Türkiye’de gerçekleşen Genel seçim sonuçları HDP’nin %10 barajını geçerek seksene yakın milletvekilini Meclise taşıdığına işaret ediyor. Uzun süredir yapılan tartışmalardaki ana çelişki, bu konu üzerinde şekillenmekteydi.
AKP’nin tek başına, hükümet kuramayacak olmasını, çok değişik nedenlere bağlayabilmekle birlikte, özellikle son dönemdeki çatışmacı ve otoriter söylemlerine dayandırmak mümkün. Kampanya döneminde, Türkiye devletinin tüm imkanlarını sonuna kadar kullanan bir siyasi partinin “başarısız” olması özellikle tartışılacak bir konu.
AKP 2010 yıllarında başlayan değişim ile çözüm odaklı, AB yanlısı, demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel insan haklarını gözeten siyasi söylem ve programlarını adım adım terk ederek, iç ve dış siyasette değişim adına kibirli, dayatmacı ve çatışmacı siyasetin esiri oldu. Ne duble yollar, ne AVM’ler ne de diğer neo-liberal konular son zamanlarda ayyuka çıkan yolsuzluk, özgürlüklerin kısıtlanması ve baskıcı zihniyetin önüne geçebildi. Özellikle Anayasanın değiştirilerek Başkanlık sistemini neredeyse zorla dayatarak, Türkiye’ye giydirmeye çalışan bir anlayış sonuçta sandıkta kaldı. Bu noktada otoriter anlayışın tamamen neo-liberalizme içkin bir özellik olduğunu da belirtmek isterim.
HDP Türkiye halkları için yeni bir siyasi imkandır. HDP, ezilenlerin ve solun ortak partisi olarak seçimlerden başarı ile çıktı. Oylarını bir önceki seçimlere göre ciddi oranda artırdı. Neo-liberalizme karşı, yeni yaşamın olanakları üzerine her alanda görüş üretti. Etnik temelli Kürt siyasi hareketi olarak değil, Türkiye’deki tüm ezilenlerin partisi, farklı etnik kökenden temsilcileri meclise taşıma hedefi ile, gerçekten bir Türkiye partisi olarak kendini kurguladı. Bu durum, onun önceliğinin Kürt sorununun çözümü olması gerçeğini değiştirmez, değiştiremezdi. Çünkü demokratik ve özgür Türkiye’nin kürt sorunundan geçtiğini hepimiz çok iyi biliyoruz.
Bizim diyarda, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda yıllardır sinik ve ezik siyasi anlayışla, Kıbrıslı Türk halkının varoluş ve barış mücadelesini Türkiye’deki iktidar pratiği üzerinden değerlendirenler ve toplumun direnme gücünün etkisini yine kibir siyaseti ile bastıranlar, seçim sonuçları karşısında hemen moral bozmaya başlayacaklardır. Sinan Dirlik iki hafta önce yazdığı yazıda, dört büyük Türkiye partisinin Kıbrıs sorunu ile ilgili siyasi duruşunu programlarına dayanarak aktarmıştı. Bu yazıya iyice bakmakta ve gerçekci olmakta yarar var. Türkiye’deki olası bir koalisyonun, Kıbrıs’taki çözüm sürecini değiştirme kapasitesi oldukça sınırlıdır.
Türkiye, her açıdan bizi etkileyen bir ülke. Çok değişik etkenlerden dolayı da bu durum çözüm ve sonrasında da kendini gösterecektir. Dolayısıyla, demokratik ve özgür bir Türkiye, Kıbrıslılar için değişmez bir tercihtir.
Bugün ve yarın için bu tercih, bizim varlığımızı, mutluluğumuzu ve geleceğimizi doğrudan ilgilendiren bir alternatiften başka birşey değildir.
HDP bu anlamda Türkiye’ye yeni bir yol açmıştır. Bu yol, sol’un yeniden siyasetin merkezindeki varlığını yükseltecektir.