarını izledim. Hükümetin pandemi sürecini yönetmekteki başarısızlığını üzüntüyle, halkımızın göstermiş olduğu dayanışmayı ise mutlulukla izledim.

26 Nisan seçimlerinde aday olmayacağımı bir basın açıklamasıyla duyurmuştum. Orada şu ifadeleri kullanmıştım. ‘Yıllardır belirsizlik içerisinde yaşamaya mahkum edilmiş halkımızın egemenliğine sahip çıkan, eşitliğinden taviz vermeyen, KKTC’yi vatan Türkiye’yi Anavatan gören bir düşünce etrafında bütünleşmekte olduğunu görüyorum. Bu bütünleşme çerçevesinde ben bu ülke demokrasisini daha da demokratik yapmak isteyen, fırsat eşitliğinin sonuna kadar savunuculuğunu yapacak, insan hakları ve özgürlüklerimizi daha da ileri taşıyacak düşüncenin Cumhurbaşkanlığı makamına layık olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle önümüzdeki süreçte KKTC Cumhurbaşkanlığına talip olan tüm adayların düşüncelerini, programlarını, vizyonları takip edeceğimi, Kıbrıs Türk halkının çok büyük bir bölümümün de paylaştığı yukarıda tanımladığım vizyonumu paylaşan adaylara her türlü desteği verebileceğimi açıklamak isterim’.  İşte bu düşünceleri ileri taşıyacak bir adayın ortaya çıkmamasından dolayı adaylığımı açıkladım.”

“BU SEÇİMLERDE TARİHİN TEKERRÜR EĞİLİMİ VAR…”

2015 Cumhurbaşkanlığı seçimine değinen Denktaş, şunları söyledi.

“2015 seçimlerinde Sayın Eroğlu’nun matematiksel olarak kazanmaması için hiçbir neden yokken seçimleri nasıl kaybettiğini gördük, yaşadık.  Ben KKTC Cumhurbaşkanlığı makamına saygı duyarım.  Bundan dolayı da Cumhurbaşkanımız Sayın Akıncı’ya saygım vardır. Ancak Kıbrıs konusunda gerek görüşleri gerekse izlediği müzakere yöntemleri ile aramızda büyük farklılıklar vardır. Ancak bu seçimlerde de tarihin tekerrür etme eğiliminin ortaya çıktığını gördüm.”

“UBP SEÇMENİNİN BANA YÖNELMESİNİ BEKLİYORUM”

Denktaş, bazı adaylarla ilgili görüşlerini ise şu ifadelerle aktardı:

“Adaylığını açıklayan UBP Genel Başkanı maalesef Cumhurbaşkanlığına UBP’yi taşımak isteyen, seçmenin çok büyük bir bölümünün duygu, düşünce eğilim ve tercihlerini dışlayan, ötekileştiren yabancılaştıran bir kampanya yürütmektedir.  Sayın Tatar’ın Kıbrıs konusundaki bilgisizliği, ilgisizliği, tecrübesizliği bu süreçte çok net olarak ortaya çıktığından bu seçimleri kazanma şansı sıfırdır, hiçbir şansı yoktur. UBP seçmeni ya bu davaya sahip çıkacak ya da Sayın Tatar’a. İkisi bir arada olamayacak.

Zaten adaylarının yetersizliğinin farkında olan UBP seçmeni ya sandığa gitmeme ya da başka bir adaya yönelme eğilimindedir.  2015’te yaşananların tekerrür etmemesi için adayım ve ulusal davada görüşleriyle uyuştuğum UBP seçmeninin bana yönelmesini bekliyorum. Diğer türlü her nasılsa olsun çözüm olsun için ciddi tavizler vermeye hazır adaylardan biri yine Cumhurbaşkanı seçilecektir.”

DENKTAŞ’TAN “YENİ CUMHURİYET VE YENİ KKTC” VURGUSU

Cumhurbaşkanı seçildikten sonra öncelikle hangi adımları atacağıyla ilgili soru üzerinde Denktaş, “yeni bir cumhuriyet ve yeni bir KKTC” vurgusunda da bulundu.

Denktaş, hedeflerini şu şekilde sıraladı:

“Masadan kaçma yok. Ancak 5 yılı da masada geçirmeye niyetim yok. Rum liderden Kıbrıs tahayyülünü açıklamasını isteyeceğim. Nasıl bir Kıbrıs bırakmak ister gelecek nesillere? Bizimle aynı hastaneyi paylaşmak dahi istemediğini söylediği Kıbrıs Rum halkı bizimle devleti paylaşmaya hazır mı? Bunu açıklamasını isteyeceğim. Eğer Rum lider resmi müzakereler öncesi gerekli tavrı sergiler ve samimiyetine ikna olursak; Türkiye ile görüşerek mutabık kaldığımız takdirde gayri resmi 5’li konferansa hazırlanacağım. Bu konferansa katılmadan önce, eğer yine Kıbrıs Rum tarafı nedeniyle uzlaşamazsak, masadan kalkarken statümüzün BM tarafından netleştirilmesini talep edeceğim. Masada BM parametreleri çerçevesinde merkezi zayıf kurucu devletleri güçlü desantralize federasyon görüşme sürecinde ısrarcı olacağım. 5 yıl içinde KKTC’nin tanınması ya da federal çözüme belki  gerçekleşmeyecek  ama bu süreçte adım adım inşa edeceğimiz yeni bir Cumhuriyet yeni bir KKTC dünya devletleri ile doğrudan ilişki içinde olmaya çok daha hazır hale gelecek, kabul görecek bir durumda olacaktır. Bu amaca varmak için de uluslararası hukukla uyum içinde adım adım barışın inşası için çalışacağım.  Bunun bir parçası olarak da Maraş ilk adım olarak bir Özel Statü Bölgesi olarak açılacaktır.”

“YAPICI OLMAK TAVİZ VERMEK DEĞİL…”

Müzakere sürecinde yapıcı bir tavır sergileyeceğini kaydeden, “Yapıcı olmak taviz vermek değildir” diyen Dentaş, şunları da söyledi:

“5 yılımı masada geçirmeye niyetim yok. Masada BM parametreleri çerçevesinde merkezi zayıf kurucu devletleri güçlü desantralize federasyon görüşme sürecinde ısrarcı olacağım. KKTC halkının en büyük güvencesi olarak gördüğü Garantiler konusunda kesinlikle Türkiye ile birlikte hareket edeceğim.”

“DOĞU AKDENİZ, RUMLARIN VE YUNANİSTAN’IN TÜRKİYE KARŞITI İTTİFAKLARIYLA PATLAMAYA HAZIR BİR COĞRAFYAYA DÖNÜŞTÜ”

Serdar Denktaş, Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri şu sözlerle değerlendirdi:

 “2003 yılında bölgede hidrokarbon yataklarının olduğunu belirttiğim zaman ‘çözümsüzlükle’ suçlanmıştım. Bu iddiamın hayal ürünü olduğu söylenmiş ve bana karşı kampanya başlatılmıştı. Halbuki o günlerde basına da aktardığım çalışmalar incelenmiş ve zamanında önlemler alınmış olsaydı, bugün Kıbrıs Rum tarafı bu konuda bu kadar mesafe kaydedemeyecekti.

Bugün artık Doğu Akdeniz, Kıbrıs Rum liderliğinin ve Yunanistan’ın kurmuş oldukları Türkiye karşıtı ittifaklarla patlamaya hazır bir coğrafyaya dönüşmüştür. Rum lider Anastasiadis’in dönemin KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu ile imzalamış olduğu 11 Şubat 2014 tarihli Ortak Açıklamasından iki gün sonra yani 13 Şubat 2014 tarihinde yapmış olduğu açıklama, Kıbrıs Rum liderliğinin kendi çıkarları için nasıl çalıştığını gözler önüne sermektedir. 2013 yılında göreve gelen Anastasiadis, bir yıl boyunca KKTC Cumhurbaşkanı ile görüşmeleri ötelemiş ve bu süre zarfında uluslararası ittifaklarını güçlendirmeye çalışmıştır. Kendi açıklamasında da belirttiği gibi Rum lider bu süreyi Kıbrıs adasının jeo-stratejik konumunu kullanarak sadece  AB ortakları ile değil, İsrail, ABD, Rusya, Arap ülkeleri ve Çin’le de ilişkilerini geliştirerek Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ve dolayısıyla bizim karşımıza güçlü ittifakları arkasına alarak çıkmak istemişti.

Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs Türklerinin onayını almadan adamız etrafındaki doğal gaz kaynakları üzerinde sondaj ve kazı yapılabilmesi için uluslararası şirketlere verdiği sözde ‘lisanslara’ giden süreç,  ilk uyarımı yaptığım 2003 yılında başlamış ve bugün artık Doğu Akdeniz’i bölgeyle hiçbir coğrafi ilişkisi olmayan yabancı güçlerin menfaat sağlamaya çalıştıkları tehlikeli bir alan dönüştürmüştür.”

“GÜVENEBİLECEĞİM TEK ÜLKE, KARDEŞ TÜRKİYE CUMHURİYETİDİR”

“Bu büyük menfaat kavgaları arasında güvenebileceğim tek ülke, kardeş Türkiye Cumhuriyetidir” diyen Serdar Denktaş, şunları da söyledi:  

“Türkiye stratejik ortağımız olarak, haklarımızı korumak için tüm imkanlarını seferber etmiştir.  Tarihsel, kültürel ve ulusal bağlarımızın olduğu Türkiye’nin çıkarları ile KKTC’nin çıkarları bu bölgede de ortaktır.  Cumhurbaşkanı seçildiğim takdirde bu konuda da Türkiye ile işbirliği içerisinde KKTC vatandaşlarının haklarının korunması için aktif bir siyaset izleyeceğim.

Kıbrıslı Türklerin varlığından kaynaklanan ve Kıbrıs Cumhuriyetini de kuran halklardan biri olarak adamız etrafındaki hidrokarbonlar üzerindeki haklarımız, hiçbir şekilde yadsınamaz. En büyük gücümüz kurucu halk olmamızdan, bu haklara doğal olarak sahip olmamızdan gelmektedir. 

Kıbrıslı Rum liderliği haklarımızı gasp eden macera peşinden koşmayı bırakıp, İkinci Dünya savaşı sonrası Almanya-Fransa arasında başlatılan ve bugünkü Avrupa Birliğini yaratan Avrupa Kömür-Çelik iş birliğini örnek alarak, adamız etrafındaki enerji kaynaklarının kullanımıyla ilgili olarak bizimle masaya oturmalıdır. Seçilmem halinde bu konuyu sürekli olarak gündemde tutma hedefindeyim.”

“SAVUNULACAK BİR YANI KALMADI… MARAŞ’I ÖZEL STATÜ BÖLGESİ OLARAK AÇMA HEDEFİNDEYİZ”

Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Maraş açıklamalarının devamında, Maraş’ı özel statü bölgesi olarak açma hedefinde olduklarını yineleyen Denktaş, şöyle devam etti:

“İlk olarak 2004 referandumundan hemen sonra tartışmaya açmak istediğimiz bu önerimiz o günün koşulları içerisinde önceliğin izolasyonların kaldırılması şeklinde oluşması nedeniyle farklı düzeylerde ileriye götürülememişti. Şimdi geriye dönüp baktığımızda bunun nasıl bir zaman kaybı olduğunu görüyoruz. Şimdi bu adımı BM ile görüşerek cesaretle atmanın zamanı gelmiştir.

Maraş’ın içinde bulunduğu durumun savunulacak bir yanı kalmamıştır. Bu halde kalmasının sorumlusu olarak da sürekli olarak Türk tarafı suçlanmaktadır. Halbuki çözüm planlarını kabul etmiş olsalardı, bu alanın Rum yönetimine devredileceği aşikardı.

Ancak ‘Maraş kapsamlı bir çözümün parçasıdır. Rumlar çözüm planlarını veya zaman zaman gündeme gelen Güven Yaratıcı Önlemleri  kabul etmiş olsalardı Maraş bu durumda olmazdı’ argümanı artık sürdürülebilir bir argüman değildir.  Sonunda onlar ‘evet’ demediler ama Maraş bizim sorumluluğumuzda. Gelinen noktanın sorumlusu olarak Türk tarafı gösterilmektedir.”

Kapalı Maraş’ın olduğu şekliyle kalmasının sürdürülebilir olmayacağını, Kıbrıslı Türklere bir yarar da sağlamayacağını kaydeden,  “Aksine Maraş’ın uluslararası hukuka uyumlu bir şekilde kendi yönetimimiz altında açılması bölgemizdeki sorunların çözümü için yeni dinamikler yaratabilir” diyen Denktaş, şöyle devam etti:

“Maraş bölgesiyle ilgili BMGK kararı bulunmaktadır. 11 Mayıs 1984,  550 sayılı karar iki temel noktaya işaret etmektedir. Tüm Maraş bölgesini kapsayan karar, sadece 1974 öncesi orada yaşayan kişilerin Maraş bölgesine yerleşebileceğini ve bölgenin BM kontrolüne verilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Bu kararın alınmasının arka planını Maraş bölgesinin bir bölümünün o dönemlerde yerleşime açılması oluşturmuştu. Bizim önerimiz de kapalı Maraş bölgesinin sadece 1974 Temmuz’unda orada ikamet edenlere açılmasıdır. Bu öneri BMGK’ kararının tümünü karşılamamasına rağmen bir yanda süregelen durumu korurken diğer yanda ise söz konusu BMGK kararıyla tam olarak olmasa da uyum göstermektedir. Bu açılım uluslararası hukuktan kaynaklanan mülkiyet haklarına müdahale etmemektedir. Gerek Vakıfların gerekse kişilerin mülkiyet haklarındaki sorunlar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de mekanizma olarak tanıdığı TMK ve iç hukukumuz da dahil uluslararası mahkemelerde çözülecek bir durumdur.  Maraş açılımımız siyasi kararlarla mülkiyet hakkını inkar etmek anlamı taşımamaktadır. 550 no’lu BMGK kararının esas öznesi “sakinlerdi” . BM söz konusu kararı  “buranın yönetimi Kıbrıslı Rumlara verilmelidir” şeklinde üretmemiştir.  Kararda üzerinde durulan esas konu  yani kararın öznesi sakinlerdir.  Bu bölgenin belirtildiği şekilde yerleşime ve imara açılması uluslararası aktörlerce de ihtiyatlı bir şekilde destek görebilir. Önemli olan bu açılımın neden yapıldığının anlatılmasıdır. Bu açılımı Kıbrıs’ta bir anlaşmaya, çözüme ve barışın inşasına  varabilmek için atılmış insani bir adım olarak görmeliyiz, göstermeliyiz.  Siyasi bir kararı verirken muhakkak ki bunun, hukuksal, ekonomik, finansal, sosyal olası etkileri değerlendirilmelidir.  Maraş ciddi ve büyük bir sorun olarak önümüzdedir. Bu sorun da kendiliğinden ortadan kalkmayacaktır. Türk tarafı olarak bu kötü durumu iyileştirmek, lehimize çevirmek bizim elimizdedir. Böyle bir girişim yapmamamız halinde yakın bir gelecekte uluslararası mahkemelerde kendimizi savunmak durumunda kalabiliriz.”

“HALK, SEÇİM DEĞİLGEÇİM VE SAĞLIK DERDİNDE”

Seçim kampanyası sırasında en çok hangi sorularla ve sorunlarla karşılaştığına ilişkin soru üzerine Denktaş, “Halk çok haklı olarak öncelikle seçim değil geçim ve sağlık derdinde” dedi.

Serdar Denktaş, şunları ekledi:

“En çok karşılaştığım soru ve sorular ekonomi ve sağlıkla ilgili. Ancak seçimle ilgili olarak özellikle UBP seçmenini rahatsız eden konu üzerlerindeki siyasi baskı ve özgür iradelerini tavırlarını açıkça ortaya koyamamaları.”

“TAVRIM BİRLEŞTİRİCİ, KAPSAYICI, UZLAŞICI, YOL GÖSTERİCİ OLACAK”

Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde hükümetle ilişkiler ve iç konulardaki tavrının, birleştirici, kapsayıcı, uzlaşıcı, yol gösterici olacağını belirten Denktaş, “Cumhurbaşkanlığını yeniden yapılandıracağım. Danışman kullanmak yerine, münhaller açarak ve en iyisini tespit ederek her alana özel temsilciler atayacağım” dedi.

Özel temsilcilerin sivil toplum temsilcileri ve hükümet yetkilileriyle sürekli temasta olacağını da belirten Serdar Denktaş, “Bu temsilciler Cumhurbaşkanlığı ile tüm kesimler sürekli bir diyalog içinde olmalarını sağlayacak” şeklinde konuştu.

“ÖRTÜLÜ ÖDENEĞİN BÜYÜK BÖLÜMÜ ULUSLARARASI MAHKEMELERDE DAVAMIZI ANLATMAK İÇİN KULLANILACAK”

Bağımsız Cumhurbaşkanı Adayı Serdar Denktaş, şunları ekledi:

“Örtülü ödenek olarak bilinen fonu ise büyük oranda Kıbrıs Türk halkının uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını savunmak ve hakların neticesinde özellikle gençlerimizin, sanatçılarımızın ve sporcularımızın uluslararası etkinliklere katılımı sağlamak için kullanacağım. Uluslararası mahkemelerde davamızı anlatmak için açılacak davalarda kullanılacaktır bu fonun büyük bölümü.”

“SALGIN, SEÇİME KATILIMI MAALESEF ETKİLEYECEK”

Dünyayı etkisi altına alan COVİD-19 salgının seçmenler üzerindeki algısıyla ilgili soru üzerine Denktaş, şu yanıtı verdi:

“Salgın nedeniyle bu süreçte önlemler bazında öneriler yapan tek adayım sanırım. Bunların en önemlilerini YSK doğru kararlarla uygulamaya koydu. Salgının seçimlere katılımı etkilememesi normal olmaz. Evet etkileyecek maalesef. Katılım düşük olabilir.”

“ŞİMDİ GÖREV BİZDE… HER TÜRLÜ EKSİKLİĞİNE, ZAMAN ZAMAN ÇOK YANLIŞ YÖNETİLMESİNE RAĞMEN KKTC BİZLERE KOLEKTİF BİR YAŞAM ALANI SUNUYOR”

Denktaş, 11 Ekim’le ilgili şunları da söyledi:

“Bu seçimler kendi geleceğimize, irademize, dünya ile hak ettiğimiz şekilde bütünleşmek için mücadele etmeye fırsat veren bir süreçtir. Ya yıllarca sürecek bitmez tükenmez müzakere süreçlerine teslim olacağız, ya Rum’a yama olacağız, ya eriyip gideceğiz ya da bu coğrafyayı Vatan yapacağız

18 Mart 1997 yılında Türkçe bir günlük gazetemizin manşeti Baf’tan  Lefkoşa’ya’ şeklindeydi. Kurucu Cumhurbaşkanımız babam rahmetli Rauf R. Denktaş’ın annesinin mezarını Baf’tan Lefkoşa’ya nakletmesiydi yazının konusu. Kurucu Cumhurbaşkanımızın bu adımı, KKTC’yi vatan yapma yönünde atılmış sembolik ancak çok önemli bir adımdı.

1983 yılında KKTC vatandaşları olan nüfusun önemli bir kısmı, doğup büyüdükleri, korumak için savaştıkları, ekip biçtikleri, yaşamlarını sağladıkları  toprakları terk ederek, adanın kuzeyine 1975 yılında yerleşmişlerdi. Yeni topraklardan vatan yapmak birkaç yıllık bir süreçte başarılamazdı. Sınırları belirlenmiş toprağın üzerine kurulan devletin vatandaşına sahip çıkması, güvenliğini, adaleti,  eğitimi, sağlık hizmetlerini sağlaması, sınırları çizilen alanın kolektif bir varoluş alanı olarak algılanması gerekiyordu. Atalarımız burayı bizlerin vatanı yapmak için kendi dönemlerinde yapmalarını gerekenleri yaptılar.  Şimdi görev bizlerdedir. Her türlü eksikliğine, zaman zaman çok yanlış yönetilmesine rağmen, KKTC bizlere kolektif bir yaşam alanı sunmaktadır.

Bugün seçmen listesinde bulunan vatandaşlarımızın önemli bir kısmı 1974 sonrası doğanlardan oluşmaktadır. 1974 öncesi yaşamamış yeni bir nesil ortaya çıkmıştır. Bu neslin büyük bir çoğunluğu için vatan KKTC sınırlarından oluşmaktadır.  Ancak devleti, milleti ve vatanı olan bizleri bekleyen büyük bir mücadele vardır önümüzde.  Dünyanın bu coğrafyayı işgal altında ve  devletini de “alt yönetim” olarak görmesine ve algılamasına çözüm bulmak zorundayız. Uluslararası hukuka adım adım daha uyumlu hale gelmeliyiz. Daha fazla demokrasi, daha fazla adalet, daha fazla eşitlik, daha fazla insan hakları, daha fazla özgürlük, daha fazla canlı hakları  ve  ekolojik bir yaşam şekli için mücadele eden bir halk olarak algılanmamız için çaba sarf etmeliyiz. Biz bunları yapabiliriz.  Ve size söz veriyorum ki seçilmem halinde bu uğurda çalışarak, halkımızın uluslararası toplumlar içinde hak ettiği yeri alabilmesi için mücadele edeceğim.  Yeni zamanlar içindeyiz. Şimdi Yeni bir Cumhuriyet hayal etmek zamanıdır.  11 Ekim 2020 bu hayali gerçekleştirebilmemiz için ilk eylem günümüz olacaktır.”

“GİZLİ GÜÇ SANDIĞA YANSIYACAK… 18 EKİM YENİ BİR DENKTAŞ DÖNEMİNİN BAŞLANGICI OLACAK”

“Etrafımda oluşan sessiz çoğunluktan kaynaklanan gizli güç 11 Ekim günü sandığa da yansıyacaktır. Kısa sürede bu seçimin en güçlü adaylarından biri olmamı sessiz bir çoğunluk sağladı” diyen Denktaş, seçmene şu sözlerle seslendi:

“İrademize sahip çıkma kararlılığımızın devam ettiğini tüm dünyaya kanıtlamak için seçmenimizin oylarını benden yana kullanarak bu demokrasi mücadelesinden zaferle çıkacağımıza inanıyorum. 11 Ekim yeni zamanların başlangıç tarihi olacak 18 Ekim’de yeniden, yeni bir Denktaş döneminin başlangıcı olacak.”

“NE MUTLU BİZLERE Kİ BU COĞRAFYANIN İNSANLARIYIZ”

Denktaş, sözlerini, “Ne mutlu bizlere ki bu coğrafyanın insanlarıyız.  Ne mutlu bize ki KKTC vatandaşlarıyız. Ne mutlu bizlere ki Kıbrıslı Türk’üz” ifadeleriyle tamamladı.

Haber: Rahme Çiftçioğlu

Siyaset Haberleri