Beşli Kıbrıs Konferans tarihinin 12 Ocak olarak saptanması ile birlikte çok önemli bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz.
Kıbrıs Türk tarafının 2017 yılında uluslararası konjonktürün değişeceği gerçeğinden hareketle ısrarla talep ettigi 5 li konferansta, konuşulmamış hiçbir noktanın hemen hemen hiç kalmadığı müzakerelerin son baglayıcı adımları atılacaktır.
İşte bu son adımlar, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum halkları için, 2004 referandumundan sonra, keskin bir tarihi virajla tamamlanacak görünüyor. Amacımız adanın kalıcı bir şekilde birleşmesidir. Her iki toplumun, güvenlik ve eşitliğini sağlayacak federal yapının işlevselliğini yitirmeden inşa edilmesi.
Kıbrıs sorunu dünyadaki diğer sorunlarla kolay kıyaslanabilecek bir konu değil. 19. ve 20. yüzyılın böl ve yönet siyasetinin adadan geçmiş olması ve şu küçük ada üzerinden, Asya ve Afrika kıtalarında etkin pozisyon almak isteyenlerin yarattığı tahripler unutulacak konular değil.
Tarihsel olarak, Kıbrıslı Rumların 20. yüzyılın milliyetçilik hayallerinin peşinde sürüklenerek yarattığı büyük yıkım ve buna karşılık veren Kıbrıs Türk milliyetçilerinin adayı bölmeye varan büyük yanlışları, emperyal güçlerin müdahaleleri yanında, adadaki sürdürülemezliğin iki ana kaynağı.
Bunlar tarih kitaplarında birer not olarak değil, yeni bir dönemin unutulmayacak, sürekli değerlendirilecek tarihsel olguları olarak yer alacak.
Birbirimizi ciddi anlamda eleştiriyoruz. Eleştirmeliyiz de. Çünkü amacımız Kıbrıslı Türklerin hak ettiği sürdürülebilir düzene, sisteme kavuşmasıdır. Bu sistemin tesisi, dünyaya entegre olmaktan geçer. Hiçbir zaman Kıbrıslı Rum toplumu üzerinden kendimizi okuma, değerlendirme hatasına düşmemeliyiz. Önce kendi kendimizle yüzleşmemiz, daha iyi yarınlar için esastır. Sonra devamı mutlaka gelecek…
21. yüzyıl her ne kadar büyük sorunlarla başlamış olsa da, temel olarak önemli devrimleri kendi içinde barındıran bir dönem. Buna ayak uydurabilecek bir bireysel donanım, toplumsal bilinç ve kurumsal kapasite olmadan dünya düzenine dahil olabilmek mümkün değil. Bu bağlamda günümüzde -buralarda- çok da değer görmeyen Avrupa Birliği normlarını, Kıbrıslı Türkler açısından oldukça önemli buluyorum. Avrupa Birliği’nin olmadığı bir çözüm süreci bizi toplum olarak çok daha sarsabilirdi. Ancak sosyal ve ekonomik bağlamda, bir normlar düzeni olan Birliğe dahil olmamız, dünyaya entegre olma sürecinde bizim için çok önemli bir gelişme, kalkınma hatta toparlanma düzlemi olacaktır.
Yeni yaşam standartları üzerinden bir hayata hazırlanmak için AB süreci bize çok önemli imkanlar sunacaktır. AB’ye çeşitli eleştirilerimiz vardır, olmalıdır. Ancak bu bizi yanlışa sürüklememelidir.
Kıbrıslı Türklerin toplumsal varlığı, kimliği ve gelişimi için AB üyeliği günümüzün en önemli oluşumudur.
Türkçe’nin AB resmi dili olması, Türkiye’nin AB üyelik sürecinde yol almasının sağlanması bile başlı başına önemlidir. Önemlidir, çünkü Türkiye’deki konjonktür ne kadar sorunlu olsa da, yüzünü batıya çevirmiş bir Türkiye’nin hem kendi halkları ve istikrarı hem de bölgesel huzur açısından rolü büyük olacaktır.
Kıbrıslı Türklerin artık sığ sularda yüzmek yerine, özgüveni yüksek bir şekilde dünyada özne olacağı bir boyuta geçisi, yaşanacak günlük kayıplardan çok daha değerlidir. Bu bakımdan çözümle birlikte olası “özveriler” söz konusu olacaktır. Ve biz toplum olarak, insanlarımıza sahip çıkarak, günlük değişimin yaratacağı sıkıntıları aşarak yol almak, geleceğimizi güçlü temeller üzerine kurmak zorundayız.