“Yeni tarife bu” diyorlar, o kadar!

Cenk Mutluyakalı

Asgari ücret 35 bin lira olarak onaylandı.
Kamuda artışlı maaşlar ödendi, en düşük barem 60 bin gibi bir ücret aldı, en yüksek baremler 150 bini geçti.


Elektriğe de zam geldi.
Maaş artışı ile tarife artışının aynı döneme denk gelmesi bir “rastlantı” mı?
Bilmiyoruz.


Elektrik tarifelerinin neye göre arttığını bilmiyoruz çünkü…
“Yeni tarife bu” diyorlar, o kadar!
Bir de “ödemezsen, keseriz.”

Elektrik tarifeleri niye zamlandı?
Petrol fiyatları mı arttı yoksa yatırım giderleri mi? Personel maaşları mı bunun sebebi?

Bakım mı bakımsızlık mı? Birileri bu artışın nedenlerini rakamlarıyla anlatmak zorundadır.

İhale yolsuzlukları bu faturanın neresinde söyler misiniz?


Elektrik tarifeleri arttığı zaman vergiler nedeniyle Maliye’nin gelirleri de artıyor tabii…

Maaşlar ödeniyor, imtiyazlar karşılanıyor, yandaşlar sevindiriliyor.
Tamam da işyerleri batacak böyle giderse…
Böylesine yüksek enerji maliyetine hangi işletme dayanabilir?
Güneş enerjisi için de “limit doldu, başvuru kabul etmiyoruz” diyorlar ayrıca…


Esnaf ya kepenk kapatacak ya da torpil arayacak, bir belediye ya da kamu kurumuna girebilmek için…
Ne yapacak başka?
Hele yoksul, dar gelirli, hayat pahalılığı karşısında korumasız ve güvencesiz insanlar ne yapacak?

***
“Asgari Ücret”in yeni tanımı “özel sektör maaşı”dır.
Pratiğe yansıması böyledir.


İşçinin geçinemeyeceği, işverenin ödeyemeyeceği ücretle özel sektör giderek kayıt dışı öğrencilerin, yasadışı ikinci iş yapan kamu çalışanlarının, yarı zamanlı istihdam edilen gençlerin ve açıkça sömürülen yabancıların çalıştığı bir alana dönüşüyor.

Üstüne üstük sağlık tamgün değil…
Parasız tedavi şansı azalıyor giderek…

Kamusal okullar “savaş sonrası” gibi…
Özel okullar özel borçlanma istiyor.

En pahalı gıdayı tüketiyor, en pahalı interneti kullanıyoruz.

Bir de elektrik tarifeleri yükseliyor.

***
Ne oldu?
Bunun yanıtı arıyoruz.


Elektrik en temel ihtiyaçtır ve bir artış varsa, madde madde açıklanmalıdır, ne kadar maliyet varsa ortaya dökülmelidir, AKSA’dan Kıb-Tek’e, birer birer, detaylı…

Asgari ücretliye verilen artışı geri almak, alım gücünü daha da geriletmek için sırada daha ne var?

 


Hayatı durduracak güçleri var mı yok mu?

Kıbrıs Türk Ticaret Odası, “Kamuya maaş artışı verilmesin, asgari ücret de artmasın” çağrısı yapmıştı.

“Hayatı durduracak güce sahibiz” diyerek meydan okumuşlardı hatta...
“Mahalli gelirlerin yüzde 80’i Kıbrıs Türk Ticaret Odası üyelerinin ödediği vergilerdir” demişlerdi.

Şöyle bir yaklaşımları vardı.
“Kamuda maaş artışının bütçeye yükü 1.2 milyar Türk Lirası gibi bir rakamdır. Bu bütçeyle mobil iletişim, elektrik, akaryakıt, su, süt, et gibi temel ihtiyaçlar desteklenirse hayat ucuzlar… Alım gücü böylece artar…”

Kamuda maaşlar ve asgari ücret artarken elektriğe de zam geldi.

Şimdi görelim bakalım, hayatı durduracak güçleri var mı yok mu?

O gün de yazmıştım.
“Yapamazsınız.”

“Hükümet” denen irade, kapasite ve adalet yoksunu yapıyla içli dışlılar çünkü…

Ankara’nın gölgesinde kaybolan yönetimsizlik iklimine karşı boynu kıldan incedir Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın…

Yozlaşmışlığa alan tanıyan, küresel değerlerden yoksun, ayrılıkçı ve yalnızlıkçı arka bahçe siyasetine özde bir başkaldırısı yoktur patronların…

***
“Hayatı durduracak güce sahibiz” demişlerdi.
Hayat akıyor, sahici olmayan sözler, siyasetler ve duruşlarla…
Bir de zamlarla!


Turizm gelirine bakar mısınız?

Kıbrıs'ın güneyi yalnızca Temmuz ayında 474 milyon Euro turizm geliri elde etti.
Bir ayda!

Belki de bu rakam kuzey Kıbrıs'ın yıllık turizm gelirine denktir.
Bilmiyoruz!
Öyle "aylık" açıklanan istatistik bilgisi yok ortada çünkü...

Kıbrıs'ın kuzeyi "bilinmezlerle" meşhur değil mi zaten...

***

Adanın güneyinde Ocak-Temmuz 2024 döneminde turizmden elde edilen gelir 1 milyar 610 milyon Euro oldu.

Diyeceksiniz ki, dünyanın dört bir yanında Larnaka ve Baf'a direkt uçuş var.

Ercan Havaalanı'nın Birleşmiş Milletler kontrolünde dünyaya açılması gündeme geldiğinde niye sırt döndüler o zaman?

Bu sorununun yanıtını da biliyoruz aslında…
Çünkü talimat, havaalanının dünyaya değil, yandaş bir "şirket"e açılması yönündeydi.

Kapalı Maraş üzerinden tasarlanan saçmalıkla dünyaları kaçırdık.

Maraş'ı yasal sahiplerine devretme cesareti gösterebilsek, Ercan Havaalanı'nı dünyaya açmak için de masaya oturabilirdik.

***
Dünyaya açılmadığımız sürece sürdürülebilir bir ekonomi mümkün değildir.
Casino merkezli "turizm" de bir yere kadar!
Üstelik "çözümsüzlük" siyaseti içerisinde "mülkiyet" tartışmaları otellere de yansıyacak böyle giderse...
Yabancı turisti hiç bulamayacağız o zaman...

Bu gerçeklere rağmen "milliyetçi körlükle" nereye kadar?