Yeniden

Sabah uyandığınızda, “ne olur yani, bugün yataktan hiç çıkmasam” dediğiniz olmaz mı? Pencerenin arasından odaya davetsiz dalan günün ilk ışıklarını izlerken, henüz tam da açmadığınız gözlerinizle… “…Kalkmasam… Soyunmasa

 

 

Sabah uyandığınızda, “ne olur yani, bugün yataktan hiç çıkmasam” dediğiniz olmaz mı?
Pencerenin arasından odaya davetsiz dalan günün ilk ışıklarını izlerken, henüz tam da açmadığınız gözlerinizle…
“…Kalkmasam…
Soyunmasam giyinmesem…
Duş almasam…
Arabaya binmesem…
Yine aynı yolun peşine düşmesem…
Aynı ezberle dövünmesem yine…
Bir gün öncenin, az biraz benzerini yaşamasam…
Öylece, kedicik gibi kıvransam yorganın arasında…”

* * *

Aslında en fazla da, penceremden, kar yağışını seyretmeyi hayal ederim, sabahın ilk merhabasında…
Belki, hiç izlemediğim içindir, günün en mahmur zamanında…
Evet, genelde, hep aynı his gelir, "kalkmasam, giyinmesem, bugün de işe gitmesem..."
Hele de ezberlerden sıkıldıkça…
Hele de boğazınızı sıktıkça, arasına karbon kağıdı yapışmış günlerin tekrarı…
Yine de bilirim ki, bu duygu geçici…
Aslında, "kalkmak zorunda olduğumu" bildiğim için daha fazla “kıvrılma” isteği….

* * *

Ne bileyim, bir kitap almak elime ve dalmak.
Maeve Binchy’den “Yıldızlı ve Yağmurlu Geceler”i bir daha okumak, saatlerce, bitene kadar…
Yaşadıkları hayattan uzaklaşmak ya da yeni bir hayata başlamak için geldikleri adada, kendileriyle ve gerçeklerle yüzleşen, birbirleriyle dost olan insanları arasına karışmak yeniden...
Olabildiğince özgür... Sınırsız... Çembersiz...
Mesela arada, bir koyu kahveyi doldurmak fincana, şöyle yastığı iyice doldurmak başımın ardına, yudumlamak…
Tekmelemek yorganı….
Ne bileyim mesela Nazım'ın “bütün şiirleri”nden rastgele bir sayfa açmak…
… Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine…

* * *

Yine de kalkarsınız yataktan…
Ve güne başlarsınız…
Yeniden…
Her sabah…
En güzeli de, yüzünüzü yıkarken, gülümsersiniz aynaya…
Eğer öyleyse…
“Umut” vardır yarınlarda…


 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri