Şimdiki Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı müzakere süre hakkında çarşamba günü basın mensuplarını bilgilendirirken, Nisan’da görevi devraldığı selefi, 3’üncü Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu da TC’Nin yeni Lefkoşa Büyükelçisi Derya Kanbay’ı ağırlıyordu.
Kanbay kısa süre önce adaya gelmiş, güven mektubunu Cumhurbaşkanı’na sunmuş, üst düzey ziyaretlerine başlamıştı. Ancak Eroğlu ile görüşene kadar Kıbrıs sorunuyla ilgili detaylı bir demeci yoktu.
Tam da Akıncı basınla sohbet toplantısında “neden kısa sürede çözüm” sorusuna cevap verirken, Kanbay aynı saatlerde “çözüm için fazla acelenin zarar verebileceği” açıklamasında bulunuyordu.
Mustafa Akıncı ‘mülkiyet’ ve ‘toprak’ konusunda endişe edilecek bir durum olmadığını, kurulacak komisyonda eşit temsiliyet olacağını, kullanıcıya da söz hakkı sağlandığını, harita, köy adı falan konuşulmadığını söylerken, Derya Kanbay mülkiyet ve insan hakları mevzusunu ‘sebze pazarı’na benzetiyor ve bu mantıkla gidilirse ‘işlerin sarpa saracağı’ mesajı veriyordu.
Cumhurbaşkanı Akıncı Golden Tulip Otel’in toplantı salonunda merkezi yanı güçlü federal çözümü tarif eden, özellikle de ‘dönüşümlü başkanlık’ konusunda ısrarlı olduklarını dile getirirken, Eroğlu’nun ofisinde konuşan Büyükelçi Kanbay ‘Kıbrıs’ta iki ayrı toprak, iki ayrı millet, iki ayrı devlet’e vurgu yapıyor, ‘federal çözüm’ tasvirini yaparken ‘yan yana yaşamak’tan ve ‘bazı konularda uluslararası alanda tek ses halinde konuşabilmek’ten bahsediyordu.
**
Diplomasi geleneğinden gelmeyen, ekonomi ağırlıklı iç işlerle daha fazla ilgilenen Halil İbrahim Akça’nın halefi, diplomat Derya Kanbay’ın Kıbrıs sorunuyla ilgili ilk detaylı açıklamasını ‘çözümsüzlüğün önde gelen isimlerinden biri’nin, Derviş Eroğlu’nun ofisinde yapması ‘tesadüfi’ olamaz.
Konuşmasında kullandığı ifadeler, kelimeler, verdiği mesajlar oracıkta aklına gelmiş, ağzından kaçmış, yanlışlıkla söylenmiş olamaz.
Zira diplomatların en belirgin özelliklerinden biri, ‘ağızlarından çıkanı kulaklarının duyuyor olması’dır. Hesaplı konuşurlar. Heyecana, galeyana gelmezler. İnce eleyip sık dokurlar. Her cümlenin, her hareketin ucunun nereye varacağını iyi hesap ederler. Tokalaşmadan tutun da koltukta otururken ayakları üst üste atıp atmamaya kadar, bizim aklımızın almayacağı ayrıntılarla uğraşırlar.
Özetle, Derya Kanbay’ın o açıklaması önceden planlanmış, düşünülmüş, çalışılmıştı.
Ve kuşkusuz verdiği mesaj Ankara’yı bağlıyordu.
**
Derya Kanbay’ın bu açıklamalarından henüz haberimiz yoktu Akıncı ve müzakere heyetiyle sohbet ederken ve “Ankara’nın tavrı”nı da sormuştum. Verilen yanıt pozitifti: “Ankara çözüm konusunda ‘köstek’ değil, ‘destek’ oluyor mesajı” iletildi. Bu iyi bir durumdu. Sevindik. Türkiye’nin Kıbrıs’ta çözümü desteklemesini istememek, ancak çözüm karşıtlarının tavrı olabilir.
Akıncı ve ekibi, gerek TC Cumhurbaşkanı’nın, gerek Dışişleri Bakanı’nın açıklamaları ve yapılan görüşmelerin gayet olumlu olduğunu söylüyordu, ama Ankara’nın Kıbrıs’taki yeni temsilcisi farklı yorumlara yol açabilecek beyanatlarla kafalara ‘acaba’ sorusunu davet ediyordu.
Özellikle de “Kıbrıslı Türklerin Ankara’nın talimatının dışına çıkamayacağı” algısının yaygın olduğu Kıbrıslı Rumlarda, oluşmaya başlayan güveni zedeleme, tahrip etme, hatta berhava etme potansiyeli çok yüksek bu demecin…
Akıncı’nın göreve geldiği ilk günlerde TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarıyla patlak veren krizi akıllara getiren Derya Kanbay’ın sözlerini bir kenara not edelim, bakalım arkası nasıl gelecek.
Hem içte, hem dışta ciddi sorunlar yaşayan, iç savaşın yaygınlaştığı, uluslararası alanda prestij kaybeden, ekonomisi gerileyen, demokrasinin kırıntılarını dahi ortadan kaldıran Türkiye’de son günlerde Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantıları vesilesiyle de olsa komuta kademesinin manşetlere, ana haberlere geri dönmesi de dikkat çekicidir.
Kıbrıs sorunu dahil, hiçbir dış politika alanı bu gelişmelerden bağımsız, izole değil.
Sinyalleri dikkatle izlemek lazım…