Yeni Bir Döneme Giriş: “Post-COVID”

Ekonomik açıdan gelecek olan tepkimeyi ele alırsak, salgınla beraber gelen ekonomik krizle birlikte sağlık uğruna sineye çekilen ekonomik daralma ve hatta depresyon artık dayanılamaz bir hâle gelecektir.

Oğuz Ufuk Haksever
haksever2309@gmail.com

 

                COVID-19 dünya gündemini Mart 2020’den beridir yoğun bir şekilde işgal etmekte. Tanıma evresi, kapanma, açılma, tekrar kapanma ve de tekrar açılma, aşılama süreci derken, dünya salgınla mücadelede neredeyse iki yılı geride bırakmak üzere. Hayatlarımız 2020’nin mart ayından önceki gibi değil ne yazık ki ve sanırım yakın gelecekte bir daha da öyle olmayacakmış gibi duruyor. Ancak öte yandan hayatlarımız 2020’nin geriye kalanı gibi de değil artık. Salgın devam ediyor, fakat hiçbir şey başladığımız zamanki gibi de değil. Bu yazıda salgını sağlık bakımından ele almayacağım, zaten bu alanda uzman falan da değilim. Ancak bir sosyal bilimci olarak sosyal, toplumsal ve siyasi açıdan salgında yeni, “post-COVID” olarak adlandırabileceğimiz bir dönemin bizi beklediği kanısındayım.

                Yazıyı yazdığım şu günde Kuzey Kıbrıs’ta rekor vaka sayısına ulaşıldı. Tam 306 yeni vaka.[1] Bunu söylerken size de pek “post”, yani salgın sonrası bir dönemden bahsediyormuşum gibi gelmeyebilir. Ancak dediğim üzere bu tanımlayacağım dönemin “post” karakteri salgının bittiği anlamına gelmiyor. Aslında bu “post” karakteri de salgının tümünün bir parçası, ama yeni bir evresi.

                Tarihte birçok “post” dönemden, hareketten veya akımdan bahsedebiliriz. Bunlara en güçlü örnekler olarak; post-modernizm, post-yapısalcılık, post-Kemalizm veya post-sekülerizm verilebilir. Bu dönemler, hareketler veya akımlar, karakteri gereği kendinden öncekini, yani bir nevi parçası olduğunu eleştirmeyi veya yenilemeyi amaçlayarak ortaya çıkmıştır. Daha somutlaştırmak adına post-modernizmi ele alacak olursak, bu akım modernizasyon teorisine eleştirel olarak ortaya çıkmış ve ortaya çıktığı zamanlar olan 1980’ler ve 90’larda modernizme yeni bir okuma getirerek, ondan etkilenen fakat ona alternatif bir anlayış gütmüştür. Burada yanlış anlaşılmasın. Tarihin “post” hareketleri doğdukları veya eleştirdikleri hareketi asla reddetmediler. Aksine, üzerine fazlasını koyarak ötesine geçmeyi hedeflediler. Ben de COVID-19’u reddetmenin aksine, yaklaşımım, içerisine girmekte olduğumuz bu yeni dönemi bu “post” hareketlerden esinlenerek okumak olacaktır.

                Hâlihazırda bir “post-COVID” döneminin içeresinde miyiz yoksa henüz o evreye gelmedik mi tartışılır, ancak bu dönemin geleceği aşikârdır. İlk olarak bu argümanı güçlendiren en büyük faktör tarihin getirdiği sosyal oluşum ve hareketlerdir. Yukarıda da değindiğim “post” dönemler aslında sosyal ve siyasi olguların bir dönem sonra ötesine geçmeyi hedefleyen oluşumlara yer vermesi durumudur. COVID-19 salgını da bu durumun dışında kalmayacaktır. Salgın döneminin sosyal ve siyasi, hatta bir raddeye kadar ekonomik etkilerinin de ötesine geçmek için toplumda bir hareketlenme olacaktır. Bu nedenle, tarih ışığında da yorumlamak gerekirse, COVID-19 salgın döneminde yaşanan gelişmeler, kapanma, siyasi yönetimlerin sosyal hayatı kontrolü altına alması (kısıtlama ve yasaklar) ve ekonomik kriz gibi olaylar kendi ötelerinde düşünmeye ve eleştirilmeye yol açacaklar ve “post-COVID” döneminin başlangıcına da yine kendileri sebep olacaklardır.

                Bu yeni, “post-COVID” dönemini iki boyutta ele alabiliriz; sosyoekonomik ve siyasi. İlk olarak sosyoekonomik boyuta değinecek olursak, bir buçuk yılı aşkın süredir kapanma-açılma kısır döngüsüne sıkışan toplum buna karşı hem sosyal, hem de ekonomik bir tepkime gösterecektir. Bu tepkime, sosyal açıdan artık sosyal hayatın gerisinde kalma, sosyal hedeflere erişememe ve “pre-COVID”, yani COVID-19 öncesi dönemden kalma sosyal alışkanlıklara geri dönme arzusundan kaynaklı ortaya çıkacaktır. Sosyal varlıklar olan insanlar sosyalleşmeye aç kaldıkları, başta uyum gösterseler de artık doğası gereği tahammülü azalan bir hâle geleceklerdir. Bu nedenle, artık COVID-19 salgını ile birlikte gelen değerlerin ötesine geçmek istemi ile ve aslında öncesi, kendisi ve sonrası karışımı bir döneme sıkışmaya doğru evrileceklerdir. Ekonomik açıdan gelecek olan tepkimeyi ele alırsak, salgınla beraber gelen ekonomik krizle birlikte sağlık uğruna sineye çekilen ekonomik daralma ve hatta depresyon artık dayanılamaz bir hâle gelecektir. Her ne kadar sağlık açısından üzücü duyulsa da artık “post-COVID” dönemde ne yazık ki ekonomi sağlığın önüne geçecek ve toplum bir ekonomik krizle karşılaşmamak adına sağlığa mal olabilecek riskleri göze alacaktır.

                İkinci boyut olan siyasi boyuta gelecek olursak, COVID-19, beraberinde küresel siyasette uyuyan aslan olan ve uzun zamandan sonra yeniden uyanan bir aktörü sahnelere geri taşıdı. Devleti. En son belki de 2007-08 ekonomik krizinde bir “merhaba” deyip kaçan devlet sahnelere COVID-19 ile birlikte geri dönüş yaptı. Aslında yapmak zorunda kaldı. Kapanma, sokağa çıkma kısıtlaması, seyahat yasağı, maske zorunluluğu, test veya aşı sorgulaması ve daha birçok karar ile toplumda ipleri yeniden ele aldı. Her ne kadar COVID-19 salgın döneminde farklı devletler, farklı önlem politikaları izlese de, yine de az veya çok kontrolü ele aldı. Devlet, salgının ilk dönemlerinde bu gücü fazlasıyla elinde tuttu. Ancak bu sosyal güç ve kontrol giderek azalmakta ve devlet bu şatafatlı dönüşünü giderek yitirmekte. “Post-COVID” döneminin en önemli karakteristiklerinden biri de bu olacak. Gücünü geri alan veya almaya çalışan bireyler. Bireyler, devletin sosyal kontrolüne meydan okunmaya başlayacak. Her ne kadar amaç yine önceye dönebilmek olsa da, ilk boyutta olduğu gibi bir öne, bir geri gidilecek. Bireyler, devlet ve sağlığın arasına sıkışan bir hâl alacak.

                “Post-COVID” dönemi hayli çelişkili ve çetrefilli bir dönem olacaktır. Bunun esas sebebi yine önceki “post” akımlarda yatıyor. Doğdukları dönemin kendileri ortaya çıkarken halen devam ediyor olması. Aslında tam da bu yüzden “post” hareketler iki arada bir derede oluyor. Ne öncesine dönülebiliyor, ne de kendisi artık dönemin tek hâkim olgusu oluyor. “Post-COVID” dönemi de böyle bir zamanda başlayacaktır. Ne COVID-19 salgını bitecek, ne öncesine dönülebilecek, ne de ilk zamanki gibi bir güce, etkiye sahip olacak. Bunların tümünün çekiştiği ve kavgaya tutuştuğu, iki arada bir derede bir dönem olacak. Yaşayıp göreceğiz...

 

[1] “COVID-19: Rekor, 306 Yeni Vaka!”, Yenidüzen, 17 Kasım 2021, https://www.yeniduzen.com/covid-19-rekor-306-yeni-vaka-146573h.htm

Dergiler Haberleri