<< Kıbrıslılığı, coğrafi, kültürel, etnik, dinsel ve kökensel kimlikleri de içeren ancak onları daha üst boyutta yeniden sentezleyip aşan “ortak siyasal- toplumsal bir irade” olarak tanımlamayı başarabilirsek, ulus ötesi insan hedefimize ulaşmamız olanaklı hâle gelebilir.>>
Bir süredir bu köşede birçok siyasi ve düşünce insanının görüşlerini alıp yayınlayarak tartıştırmaya çalıştığım “Kıbrıs-Türkiyeli” çatışması ve “Kıbrıslı Türklerin yok olma kaygıları” konusunu irdelemeye devam ediyoruz…
Bu tartışmaya derin bir bakış açısı sunan ve özellikle milliyetçilik bağlamında konuyu “Onuncu Köy” isimli kitabında irdeleyen Dr. Cemal Mert’in yazılarından bazı alıntılar yaptım.
CTP Parti Meclisi üyesi olan Cemal Mert kitabındaki “Kıbrıslılar, Yeni Kıbrıslılar ve Ulus-Ötesi Kıbrıslılık” isimli yazısında özellikle Kıbrıs’ın kuzeyindeki nüfusun uluslar arası yasallığını tartışıyor.
Mert yazısında “Annan Planı sonrasında ise durumda niteliksel bir dönüşüm olmuştur. Sol bu durumu içselleştirip yeni bir açılım yapmakla karşı karşıyadır” diyor.
İşte Cemal Mert’in yazısından dikkat çeken bölümler:
· << Kıbrıslıların kim olduğu konusunda kimsenin farklı bir görüşü yoktur. Siyasi ve ideolojik görüşü ne olursa olsun herkes, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası tarafından vatandaş olarak tanımlanan Türk, Rum, Ermeni, Lâtin ve diğer kökenlerden kişilerin Kıbrıslı olduğunu kabul etmektedir.Hukuk da bunu teyit etmektedir.>>
· << Ancak, 1974 sonrasında Kuzey Kıbrıs’a yerleştirilip sonradan vatandaş yapılan Türkiye kökenli soydaşlarımızın durumu hem uluslararası hukuk hem de Kıbrıs’ın iç hukuku bakımından tartışma konusu idi ve belirsiz bir durumda idi. Birçok siyasal sözcü ve bazı hukukçular, Türkiye kökenli bireylerin Kıbrıs’taki konumlarının Cenevre Konvansiyonu’na göre “suç teşkil ettiğini” dahi iddia etmekteydiler.>>
· << 2004 Nisan ayında Kıbrıs’ın her iki yanında eş zamanlı olarak referanduma sunulan; BM Güvenlik Konseyi, Avrupa Birliği Konseyi ve başka birçok uluslararası kuruluş tarafından da desteklenen “Annan Planı” kapsamında Türkiye kökenli bireylerin vatandaşlıkları belli kurallar çerçevesinde hukuksal bir zemine dayandırılmıştır. Yanı sıra KKTC’de seçmen olan tüm TC kökenli bireylerin referandumda oy kullanmasına da BM tarafından izin verilmiştir.>>
· << Kıbrıslı Türk Solu ve diğer başka Kıbrıslı çevreler, Türkiye kökenli vatandaşların yerel ve uluslararası hukuk karşısındaki belirsiz durumu, Cenevre Konvansiyonuna göre suç teşkil eden bir durum olduğu iddiaları ve Kıbrıs Türk Halkı’nın siyasal/toplumsal iradesine karşı bir dış müdahale olması nedenlerine dayalı olarak, topluca verilen vatandaşlıklara karşı çıkmışlar yada soğuk bir duruş takınmışlardır. Türkiye kökenli soydaşlarımızın nerede ise tümünün emekçi sınıflardan olması ve solun doğal tabanını oluşturmasına karşın sırf bu yüzden, sol ile Türkiye kökenli seçmenlerin buluşması bugüne kadar büyük oranda sağlanamamıştır.>>
· <<Annan Planı sonrasında ise durumda niteliksel bir dönüşüm olmuştur. Sol bu durumu içselleştirip yeni bir açılım yapmakla karşı karşıyadır. >>
· << BM ve uluslararası örgütlerin desteği ve onayı ile Türkiye kökenli KKTC vatandaşlarının Kıbrıs’taki varlığı ve Birleşik Kıbrıs’taki vatandaşlık hakları -belirli koşulların yerine gelmesi şartı ile- kabul edildiğine; “Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı” Sayın Hristofias da bunu kabul ettiğini ve elli bin sayısını telâffuz ettiğine göre, sol bu konudaki duruşunu inandırıcı bir proje ile yaşama geçirmelidir.>>
· <<Türkiye kökenli vatandaşlarımız, toplumsal ve siyasal alanda da, sol partilerin bünyesinde de daha görünür ve etkili olabilmelidirler. Seçmenlerin %35 kadarı Türkiye kökenli olduğuna göre, siyasi temsil alanlarında da bu oran sağlanmalıdır.>>
· << Benim, “Yeni Kıbrıslılar” olarak tanımlanmasını benimsediğim Türkiye kökenli vatandaşlarımızın da elbette bu aşamada topyekûn ciddi bir açılım yapmaları kaçınılmazdır.>>
· << Burada önemli olan Türkiye kökenli seçmenlerin siyasal davranışlarındaki tutumlarını etnik ve kökensel temele göre değil de partilerin sosyal ve politik programlarına ve sınıfsal temellere göre şekillendirmeye başlamalarıdır.>>
· << Kıbrıslılığı, coğrafi, kültürel, etnik, dinsel ve kökensel kimlikleri de içeren ancak onları daha üst boyutta yeniden sentezleyip aşan “ortak siyasal- toplumsal bir irade” olarak tanımlamayı başarabilirsek, ulus ötesi insan hedefimize ulaşmamız olanaklı hâle gelebilir.>>
· << Birleşik Kıbrıs’ın kurulması ve Avrupa Birliği üyeliğinin gerçekleşmesi hedefini gözeten böylesi bir projede, Türkiye kökenli KKTC vatandaşlarının, Kıbrıs Cumhuriyeti kökenli KKTC vatandaşlarının, Türkiye’den hesapsız bir nüfus akışı ile Kıbrıs Türk Halkının siyasal iradesinin çarpıtılmasına karşı gösterdikleri tepkiyi anlamaları ve bu tepkiye kendilerinin de destek/katkı koymaları gerekmektedir.>>
· << KKTC’nin sıkı/katı bir vatandaşlık yasası olmasına destek vermeleri ve her gelen akrabalarına vatandaşlık talep etmekten vazgeçmeleri gerekmektedir. KKTC vatandaşlığının “ucuzlaması” en başta, TC kökenli vatandaşların uluslararası hukuk tarafından “belli koşullar altında” tanınmaya başlayan Birleşik Kıbrıs ve Avrupa Birliği vatandaşlık haklarını yeniden sorgulanır hâle getirecektir.>>
· << Kıbrıslılar ve Yeni Kıbrıslılar (Türkler, Rumlar, Ermeniler, Lâtinler ve diğer etnik kökenlerden gelenler), “ortak siyasal- toplumsal bir irade” olarak, ulus devletlerin (Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs Cumhuriyeti, KKTC vd.) hukuki, siyasal, ekonomik ve ideolojik hegomonyasını aşarak çağımızın reel bir olgusu olan “küresel dünyanın” gereklerine uygun bir yapılanma ve duruş sergilemek; Avrupa Birliği üyeliği ve vatandaşlığı üzerinden ulus-ötesi insan olgusunu gündemimize almak zorundayız.>>
YARIN: Yeniden tanımlanması gereken “Kıbrıslılık” kavramı