Depremin ardından Kıbrıs’a yönelik yeni bir nüfus hareketi başladı.
Son derece insani ve anlaşılır bir durum…
Özellikle Hatay’dan çok sayıda insanın akrabaları adada yaşıyor.
Oralarda taş taş üzerinde kalmamış.
Hem hayata tutunmak hem de kendilerini çok daha güvende hissetmek için insanlar Kıbrıs’ın yolunu tutuyorlar.
Bu sürecin çok yönlü planlanmasına ihtiyaç var.
Çünkü Kıbrıs’ta yaşayan yakınlarının çoğu da fakir insanlar…
İşin çevresel boyutu, uyumu, altyapısı önemli…
Bir köyümüzden aradılar, anlattılar…
İki odalı bir evde, dört kişi yaşayan bir ailenin yanına deprem bölgesinden çoluk çocuk altı kişi daha geldi.
Mahalleli sahip çıktı elbette…
Ama biliyorlar, bu durum sürdürülebilir olmayacak.
***
Şimdi yapılması gereken deprem kaynaklı göçü hem kayıtlı, hem de planlı bir süreçle ilerletebilmektir. Çünkü bu insanların sağlık, eğitim, barınma gibi ciddi ihtiyaçları olacak.
Okula gidecek çocukları…
Hastanelerden hizmet alacak…
İş ihtiyacı doğacak…
Ada yarısında nüfus planlaması anlamında zaten son derece sıkıntılıyız.
Özellikle de kamusal hizmetlere erişim, kalite, altyapı yönünden ciddi sorunlar yaşıyoruz.
Bir de güvenlik, sosyal ve toplumsal boyutu var meselenin…
Hiçbir yokluğa, yoksunluğa, gerilime yer bırakmayacak ölçüde kapsamlı bir organizasyon gerekiyor.
***
Ülkenin dört bir yanında hem tüm muhtarlıklara hem de belediyelere sorumluluk düşüyor.
Özellikle de sivil topluma…
Deprem bölgeleri dışından bu süreci istismara yönelecek hareketlere izin vermemek, Kıbrıs’ta yakınları bulunan evsiz, barksız insanları belirlemek; altyapıyı planlamak ve bunun finansmanı için harekete geçmek, ayrıca bu insanların geçici barınmaları sonrasında en uygun koşullarda yeniden ülkelerine dönüşü ve yerleşimini planlamak son derece önemlidir.
Yönetmeliklerde geçici bir düzenleme ile belki özel ‘İkamet İzinleri’ düzenlenebilir ve göçün kayıt ve kontrol altında olabilmesi için önlemler alınabilir.
En başta söyledim, süreç son derece insanidir, ancak eğer doğru planlanmazsa, sonuçları anlamında yıkım sürecektir.
Yeni Kıbrıslı Rum lider ve iradeye müdahalesiz seçim!
En genç Kıbrıslı Rum lider, en zor dönemde görev başına geldi.
Tahminler gerçek oldu ve Nikos Hristodulidis seçimi kazandı.
Adanın kuzeyinde nasıl ki cepheleşme olmuş ve ikiye yarılmıştı toplum, güneyde de benzeri yaşandı.
Tek farkla!
Kuzeyde bu cepheleşmenin kaynağı Ankara’ydı…
Sonucu Kıbrıslı seçmenin iradesi belirlemedi, kuzeyde...
Demokrasiye, iradeye, seçime müdahale edildi.
Kıbrıs Cumhuriyeti seçimlerinde ise Atina’nın adı bile anılmadı.
Kıbrıslı seçmen kendi içinde ayrıştı, güneyde…
***
Kıbrıs’ın birleşmesi, toplumların yakınlaşması ve barış için AKEL’in desteklediği Mavroyannis çok daha esnek bir isim olarak duruyordu. Mavroyannis’le yaptığım röportajda bir çözümde dönüşümlü başkanlıktan karar alma süreçlerine etkin katılıma kadar Kıbrıs Türklerin haklarına özellikle vurgu yapmıştı.
Seçmenin yarıya yakınından destek buldu ancak kazanamadı.
Hristodulidis ise çözümü Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dönüşümü olarak gördüğünü anlattı, en fazla da Avrupa Birliği’ne vurgu yaptı.
İlk mesajı “Çıkmazı kırmak, diyaloğu yeniden başlatmak ve Kıbrıs sorununun çözümü için gerekli koşulları yaratmak” oldu…
Kıbrıslı Rumların deprem için destek teklifini yineledi…
“Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin, Marunilerin, Ermenilerin ve Latinlerin haklarına saygı duyacak bir vatan” dile getirdi.
“Bugünkü mevcut durumun Kıbrıs için çözüm olmadığını” anımsattı.
Bunların hepsi önemli mesajlar…
Sözde kalmaz umarım…
İçe dair mesajları da önemliydi…
“Esnek, verimli, vatandaş dostu bir devlet... Şeffaflık, liyakat, adalet ve hesap verebilirlik… Kırsala yatırım… Kaliteli devlet okulları ve spor, sanat ve edebiyatın teşviki ile eğitim ve kültürde çıtayı olabildiğince yükseğe çıkaracak bir ülke… Kaliteli sağlık hizmetleri… Her vatandaşın sağlık hizmetlerine eşit ve evrensel erişimini sağlayan Genel Sağlık Sistemi’ni güçlendirmek…”
Tüm bu değerler hepimizin ortak ihtiyacı…
***
Yeni bir dönem için Kıbrıslı Rumlar liderini seçti.
Kıbrıslı Türkler lidersiz…
En büyük açmazımız bu şimdilik…