İster kabul edelim, ister etmeyelim ama Corona virüsü hayatımızı değiştirmeye devam edecek. Bireysel anlamda maskeli yaşam, mesafeli ilişki biçimi devam edecek uzunca bir süre daha… Ama sadece bireysel anlamda değil, toplumsal yaşamda ve politik anlamda da hazırlıklı olmak gerekiyor bu yeni döneme…
Bugün ekonomiyi ele alalım mesela… KKTC ekonomisini…
Şu an ne durumda?
Neredeyse tamamen durmuş vaziyette!..
Neden?
Çünkü turizme ve eğitime dayalı bir yapı vardı. Her ikisi de hükümetin beceriksizliği, vizyonsuzluğu ve da bir kesimi mutlu etme niyeti sonucu çöktü.
Ne turist geliyor, ne de öğrenci…
Turizmde oteller, moteller çoğunlukla kapandı, ne zaman açılır artık belli değil.
Seyahat acentelerinin çoğu kapıya kilit vurdu. Artık açılabilecekler mi, kesin değil.
Üniversiteler yüz yüze eğitime başlama kararı alamadı. Çünkü öğrenci gelmeyecekti. Özel okullarda akademisyenler dahil personelin çoğu aylardır maaş alamıyor. Üniversite içi ve etrafındaki işletmeler battı.
Ev kirası ile geçinenler, yurt sahipleri ne yapacaklarını bilemez duruma geldi.
Turizm ve eğitim, yani ‘adaya gelecek insan sayısı’na dayalı iki sektör durma noktasına gelince, bağlantılı diğer sektörler de durdu.
Ulaştırma sektöründen eğlenceye, benzin satışlarından tüketilen ekmeğe kadar her şey düştü.
Ayrıca şunu da not edelim: Kuzey Kıbrıs’ta ekonomik çarklar sadece Ercan’dan gelenlerle dönmüyordu.
Güney’den gelen turistler ve Rumlar da ekonomiye çok büyük katkı sağlıyordu.
Kapalı kaldığımız dönemin ardından, sıfır vakalı günlerde hazır Güney’de de vakaların seyri aşağıya doğru giderken, bu bir fırsata çevrilebilirdi.
Ama olmadı. O iş de ‘baddos’ oldu!
* * *
Hazır Corona ekonomiyi bu noktaya getirmişken, bari ‘her olmayan işte bir hayır vardır’ diyerek diyalektik bir sonuca varalım.
‘Euro’ya geçelim’ önerisinde olduğu gibi daha tartışmaya başlamadan ‘Başka model olmaz’ demesin kimse!..
Yani turizm ve eğitim olmuyorsa, olamıyorsa, ekonominin çarklarını başka türlü çevirmenin bir yolu bulunamaz mı?
Eğer yanıt ‘hayır’ ise, zaten mesele bitmiş demektir. Kimse kafa yormasın o zaman, kaderimizse boyun eğelim ve tükenişimizi seyreyleyelim.
Ama mutlaka vardır bir çıkış yolu. Ekonomistler muhakkak bir çıkış yolu bulurlar.
Üretim sektörlerini canlandırmak en doğru yol gibi görünüyor. KKTC gerçeklerini unutmadan, yani izolasyonlar ve ihracattaki sorunları da göz önüne alarak adım atılmalı elbette. Bunu yaparken de en çok ‘ada içi pazar’ı hedeflemek en mantıklısı olur.
Yani önce Kuzey’i, sonra da Güney’i...
Bakın, Ekonomik Örgütler Platformu girişim yaptı, güneye olan ticaretin önü biraz daha açıldı. Yeşil Hat Tüzüğü oradadır ve AB ile istişare edilerek daha da geliştirilebilir. Geliştirilmelidir mutlaka!
Bir diğer adım turizmin de ‘ada iç pazarı’na yönelmesi olabilir. Önce kuzeydeki ‘yerli’ turist, sonra güneydeki ‘yerli’ turist hedeflenebilir.
Kıbrıs’ta yaşayan insanların da tatil ihtiyacı vardır ve Corona virüsü sayesinde yurt dışına gidişler de uzunca bir süre çok sınırlı olabilecektir.
Şimdi “Beleş ABD ziyareti var” deseler kolay kolay kimse kalkıp gitmez. Yok ki tonla para ödeyerek!..
Ama ada içinde virüs kontrol altına alındıktan sonra iç turizm canlanabilir. Nitekim yazın ilk iki ayında canlıydı. Sonra hükümet göz göre göre bitirdi o işi!..
Ama yine olabilir. Olmalı. Bu ada küçük ama hepimize yetebilir. Yetmeli.
Ekonomik aklımızı buna göre şekillendirmek lazım.
Gaz yüzünden kapışıp tepişeceğine iki toplumun politikacıları, ekmek bulamayan vatandaşlarının karnının nasıl doyacağını da hesaba katmalı.
Ne dersiniz?