Son yıllarda ülkeler, küreselleşen dünyada, hareketlilik kazanan çok uluslu şirketler için geçerli olan uluslararası vergi kurallarında önemli değişiklikleri tartışıyorlar. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) nezdinde müzakerelere katılan ülkeler tarafından Temmuz ayında yapılan duyurunun ardından, geçtiğimiz günlerde yeni vergi kurallarının ana hatları üzerinde bir anlaşmaya varıldı. Müzakerelere katılan 140 ülkeden 136'sı yeni vergilendirme antlaşmasını kabul ederek imzalarken yeni küresel kurumlar vergisi uygulamasının asgari yüzde 15 olarak hayata geçirilmesini kabul etmiş oldu. Anlaşma, özellikle %15’in altında vergi oranları uygulayan ülkelerde kurulmuş olan şirketlerin elde ettiği kazançlar üzerindeki vergiler artıracak gibi görünüyor. Diğer yandan Kenya, Nijerya, Pakistan ve Sri Lanka gibi ülkeler kendi özel sebeplerinden dolayı bu antlaşmayı imzalamadı ve dışında kaldılar.
Mutabakata varılan bu anlaşma vergi rekabeti yaratarak çok uluslu şirketlere cazip hale gelmeye çalışan birçok ülke için ekonomi stratejilerinde ciddi bir değişikliği temsil ediyor. Dolayısıyla birçok ülke bunun ışığında çok uluslu şirketler için vergi politikalarını yeniden düzenliyor olacak. Dünyanın dört bir yanındaki ekonomi politikaları üzerinde çalışanlar yeni uygulamanın yaratacağı olası dalgalanmalar için önlemler almaya çalışacaktır şüphesiz. Ancak ekonomik kaygılarla alınacak bu önlemler düşünülürken dikkatli olunmalı ve bu önlemlerin yeni ekonomik çarpıklıklar yaratmaması hususunda dikkatli olunmalıdır.
Bu anlaşmaya ekonomik kaygılarından dolayı en çok direnen ülkelerden birinin de İrlanda olduğu görülmüştür. İrlanda, neredeyse 20 yıl önce ülkenin vergi mevzuatında radikal değişiklikler yaparak kurumlar vergisi oranını şu an uygulamakta olduğu %12,5 seviyesine çekmişti. Bu sayede İrlanda kendi ülkesinde yarattığı nispeten düşük kurumlar vergisi oranı sayesinde birçok yabancı şirketi İrlanda’ya çekmeye başarmıştı. Bu sayede İrlanda, 800'ü Amerikan olmak üzere 1500'den fazla yabancı firmanın Dublin’e yerleşmesini sağlamıştı.
Mark Zuckerberg ve Elon Musk gibi teknoloji devlerinin İrlanda’ya toplanmasıyla birlikte İrlanda ve Silikon vadisi arasında “evden eve” olarak nitelendirilen yakın bir anlayış oluşması sağlandı. Ayrıca Google, Facebook, Yahoo, LinkedIn, eBay, Amazon ve daha yakın zamanda Tik Tok'un Avrupa merkezlerini İrlanda'nın başkentine yerleştirme kararı bölgenin önde gelen teknoloji merkezlerinden biri olarak itibarını pekiştirmesini sağlanmıştı.
Ancak küresel vergi anlaşmasıyla birlikte %12,5 küresel asgari kurumlar vergisi uygulamasının %15 oranına çıkarılıyor olması nedeniyle bu şirketlerin alacağı tavır İrlanda’yı kaygılandırdığı da bir gerçek. Dolayısıyla İrlanda gibi ülkelerin dahi bahse konu anlaşmayı imzalamış olması yapılan vergi reformunun ne denli büyük ve önemli bir reform olduğunun göstergesidir.
Bu çerçevede adamıza gelecek olursak, Güney Kıbrıs bir OECD ülkesi olmamasına rağmen, dünyadan farklılaşmamak ve bu vergi entegrasyonunun bir parçası olabilme adına 136 ülkenin imzaladığı bu vergi reformunu gönüllü olarak uygulama kararı aldı. Güney Kıbrıs İrlanda’ya benzer bir şekilde kurumlar vergisini %12,5 olarak uygulamaktaydı ve bu anlaşmanın ardından bu oranın %15 çıkarılması söz konusu.
Bu anlaşmanın ardından birçok ülkede asgari %15 olarak uygulanacak olan kurumlar vergisi Kuzey Kıbrıs’ta halen %23,5 olarak uygulanıyor. Kurumlar vergisi bilindiği üzere şirketlerin elde ettikleri kârdan toplanan vergidir. Kuzey Kıbrıs’ta bu oranın bu kadar yüksek olmasının nedeni şirketlerimizin çok yüksek kârlılığa sahip olmalarından dolayı değildir. Şirketlerin kârlılığı yüksek olmadığı bir yana dursun maliyenin kurumlar vergisi gelirlerinin de çok düşük olduğu bilinen bir gerçektir. Bu gerçek ışığında da yüksek vergi oranının kayıt dışılığa davetiye çıkardığı açıkça görülmekte ve yüksek vergi oranının yüksek vergi geliri anlamına gelmediği gerçeğini bizlere bir kez daha hatırlatmaktadır. Ayrıca maliyenin %23,5 gibi dünya genelinde de yüksek sayılabilecek bir oranı uygulamada sıkıntı çektiğini ve bu nedenle teşvik yasası haricinde yatırım indirimleri teşviki (vergi kesintisi) uygulayarak bu yüksek oranı kendi eliyle sulandırdığı da görülmektedir.
Sonuç olarak Ülkemizde daha sağlıklı bir ekonomik yapının oluşmasını öngörürken, dünyadaki gelişmelere de bakarak gerekli vergi reformlarını planlayıp uygulamaya geçirmemiz çok önemlidir. O yüzden verginin bir ceza olmadığı, bir paylaşım olduğu bilinciyle hareket edilmeli ve paylaşımın temelinde hem vergiyi veren, hem de vergiyi toplayan açısından adalet varsa vergi rejiminin sürdürülebilir olduğu bilinmelidir. Bu bilinç çerçevesinde vergi oranlarımızı bir kez daha gözden geçirilmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.