1 Mayıs 2002…
KIBRIS Gazetesi’nde stajımın ikinci yılındayım…
İşçi Bayramı’nı “muhabir” olarak takip etmek için eylemdeyim…
Yanıma yanaştı, “Mert, YENİDÜZEN’de çalışmak ister misin?” dedi.
“Biraz daha pişeyim de öyle gelirim abi” diye cevap verdim…
“Gazetede sorumluluk almadan nasıl pişeceksin?” diye sordu.
Bu soru hayatımın dönüm noktasıydı.
Bu diyaloğu yaşadığım kişi Cenk Mutluyakalı’ydı…
Evet, gerçek anlamda görev almadan nasıl 'pişecektim'?
Ertesi gün telefonla ulaştım kendisine…
***
YENİDÜZEN’de ilk aylarıydı, gazeteyi yeniden yapılandırmak istiyor, genç bir kadro kurmak için çabalıyordu.
Teklifini kabul ettim.
Bu diyaloğun üzerinden tam bir ay sonra 6 Haziran 2002'de gazetenin eski binasından içeriye giriş yaptım.
Kıbrıs Gazetesi’nin bir başka stajyeri Fayka Arseven benden hızlı çıkmıştı, 1 Haziran’da işe başlamıştı.
Tam da Annan Planı'nın öncesine denk gelen günlerdi…
Her gece barış ateşleri yanıyor, bizler gündüz ve gece süren eylemleri takip ediyorduk.
Çok yoğun ve yorucu dönemlerdi, siyasi olarak gergin!
***
Sonrası bir film gibi gelişti.
YENİDÜZEN’e olan bağım hep derinleşti.
Her geçen gün aidiyet duygum çok daha ağır hale büründü.
Muhabirlik, Gece Editörlüğü, Yazı İşleri Müdürlüğü gibi sorumluluk almama neden olan sıfatlarla mesleki yüküme yavaş yavaş yük kattım.
Bu süreçlerde Mutluyakalı’nın katkısı çok büyüktür.
Her şey güllük gülistanlık mıydı? Hayır!
Çok zorlandım elbette, Cenk abi ile çok fazla tartıştım da, çok didiştik, çok da gerildik zaman zaman…
Mesleğin verdiği stres yükü bizi ezdikçe ezdi.
Ama birbirimizi ve gazetemizi sevdik.
Güzeldi, güzel işler başardık.
Kıbrıs sorununu ilgilendiren tarihi zirveler, mitingler, siyasi krizler, olaylar derken yıllar yılları kovaladı.
İletişim Fakültesi’ni YENİDÜZEN’de çalışarak bitirdim, evlendim, askere gittim, geldim, Doğa doğdu, ben hep YENİDÜZEN’deydim.
Bir yıl önce böyle zamanlar “Bir yıl sonra sorumluluklarımı sana devredeceğim” dediğinde deliye döndüm! Günlerce uyumadım.
Nasıl yapacaktım? Durumu kabullenmekte zorlandım.
***
20 yıllık mesleki tutkum sürerken sorumlulukların en ağırını üstlenmek görevi düştü bu kez…
Yapacağız, çünkü yalnız değilim.
En yakın çalışma arkadaşlarım Meltem Sonay’a, İpek Akın’a, YENİDÜZEN’deki nitelikli çalışan kadrosuna, mesai arkadaşlarıma güveniyorum.
Yapacağız, çünkü yalnız değilim.
YENİDÜZEN’i 47 yıldır bağrına basan okuyucularımıza güveniyorum.
Yapacağız, çünkü yalnız değilim.
Bizlere her dönem destek olan reklam veren, işbirliği yaptığımız tüm dostlara güveniyorum.
Gazetemizi, evimizi çok daha güzel günlere taşıyacağız elbette…
Bunu birlikte başarabiliriz.
Sadece YENİDÜZEN için değil, Kıbrıs Türk demokrasisi için başarmalıyız.
Çünkü YENİDÜZEN sadece bir gazete değil, direniştir, emektir, demokrasidir, barıştır, irademizdir…
Kısacası YENİDÜZEN senindir, bizimdir, Kıbrıs’ındır.
20 yıldır buralardayım ama, adettendir, “Hoş buldum”…