28 Temmuz sonrasında mevcut durum tespitinde ortak paydalar ne kadar geniş olursa kurulacak koalisyon hükümetinin başarı şansı da o denli artacaktır.
Bize göre 1974 sonrası oluşturulan ve Kıbrıslı Türklerin birincil otorite olamadığı rejimin ekonomik zemini çökmüştür! Bu koşullarda örneğin sadece hukuki düzenlemelerle yol almaya çalışmanın yetersiz kalacağını, bu topraklarda birincil otorite olmamıza hizmet edecek adımları sabırla atmamız gerektiğini tarafların tespit etmesi gerekecektir.
CTP, geçmiş tecrübelerinden hareketle ekonomik zemini çökmüş olsa dahi toplumsal zemini güçlü olan 1974 sonrası rejimi değiştirmeye talip bir parti konumundadır. Bu anlamda ekonomik sorunlardan ürken ve devekuşu gibi başını kuma gömen bir sol parti değil tam aksine birincil otorite olabileceğimiz koşulları oluştururken ekonomik krizin bir fırsata dönüştürülebileceğine inanan bir partidir CTP.
Demokrasimizin kalitesini artırmayı, yasama, yürütme ve yargının tıkanıklıklarını aşmayı, siyaset kurumumuzun gerek yasaları uygularken gerekse yasaları yaparken erk sahibi olabilmesini arzulamaktayız. Bir başka deyişle, Kıbrıs’ın kuzeyinin kaderini ne Türkiye’nin atadığı bürokratların ne Kıbrıs sorunu eliyle Kıbrıslı Rumların ne karanlık güçlerin ne de baskı gruplarının tayin etmesine razıyız. Geleceğimize halkın oylarıyla seçilen siyasetçilerin yön verebilmesi, siyasetçilerin kamu gücünü kullanabilmesi ve demokratik irademizle seçilen veyahut atanan yöneticilerimizin iradesi hilafına bu topraklarda hiçbir gelişme yaşanmaması temel hedef olmalıdır. Bunun için yeni hükümet programının gerçek manada hukuki ve demokratik yönlerden ülkenin önünü açabilecek bir içeriğe sahip olması elzemdir. Aynı zamanda yeni hükümetin çağdaş bir ekonomi vizyonu ile tüm bu sorunların ortadan kalkmasına dönük bir bilinci ve iradeyi temsil edebilmesi şarttır.
Bu bakış açısıyla ekonomik zemini çöken rejimin yerine siyasi irademize dayalı yeni bir yapılanmaya gidilirken ekonomik büyümeye ilişkin seçim öncesinde CTP’nin yaptığı mevcut durum tespitini hatırlamakta yarar vardır:
“KKTC’nin kalkınması önündeki en önemli engellerden biri Kıbrıs sorunu, bu sorunla bağlantılı olan mülkiyet rejimi ve KKTC’de çözümsüzlüğün ürünü olan ekonomik demokratik yapısal sorunlardır. Bu nedenle CTP-BG’nin Kıbrıs Sorunu’nun federal çözümü ile birlikte Avrupa Birliği üyeliği vizyonu mücadelesi devam edecektir. Ekonomik büyümeyi ve kalkınmayı sadece Kıbrıs sorununun çözümüne havale eden bir yaklaşımda olmayan CTP-BG, Kıbrıs sorununun çözüme ulaşamadığı ortamda da ekonomik kalkınmanın sürdürülmesi için stratejiler geliştirmektedir. Lokomotif sektörlerin (turizm, yükseköğrenim) gelişmesi ve diğer sektörleri tetiklemesi için stratejik planlar hazırlanacaktır. Turizm sektörünü güçlendirmek için gerekli yasal düzenlemeler yapılacak, özerk turizm örgütü kurulacak, haksız rekabeti önleyecek tüm önlemler alınacaktır. Yüksek öğrenimde öğrenci sayısını artırmak için üçüncü ülkelerde tanıtıma, uluslararası akreditasyona önem verilecektir. Ayrıca, tarım, ticaret, sanayi ve KOBİ’lerin bu sektörlere kaliteli ve ucuz ürünler sunması ile büyümenin her açıdan yaşanmasını, zenginleşme ile istihdam sorunlarının aşılmasına katkı koymasını hedefleyecektir”.
CTP, aynı zamanda, “kamu maliyesinin dış finansman olmaması halinde hiç bir mal ve hizmet alımı gerçekleştirmese dahi devlet çalışanları ve emeklilerini ödeyemez durumda olduğunu, buna devletin birikmiş borç ve faiz ödemeleri ve emeklilik hakkını kazanmış olan devlet çalışanlarına karşı ikramiye ve kıdem tazminatı mükellefiyetleri de eklendiğinde oldukça karamsar bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu” halkımızla açıklıkla paylaşmıştır.
Bu koşullarda yeni hükümetin ekonomik zemini çöken rejimin yerine yeni bir yapılanmaya gidilirken ekonomi ağırlıklı bir bakış açısıyla planlamalar yapabilmesi birincil otoriteye dönüşmemiz için de şart görünmektedir.
CTP’ye göre ihtiyaç sorunları halının altına süpüren değil sorunları sahiplenen ve çözümlerini halkla birlikte hayata geçirebilecek bir iktidar yapılanmasıdır…