YENİDEN HAYAL KURMAK

Neşe Yaşın

Sizi bilmem ama salgının bana yaptığı en büyük kötülüklerden biri hayal kurmaktan vaz geçmiş olmam. Oysa hayallerinden daha değerli neyi var insanın? Geleceğe dair hiçbir plan yapamıyorum bir süredir. Benim için hayaller seyahatlerle ilişkiliydi hep. Pek çok insan gibi, büyük olasılıkla hiçbir zaman gerçekleşmeyecek denizi gören bir ev hayalim de var kuşkusuz. İlk kez geleceğin işaretleri bu kadar silik. Ne olacağına dair tahminlerimiz zayıf. Hayatın sürprizleri azalmış, rastlantıların büyüsü uzaklaşmış. Zaman hem çok hızlı geçiyor hem de hiç geçmiyormuş gibi. Bir yılda ne çok hatıra biriktirir ne çok insanla tanışırmışım meğer eskiden, sayısız deneyimden sayısız imge kümelenirmiş zihnimde. Bütün bunların yorucu bir yanı da var kuşkusuz. Bunca yoğunluk içinde kötülük de incitiyormuş bizi, daha çok örseleniyormuşuz hayatın içinde.

Bu sabah bir hüzünle uyandığımı itiraf edeyim. Belki geçmişte, final sınavlarının ardından seyahatlere doğru yol aldığım günlere dair belleğin kışkırtmasıyla belirdi bu melankoli. Kalp kırıklarının acısını hissettim birden. Geçmişte de sınav yapıp sınav kağıdı baktığım böylesi günlerden pek haz etmediğimi hatırlıyorum. Ama bitecek ve ben bir yerlere uçacağım hayali varmış hep.

Bu dönem de geçecek elbet ve ardından daha iyi anlayacağız geçmişte pek değer vermediğimiz, daha önceleri varlığından sevinç duymadığımız pek çok şeyin önemini.

Zor dönemleri nasıl yaşadığımız kendimize dair ip uçlarıyla dolu. Her birimizin hem benzer hem de farklı deneyimleri üzerine konuşuyor olacağız belki bir gün. Hayatın içinde sayısız avuntu var her durumda. İnsan bir biçimde olumsuzun içindeki olumluya yönelebiliyor.

Başta bireysel hayallerden söz ettim ya. Özel olanın ne kadar politik olduğunu, özel alan, kamusal alan dikotomisinin ne kadar yapay olduğunu gösteriyor bu günler. Ev içlerinde yaşanan dışarıyla ilgili, dışarıda yaşanan da ev içiyle ilgili sonuç olarak.

 Başkalarına rağmen yaşanan mutluluklar hiç de sağlam temeller üzerinde durmuyormuş. Onlar mutsuz ben mutlu olayım, onların hiçbir şeyi olmasın benim her şeyim olsun pek de mümkün değilmiş.

Hayatta pek çok şey pamuk ipliğine bağlı. İnsan dediğin ne ki, bir kurşun, bir virüs onun sonu olabiliyor. Hayatta her davranışımız ölümle yaşam arasında bir seçim, ölüme karşı bir direniş aslında. Nefes alarak, yemek yiyerek, donmamak ya da yanmamak için giyinerek ölüme karşı direniyoruz.

Kendini iyi tutamayanın başkalarına da bir yararı yok. Önce kendimizin, sonra çocuğumuzun maskesini takmamız gerekmiyor mu? Bedensel ve ruhsal sağlıklarımızdan sorumluyuz her birimiz. Hem kendimiz için hem de sevdiklerimizi üzmemek için.

Ne yazık ki kimi insanlarda öncelikle kendilerine karşı bir yıkıcılık var. Bu suçlulukların eşlik ettiği bir değersizlik duygusu ,bir özdeğersizleştirme çalışması belki de bu.

Kendimizle daha çok baş başa kaldığımız bu dönemde eskiden çok konuşarak, sürekli başka şeylerle meşgul olarak bastırmaya çalıştığımız iç seslerimizi daha çok dinlemişizdir diye düşünüyorum. Bazı hatırlamalar çok acıtıcı ve yorucu. Bazen bir anı iliklerime kadar titretiyor beni. Bütün vücudum bir elektrik akımıyla sarsılıyor, içimde bastırmaya çalıştığım bir çığlık yükselmeye başlıyor. Bellekteki kaydı silemiyorsun, geriye dönüp düzeltemiyorsun. İnsan olmanın trajedisi bu.

Geçmiş bir çaresizlik alanı, peki ya gelecek? Geleceğe doğru içimizde taşıdığımız geçmişin ağırlığıyla yürüyor ve özgürleşemiyoruz bir türlü. Hatıralarla barışmak, onaylamasak da anlamak ve mümkünse bağışlamak belki de en doğrusu.

Bireysel olan kolektiften daha önemsiz değil, ikisi iç içe ve birbiriyle iletişim içinde aslına bakılırsa. Toplumsal olarak yaşananın bu denli berbat olmasının bir nedeni de birey üzerinde yaşanmış ve yaşanmakta olan tahribat. İkisi birbirini belirliyor.

Yeniden bireysel ve kolektif hayaller kurmaya başlamak ve gelecekte bir ışık görebilmek istiyorum. Bu yaşananlar büyük değişimlerin de müjdecisidir belki.

Birlikte kuracağımız hayaller olacaktır yeniden ve hem sağlık düşmanı hem de politik virüslerden kurtulacağımız günler o kadar da uzak değildir belki. Bunu düşünmek bile iyi geliyor insana.