Her geçen hafta kan kaybeden Yenicami, lig sonuncusu Yeni Boğaziçi ile yenişemedi. Futbol adına vasatın üzerine çıkılmayan maçta puanlar paylaşılırken, bu sonuç her iki takıma da yaramadı. Karşılaşmada favori görünen Yenicami’nin ortaya koyduğu performans, şampiyonluk yarışında ‘ben de varım’ diyen bir takıma yakışmadı.
Sezonun ikinci devresine kötü futbol oynayarak giren Yenicami, özellikle gol noktalarında ve final paslarında çok beceriksiz bir futbol sergiliyor.
Yeni Boğaziçi’ni anlıyorum. Çıkmayan canda umut tükenmez misali, elinden geldiği oranda mücadele ediyor. Alacağı puan ve puanlar, kendileri açısından büyük önem taşıyor. O nedenle ellerinden geleni yapıp ligde tutunmanın yollarını arıyorlar. Bu nedenle rakip kim olursa olsun ellerinden gelen direnci gösterip ligde kalmanın yollarını arıyorlar.
Dün korkarak geldikleri Yenicami karşısında, korktukları kadar bir rakiple karşılaşmadılar. Karşılarında ne yaptığını bilmeyen bir takım bulunca, rakiplerinin üzerine giderek, bir puanı söke söke almayı başardılar.
Yenicami maçın başında yakaladığı pozisyonları değerlendiremedi. Belki de bunları gole çevirebilecek yeteneği gösterselerdi, rakiplerinin direnci böyle olmayacaktı. Futbol gol oyunudur. Atamazsanız atarlar sözü bunun için söylenmiştir. Tabi takımı sahaya sürmek de beceri işidir. Fantezilerle takım yönetilmez. Orji gibi, Mehmet Altın gibi futbolcuları yedekte tutmak hangi akla hizmet ediyor anlamakta zorlanıyorum.
Teknik adamların işi, en iyi ve sakat olmayan futbolcuları sahaya sürmektir. Kötü olanlar mutlaka yedek kulübesinde olmalıdır. Özellikle Orji oyuna girdikten sonra takımın temposu ve şut yüzdesi artmıştır. Böyle bir oyuncuyu yedek tutmakla hem camiayı hem de takımı cezalandırırsınız.
Ousmane gerçekten bal yapmaz arı. Maçın başından sonuna kadar tek olumlu hareketi olmamıştır. Attığı gol tamamen karambol. Sakın gol attığı için iyi futbolcu olduğu düşünülmesin. Bir futbolcunun iyi olup olmaması, doksan dakikalık periyot içerisinde yaptıklarına bakmalısınız.
Yabancı oyuncuların, takıma katkısı önemlidir. Eğer kendi ülke futbolcularımızın altında oyuncularsa, ille de oynatmak zorunda değilsiniz. Üstelik de iki yabancıdan hangisi daha iyi derseniz, tartışmasız Orji derim, onu da yedek oturtuyorsanız bunu şiddetle eleştirmek kaçınılmaz olur.
Dünkü maçta ilk devreyi gol yemeden kapatan Boğaziçi, ikinci devrede golü bulan taraf oldu. Gol Yenicami’yi ateşlese de, şuursuz ataklar, beceriksizlik ve ne yaptığını bilmeyen bir takım görüntüsü, Yenicami’nin işini zorlaştırdı. Kötü oynamalarına rağmen öne geçtiler, fakat bunu koruyacak anlayış ve taktiksel beceri eksik olduğu için galibiyeti koruyamadılar. Oyunun genelinde şuursuz ataklar, isabetsiz paslar ve kapalı savunmayı açmaktaki beceriksizlik, oyunun berabere bitmesine neden oldu.
İki haftada kaybedilen dört puan, Yenicami’yi şampiyonluk yarışından önemli ölçüde etkilemiştir. Küme düşme mücadelesi veren takımlara kaybedilen puanlar, Yenicami’nin hayallerini karartmıştır. Hele hele Binatlı'nın iki haftada aldığı mağlubiyetler düşünüldüğünde, kaybedilen puanların ne anlama geldiği daha açık bir şekilde ortaya çıkıyor.
Şimdi, liderle beş puanlık farkın önemli bir fark olmadığını düşünebilirsiniz. Doğrudur üç puanlık sistemde önemli bir fark değildir. Ligin bitimine daha 10 hafta var. Bu da 33 puan demektir. Bu açıdan bakıldığında önemli bir fark gibi görünmüyor.
Ancak Yenicami’nin zaafı liderle arasındaki puan farkı değildir. Kötü futbol oynamasıdır. Gol noktalarında ve final paslarında beceriksiz olmalarıdır. Kısacası futbol adına umut vermiyorlar. Ayrıca inançsızlık ve ruhsuzluk da takımın performansını olumsuz etkiliyor. Sanki takımda mutsuzluk var gibi bir görüntü veriyorlar. Eğer takımda bir huzursuzluk varsa bu da yönetimin işidir. Bir an önce bunu çözmesi gerekir.
İnanmak bir işi başarmanın yarısıdır. Dolayısı ile inancını kaybetmek yarıştan kopmak anlamına geliyor. Bir an önce takımdaki olumsuz havanın ortadan kalkması için yönetimin devreye girmesi gerekir. Aksi takdirde atı alan Üsküdar’ı geçecek ve çok geç kalacaksınız.