Sedat Peker’in açıklamalarıyla 25 yıl sonra bir kez daha Kutlu Adalı cinayeti için hareketlendi şu küçük dünyamız. Yeniden soruşturulması gündeme geldi, hatta sadece Kıbrıs içinde değil Türkiye’de de.
6 Temmuz günü bir kez daha anıldı Kutlu Adalı. Bir kez daha sosyal medyada profillerimize ekledik katiller bulunsun, yeniden soruşturulsun diye.
Bugün 8 Ağustos. 25 yıl sonra yeniden alevlenip soruşturmaya yeniden başlanacak kanıtlar ortaya çıkalı bir ayı da geçti. Ne oldu? Kim neyi nasıl nerede araştırıyor?
Ne yazık ki 35 yıllık basın yayın hayatımda öğrendiğim şeylerden biri yine yaşanmaktadır. Bir olay-konu en çok 3 gün basının gündeminde kalıyor. Basının gündeminde kalmayınca yetkililerin gündeminde de kalmayacağı bir gerçek.
Yine unutuyoruz, unutuyorlar, unutturuyorlar. Ta ki yeni bir itiraf yeni bir 25 yıl geçene kadar.
İşte bu yazı dizimizi sırf bu yüzden; hem aklımızı tazelemek hem de 5 hafta boyunca her Pazar bir dikkat çekmek için kaleme aldık. Yeniden soruşturulması, gündemde kalması için.
Etkisi oldu mu ne kadar oldu bilmiyorum ama en azından benim elimden gelen bu.
Ve “Yeniden KUTLU ADALI (1996)”yı kendisine o günlerde yazılan bazı şiirlerle, yürekteki düşüncelerle tamamlıyoruz. Yeniden Kutlu Adalı cinayetinin soruşturulması ümidiyle...
“Yenidüzen- 09 Temmuz 1996, syf:9
Cesur Bir Yürek
Paralı basının, uşaklığını yapıp cebini doldurmak yerine
Hayatı, gerçekleri doldurmayı yeğ tutan,
Örnek alınması gereken bir yazar.
Barış’ın emektarı.
Savaş’ın baş düşmanı.
Cesur bir yürek
Kararlı, güçlü bir kalem.
Başı dik, alnı açık, onurlu, yiğit insan.
Kıbrıs’ın ve Kıbrıslının gerçek dostu.
Bilgi dağarcığı.
Mücadeleci, aydın insan KUTLU ADALI
Kalleşçe, hayatına son verenlere ve verdirenlere, binlerce lanet olsun.
Barış, demokrasi ve dostluk mücadelen, bundan sonra da devam edecektir. Bundan emin ol.
Ve bir gün mutlaka, özlediğin BARIŞ’ın müjdesini, sana sevdiğin yasemenlerle göndereceğiz
Seni her zaman özlem , sevgi ve saygı ile anacağız.
(Şevki-Leyla ve Mustafa KIRALP)”
“Yenidüzen- 10 Temmuz 1996, syf:9
Okur Şiiri-Türker Alptekin
Altı Temmuzda
Gün sıcağındaydı cehennemin
yollar yangınında
yürekler sevgisizlikte
Cehennemdeydi düşlerin geleceği
Kıbrıslıların beyinlerinde
ve gece geldi
Karanlığıyla
Yıldızların süsüyle
gece geldi
Aydınlığın ışığın değerini bilelim diye
ve geldi gece
Lefkoşa’da Mağusa’da Girne’de
gece geldi
‘ÖLÜMÜYLE’
Kıbrıs’ın en yiğit Kalemine
Kıbrıs’ın en sevecen yüreğini
Kıbrıs’ın en yurtseverini
Kıbrıs’ın en güzel insanını susturmak için
Geldi gece Karanlığıyla
Ölümü taşıyarak koynunda
Cehennem sıcağıyla
Cehennem zebanilerinin elinde
Kurşun oldu
Silah oldu ölümün yabası
Bir Karanfil gibi biçerek ‘ADALI’YI’
“Yenidüzen- 14 Temmuz 1996, syf:3
KUTLU ADALI’YA
Korkunun çatlayan toprağında
Bir mendil boyu yasemin gölgesi,
Umutsuzluğun çember duvarında
Düşlerinden koparılan şairin sesi.
Kutlu olsun uçurdunuz Anka kuşunu
Bir avuç kül ve kanın içinden.
Kutlu olsun uçurdunuz Anka kuşunu
Yuvasını kurmak için yeniden.
Suçluların saklı kalacak gözleri
Ve kökleri derinleştikçe yaseminin.
Serin bir su şırıltıyla akıp duracak
Adalı yüreklerde sonsuz ve derin.
(Zeki Ali-9 Temmuz 96)”
“Yenidüzen- 14 Temmuz 1996, syf:8
Sen Ölmedin Bizimlesi
Kutlu Bey dört sene evvel şöyle seslenmiş bizlere o güzel yalın anlatımıyla, taşlamalarıyla.
“Bayan Gülsen İçöz göz hapsinde tutulduğu otelden kaçtı! Ne var ki yeni giysileri süslü üniformaları içinde göreve başlamak üzere olan polis bu olayların önünü almaktan çok aciz.
Kuyumcuyu ayağından vuran kişi belli ki kiralık bir katil amacı ise öldürmek değil uyarmak. Patronlardan aldığı emir kendini yarala gözünü korkut biçiminde olacak ki kiralık katil bunu harfiyen yerine getirmiş. Kıbrısın alışmadığı biçimde olan bu tabancalı hesaplaşma ne acıdır artık alışmaya mecbur edildiğimiz bir mafia düzenidir. Eğer birisiyle bir sorunun varsa adalete gitmemize gerek yoktur. Bastıracaksın birkaç milyon tutacaksın bir kiralık katil şipşak işi bitireceksin öyle avukat tutmak yıllarca mahkeme kapılarında sürünmek yok artık. Avukatlara yedireceğinize kiralık katillere yedirin daha temiz daha ucuz daha kestirme bir yöntem.”
İşte Kutlu Bey‘in dört sene evvel yayımlanmış bir yazısı. Vatanını, milletini sevdiği için bizleri uyarıyor gidişatın iyiye doğru olmadığını söylüyordu. Bunları söylemek suç mu? İstese emekliliğin tadını çıkarmaz mıydı? Ama o kalemiyle yazdı. Doğru bildiği yolda yürüdü. Kıbrıs’ı da Türkiye’yi de çok severdi. Karpaz gezilerini, Doğu Anadolu gezilerini az mı okuduk. Bir de Ağırdağ yakınlarındaki sıcak mağaranın turizme kazandırılmasını istiyordu, ama öyle mağara ağzına kadar yol yapıp da gelenlerin araba ile mağaranın girişine kadar gelmesini istemiyordu. Yol yürünmeli monobadilerden geçilmeli tülümbe çam kokuları ciğerlere dolmalı, terleyip yorulmalıydı gelecek olan meraklı ziyaretçiler. İp de ışıldak da gerekli.
Bazı yazılarını ise okuyup da yolculuk yapardık adeta. Yeşilhattı geçer Malya’ya, Mandirga’ya, Dimi’ye, Civiya’ya, Kandu’ya, Piskobu’ya, Yeroşibu’ya, Koloni’ye, Poli’ye, Ayanni’ye, Stavrogonno’ya gider gelirdik.
Mavi Kıbrıs Notları’nı yine okuyacağız yine yayımlanacak daha önce okuduklarımızı yine okuyacak, okuyacağız ve seni yad edeceğiz. Hafızalarımızdan silinmeyeceksin, sen ölmedin bizimlesin.
(Ahmet Tanpınar)”
“Yenidüzen- 14 Temmuz 1996, syf:9
Maviye Kanat Çırpmak
Maviliklerden geldi, karanlığı aydınlatma, insanlara ışık vermek için kanat çırptı.
Düşündüğünü söyledi, yazılmaktan korkulanı yazdı, sözlerini yazılarını bizlere taşımak için kanat çırptı.
Bir Kıbrıslı olarak doğdu, bir Kıbrıslı olarak yaşadı ve bir Kıbrıslı olarak göklere kanat çıptı.
Saklanmadı parmağının ardına, korkmadı, değişmedi, koltuğum gidecek diye, çünkü ne koltuğu vardı ne de düşkünüyü.
Gencine, yaşlısına hep mesaj verdi yazılarında, yurduna halkına kültürüne sahip çık diye, demokrasiye kanat çırptı.
Yazılarını okudukça, Kıbrıslı olmaktan gurur duydu insan, yurtseverliğin hası duyumsandı kalplerde, büyüyenlere, yurtseverlere kanat çırptı.
O’na komünist dediler, vatan haini, işbirlikçi dediler, onların üzerine de kanat çırptı.
O bir aydın, o bir demokrasi savaşçısı, o bir barış tutkunu, o bir Kıbrıs tutkunu dediler, onların üzerine de kanat çırptı.
Maviliklerden geldi karanlığa, rüzgârıyla, umutlarıyla, bilgi ve inançlarıyla daldı girdabın içine, karanlıkta bir nebze bile olsa ışık saçtı taa içlere, gözlerimizi oraya çekti. ‘görün kim nedir gerçekte’ dermişçesine.
Karanlıklarda uçarken özgür kanatlarıyla, vahşilerin mermilerine hedef oldu.
Düştü bedeni toprağa, düşünceleri gazete sayfalarında, söyledikleri kulaklarda.
Bedeni orada kaldı ama yükseldi yine göklere kanat çırparak.
Dönüp baktı bir geriye ve mücadele sırası sizde dermişesine el salladı bizlere.
Ve kanat çırptı yine geldiği maviliklere.
(Eralp Adanır)”
-SON-