• Özel Hulusiağa: “Hiçbir şeyim yoktu, ansızın… Kimse ne olacağını bilemez. O gün iyi kalktım, her zamanki gibi… Hayatım devam ederken tansiyonum yükseldi. Sonrasında yapılan tahlillerde bir böbreğin hiç çalışmadığı birinin de yüzde 20 çalıştığını öğrendik”• “20 yaşında elektrik akımından sonra hayatını kaybeden Halil İbrahim’in ailesi tarafından organları bağışlanınca bana böbrek nakli yapılabildi. Biz onların sayesinde gözümüzü açtık.”
• Murat Porsnok :“ Yasa çıkınca bana ‘burada nakil olur musun’ diye soruldu. Tereddütsüz kabul ettim, babam zaten bana böbreğini verecekti.”
• Tülin Köseoğlu:“Bir anne baba veya aile için yakının organlarını bağışlamak kolay bir karar değil. Yüzleşmek kolay değil. Bazı ailelerle görüştük ve çok duygusal anlar da yaşadık.”
Fayka ARSEVEN KİŞİ
Organ Nakli Yasası’nın geçmesiyle birlikte hem canlıdan hem de kadavradan nakiller yapılıyor, Özel Hulusioğlu, 20 yaşında hayatını kaybeden genç Halil İbrahim Keleş’in böbreği ile bugün hayata sıkı sıkı sarıldı. Murat Porsnok ise babasının böbreği ile yeniden doğdu.
3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası… Bu hafta onların yaşadıklarına ve çağrılarına kulak verdik. Diyaliz ve Böbrek Hastaları Dayanışma Derneği Başkanı Tülin Köseoğlu, hem organ bağışı konusunda farkındalık yaratmak hem de bilgilendirmek için derneğin birçok faaliyeti olduğunu ifade ederek, “Bir anne baba veya aile için yakının organlarını bağışlamak kolay bir karar değil. Yüzleşmek kolay değil. Bazı ailelerle görüştük ve çok duygusal anlar da yaşadık. Biz hepsiyle görüşmek istiyoruz bütün aileler ile organ bağışlandı diye teşekkürü yok değil. Ama aileler için kolay değil” dedi.
“Teşekkür bile edemedim, donup kaldım”
• Kendinizi tanıtır mısınız?
• ÖZEL HULUSİAĞA: Girne’de otururum. 2014 26 Kasım’da diyalize başladım.
• Daha önceden böbreklerinizle ilgili sorunuz var mıydı?
• ÖZEL HULUSİAĞA: Hiçbir şeyim yoktu, ansızın… Kimse ne olacağını bilemez. O gün iyi kalktım, her zamanki gibi… Hayatım devam ederken tansiyonum yükseldi ama zaten 20 yıldır tansiyonum vardı. Yükselirdi, düşerdi, haplarla idare ederdim. Bir gün ansızın yükseldi. Yükseldi ve haplarla düşüremedik. Giderek daha çok yükselmeye başladı.
Bu sefer en yakın Akçiçek Hastanesi’ne gideyim orada gereken tedavi yapılsın dedim. Akçiçek’e gittiğimde orada ilk önce dil altı verdiler sonra iğne, bir daha iğne ama tansiyon 20’den aşağı düşmedi. Bu sefer doktor dedi ‘sizi Lefkoşa’ya göndereceğiz.’ Hemen ani ambulans ile Lefkoşa’ya gönderildim, servise yatırıldım.
• Size ne açıklama yapıldı?
• ÖZEL HULUSİAĞA: Biz ne olduğunu bilmiyorduk. Gereken tahliller hep yapıldı. Bir gün, 3 gün, 5 gün… Bu sefer ultrasoundan bir böbreğin ben çocukken sıcaklık geçirmişim, hiç çalışmadığı bir böbreğin de yüzde 20 çalıştığını öğrendim. Şoklarımı yaşadım.
Kalp doktorunun dediğine göre tansiyon önce çabalamış kalbe bir şey yapamamış, bir böbrek olduğu için ona yöneldi.
• Sonrasında neler yaşadınız?
• ÖZEL HULUSİAĞA: Böbrek yüzde 20 çalıştığı için bizi 26 Kasım’da diyalize koydular ve diyalize başladım. 6 ay haftada 2 gün Lefkoşa’ya diyalize gittim ve hiç kolay değildi. Bazen gecede giderdim ama sağolsun oğlum, eşim yardımcı oldu. 6 ay sonra Girne Akçiçek Hastanesi’nde açıldı. Bu sefer sordular bize, ‘oraya gitmek ister misiniz?’ tabi ki evime yakın, araba da koydular. Evden alıp eve bırakıyorlardı bizi. Akçiçek’e başladım. Lefkoşa’da haftada 2 giderken tansiyon yükselmeye başlayınca diyalize girişim 3’e çıkmıştı. Pazartesi-Çarşamba-Cuma… Girne’de de 3 diyalize girdim.
• Diyalize girmek size iyi geldi mi peki?
• ÖZEL HULUSİAĞA: İlk beni etkilemedi, iyi girer, iyi çıkardım. Zaman aşımında 7-8 ay sonra ağzımın tadı bozuldu, hiçbir şeyden tat alamaz olmuştum. Dünyadan giderek soğudum. Hiçbir yere gitmem istemezdim, eve kalmak isterdim. Çünkü öyle gezmeyi, tatili seven insandım. Ama çok çöküntüye uğradım. 1 yıl kadar Akçiçek’e gittim. Tüm bu süreç 1.5 yıl gitti. Sonunda Dr. Deren hanıma gittim, ‘Deren hanım ben böbrek isterim. Bir oğlum vardır. Onun muradını görmek isterim, benim başka bir amacım yok’ dedim. Deren hanım ;‘nakile başladık bekle. İnşallah çıkar’ dedi. Ümidim vardı, moralimi bozmadım, gelecekti bir yerden. Derdi verdiği gibi çaresini de verecekti. Ben her zaman öyle düşündüm. Ondan sonra bir gece saat 11 gibi telefonumuz çaldı. Arayan diyalizde hemşire olan Meral hanım, ‘yarın sabah 4 olmadan hastanede bulunun kanlarınız alınacak ve Ankara’ya gönderilecek’ dedi. Ben ‘böbrek çıktı mı’ diye sordum, ‘evet ama bilmeyiz kime uyacağını. Ama siz gelin’ dedi. Hiç uyamadık, ya çıkarsa… Milli Piyango bile aldığında çıkmayacak olsa bile ne alın, ‘ya çıkarsa bir umut’ diyerekten sabahın 3.30’nda hastaneye geldik. Kanlarımız alındı, Ankara’ya gönderildi, gündüz olunca bütün tahliller yapıldı, oturduk beklerdik. İçimde ise bir kurt beni yerdi, ‘ya çıkarsa ne olacak’ diye… Ama hep pozitif düşünceliydim, düşüncelerim de gerçekleşir yani… Doktorlar inceleme yaptı, Meral Hemşire geldi, ‘gözün aydın Özel Hanım. Böbreğin biri sana uydu’ dedi.
• O an neler hissettiniz?
• ÖZEL HULUSİAĞA: Şok oldum. Teşekkür bile edemedim, donup kaldım. O kadar heyecanlandım ki o ferahımı size anlatamam. Çok ferah ettim. Diyalizden kurtuluyordum. Diyaliz hiç kolay değil, haftada 3 gün aynı yere kalın iğne ile girilecek, çıkılacak, kolay değildi. Bazen kan pıhtılaşması olur bazen şeker düşer. Bir gün mesela aniden şeker düştü, tansiyon düştü, gözlerim görmez olmuştu. Elimle işaret yaparak, hemşirelerden yardım istedim de dengelediler beni. Allah kimseye vermesin, diyaliz gerçekten çok zordur.
• Bağışçınız kimdi?
• ÖZEL HULUSİAĞA: 20 yaşında elektrik akımından sonra hayatını kaybeden Halil İbrahim Keleş’in ailesi tarafından organları bağışlanınca bana böbrek nakli yapılabildi. Biz onların sayesinde gözümüzü açtık.
• Ameliyat süreci nasıl geçti neler yaşadınız?
• ÖZEL HULUSİAĞA: Ameliyat başarılı oldu. 12 gün serviste yattık. Gereken her inceleme yapıldı. 12 gün sonra hastaneden çıktık. Dr. Deren Hanım dedi ki; ‘haplarınızı saati saatine alacaksınız, her şeyi doğal yiyeceksiniz.’ Şu an 3 ay doldu benim. Allaha şükür, iyiyim. Hayata bir başka türlü bakıyorum. Allah öteki arkadaşlara da nasip etsin. Halkımızdan bizim istediğimiz organ bağışı sürsün. Çok genç arkadaşlarımız da var. 69 kilodan 55 kiloya düşmüştüm, yemek çekmezdi canım bir uyku hali vardı.
• Bağışçınızın ailesiyle görüştünüz mü ameliyat sonrasında?
• ÖZEL HULUSİAĞA: Henüz görüşemedik, Türkiye’ye döndüler sanırım. Ama imkan bulursam mutlaka görüşmek isterim. Hakları ödenmez, bugün bu haldeysem onların bağışı sayesindedir.
Dr. Deren Hanım da Kıbrıs için bir şans, değeri ölçülemez, ödenemez. Bize çok itina gösterdi.
-------------------------------------------
“Çocukluğum hastanede geçti, şimdi hayata yeniden başladım”
• Senin hikayen ne Murat?
• Murat PORSNOK: Hikayem 2004’te başlar. Ortaokula yeni başlamıştım. O zamanlar altıma kaçırma gibi bir durum vardı. İlk soğuk algınlığı filan dedik sonra sık olunca bu durum hastaneye başvurduk. Tansiyonum 20’lerde olduğunu öğrendik, ultrasound yapıldı.
• Daha önce tansiyon sorunun var mıydı?
• Murat PORSNOK: Hiç tansiyonum olduğunu bilmiyorduk. Tam bir fırlama çocuktum. Onun için kimse inanmadı. Koşup oynuyordum. 12 yaşındaydım. Hemen Çocuk Servisi’ne yatırdılar ve ondan sonar da uzunca bir süre hep hastanede kaldım. Sonra Ankara’ya gittim orada da tedavi oldum. Ama böbrek yetmezliği geri dönüşü olmayan bir şeydir.
• Ne zaman diyalize başladın?
• Murat PORSNOK: İlaçlara devam ettik ta ki 2015 Mart ayına kadar. O zaman artık diyaliz zamanı gelmişti. Diyalize başladım, 5 buçuk ay kadar bir süre girdim. Ben diyalize başladığım zaman babam dedi ki ‘böbreğimi vereceğim sana, diyalize gir biraz durumu toparlayalım, sonra gidelim Türkiye’ye nakil olalım.’ Gideceğimiz zaman yasa çıkarıldı. Haziran gibi nakil olacaktım, yasanın tüzükleri çıkmadığı için ertelendi ve Temmuz gibi tüzüklerde çıkarılınca burada olmaya karar verdik. Dr. Deren Hanım yasa için çok uğraşmıştı ve yasa çıkmıştı. Yasa çıkınca bana ‘burada nakil olur musun’ diye soruldu. Kabul ettim, babam bana böbreğini verecekti. Zaten tüm tahliller yapılmıştı. Tekrardan gözden geçirildi. Çağrıldık, gün verildi bize 28 Temmuz 2015’te adadaki ilk böbrek naklini oldum. İlk nakil 19-20 gün hastanede kaldım, kontrol altında kaldım.
• Burada ilk nakil olacağın için hiç tereddüt yaşadın mı? Neler geçti aklından?
• Murat PORSNOK: Ben nakil olmayı tereddütsüz kabul ettim. Doğma büyüme Kıbrıs’tayım, vatandaş olmasam da Gönyeliliyim Türkiye’ye gitmek de çok tercihim değildi. Tanımadığım bir yerdi, çok zor çekecektim. O yüzden burada olunca hemen kabul ettim.
• Nakil olduktan sonra neler yaşadın, kolay bir süreç miydi?
• Murat PORSNOK: Nakil ilkti ve başarısızlığa uğramaması için çok korundum. Hatta evdeki tahta kapıyı çıkardım, cam kapı koydum. Çünkü neredeyse hapis hayatı yaşıyordum korunmak için… Doktorlar da üzerime çok düştü, mikrop kapmamam ve nakilin başarısızlığa uğramaması için çok özendiler. Herkes üzerime çok titrendi. Dışarıdaki hayata bir 6 ay sonra adapte olabildim ancak. Şimdi 15 ay doldu çok şükür hiçbir sıkıntım yok. Babam da gayet sağlıklı… Şimdi hayata yeniden başladım.
-----------------------------------------------------
Başkan Köseoğlu: “12 kişi nakil oldu”
Diyaliz ve Böbrek Hastaları Dayanışma Derneği Başknaı Tülin Köseoğlu, Organ Nakli Yasası’nın geçmesiyle birlikte bugüne kadar 12 kişiye nakil yapıldığını söyledi.
Köseoğlu nakillerin 8’inin kadavradan 4’ünün canlıdan olduğunu kaydederek, “Bu ülkemiz için hiç de küçümsenecek bir rakam değil” dedi.
200 civarında azalan çoğalan diyaliz hastası olduğunu ifade eden Köseoğlu, “Bunların bir kısmı Mağusa’da bir kısmı Girne’de bir kısmı Lefkoşa’da diyalize girer. Periton diyalizler evde, hemodiyalizler ise hastane ortamında yapılır” bilgisini verdi.
Köseoğlu, “Diyalizde 6 saatiniz gider. Gün aşırı 6 saatinizi ayıracaksınız. Bu çile akşamları da sürer. Çünkü gece de diyalize girenler de var” diyerek, “Biz dernek olarak 2012’de Dr. Zerrin Akalın’ın başkanlığında başladık bu faaliyetlere… Akalın organ nakli yasasının geçmesi için çok çaba harcadı. Toplumu bilinçlendirdik. Meclis’te yasanın geçmesi için baskı oluşturduk. Ve geçen yasa ile 12 kişi bugüne kadar nakil oldu. 8 hastamız kadavradan alınan organlarla nakil oldu, 4’ünün ise canlıdan gerçekleşti. 8 kişi 1 yılda küçümsenecek bir rakam değil. 4 kişinin organları 8 kişiye hayat verdi” dedi.
Köseoğlu şunları dile getirdi:
“3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası’dır. Halkımızı bu konuda daha duyarlı olamaya çağırıyoruz. Çünkü beyin ölümü gerçekleştikten sonra geri dönüş yoktur. Halk arasında ‘bir ay yattı bir ay sonra canlandı’ söylemi var ama o komadır. Koma farklı, beyin ölümü farklıdır. Beyin ölümünün gerçekleştiğinde bir komisyon karar verir. Beyin ölümü gerçekleştikten sonra da geri dönüşü yoktur.”