George Orwel'in "Hayvan Çiftliği", "yergi" türünün başyapıtlarından biridir.
Masal anlatımıyla yazıldığı için, algılanmasının da kolay olduğu söylenir.
"Hayvan Çiftliği", Pink Floyd'un "Animals" albümüne de ilham kaynağı olmuştur...
George Orwell, bu yapıtında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir.
Anlatımdaki karakterler bir çiftlikte yaşayan hayvanlardır...
Hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp, çiftliğin yönetimini ele geçirirler...
Kitabın özetinde, amaç eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktı, ifadesi yer alıyor...
Fakat, aralarında en akıllı olan domuzlar, kısa sürede önder bir takım oluşturur;
Çiftlik yönetimini ele geçirdikten sonra devrimi de yine onlar yolundan saptırır, diye devam ediyor özet...
Domuzların yönetiminde, ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık.
Çiftlik yönetimini ellerinde tutan insanlara karşı örgütlenme için aşağıdaki türlerden sorgulamalar yapılıyordu:
---"Siz, tavuklar; bu yıl kaç yumurta yumurtladınız, o yumurtaların kaçından civciv çıkarabildiniz?
Tümüne yakını pazarda satıldı, Jones ve adamlarına para kazandırdı"
---"İşte, söylüyorum yoldaşlar: Ayaklanın! Bu Ayaklanma ne zaman gerçekleşir bilemem, bir haftaya kadar da olabilir, yüz yıla kadar da; ama şu ayaklarımın altındaki samanı gördüğüm gibi görüyorum. Hak er geç yerini bulacaktır. Yoldaşlar, şu kısa ömrünüzde bunu aklınızdan çıkarmayın! Ve en önemlisi, bu öğüdümü sizden sonra gelenlere iletin ki, gelecek kuşaklar zafere kadar savaşsın".
---"İnsan, bizler gibi üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurta yumurtlamaz, sabanı çekecek gücü yoktur, tavşan yakalayacak kadar hızlı koşamaz. Gene de tüm hayvanların efendisidir. Hayvanları çalıştırır, karşılığında onlara açlıktan ölmeyecekleri kadar yiyecek verir, geri kalanını kendine ayırır. Bizse emeğimizle tarlayı sürer, gübremizle toprağı besleriz; oysa hiç birimizin postundan başka bir şeyi yoktur"...
Neticede, kitaptaki hayvanlar, eşitlikçi ve adil bir toplum düzeni kurmak için,
kendilerini sömüren insanlara karşı birlik olarak, bir devrim yaparlar ve yönetimi ele geçirirler...
Geçirirler ama, eşit paylaşımın olduğu bir düzen yine de gelmez.
Devrimden sonra hayvanlar, yine eşit olamaz!
"Sadece devrimin öncüsü olan domuzlar, daha eşit olurlar..."
Yani hayvanlar başladıkları noktaya tekrar dönerler...
***********************************
İdeolojiler "örgütlü bir ego" mu?
Alt sınıflar için kader hiç değişmiyor mu?
Sadece yönetenlerin isimleri mi değişiyor?
Gücü eline geçiren zihniyet, "ezici" olmanın tadını mı çıkarıyor sadece?
"Ağır toplar", "eski tüfek"liğe terfi ediyor, ama yerlerine "yeni yetmeler" gelemiyor mu?
Bir "yoldaş"lar var, bir de "yola getirilmesi gereken"ler mi?
***********************************
Marx üretim araçlarının el değiştirmesiyle insanın özgürleşeceğine, hırsı ve mülkiyeti besleyen yapının yenileneceğine inandı...
Bu yaklaşım, sadece iktidar savaşlarına yeni bir yön verdi, ama nedenlerini bugüne değin henüz değiştiremedi.
Benim gözlemlediğim:
Yunanistan'daki gibi, sokakta dayak yiye yiye sendikacı ve sosyal demokrat olunduğudur.
Yunanistan'da sınıf mücadelelerinin neticesinde dayak yiye yiye, özel sektörde sendikalı çalışanların oranı %98 oldu...
***********************************
Devlet, hangi amaçla vergi toplar?
Buradan başlasak mı çözmeye?
“Kamu yararı” ilkesinden yani!
Sizce kamu işletmelerinin şirketleştirilerek "kurtarılması" retoriğinin amacı nedir?
Cevap basittir: "Kamu yararı" ilkesinin kâr mantığına yenilmesi...
Bizim "çiftlikte", "kamu yararı" kâr mantığına evrilebilir mi?
Ama diyorlar ki, kamu işletmeleri kâr etmiyor!
Bunu söylemek ise, başta bu işletmelerin kuruluş amacını bilmemek/reddetmek anlamına gelir.
Kıb-Tek, Dome Otel gibi işletmelerin yurttaşların elinden alınarak ticari bir meta haline getirilmesi ve satışa sunulması aynı zamanda insan haklarına da aykırıdır (bkz. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi )...
Sonuç olarak değişim, dışarıdan aktarılan bir bilinçle olmaz!
Kolonyalist kültürün "iyi"lerine ne zamandan beri "sosyal demokrasi" deniyor?!