Yeşil Hat Ticareti’nde ciddi artış var.
İki yıl önce kuzeyden güneye 6 milyon Euro değerinde satış vardı; bu rakam 15 milyon Euro’yu aştı.
Türk Lirası değil Euro üzerinden!
Hep deniyor ya, “Annan planına evet dedik de ne oldu…”
Bu oldu!
Öyle görmezden gelinecek bir rakam değil sanırım bir yılda 15 milyon euro...
2020'de 4.6 milyon Euro'luk mal satıyorduk.
2021'de 6.1 milyon Euro oldu.
2022'de ise bu rakam 14 milyon 765 bin 462 Euro'ya yükseldi.
Yüzde 141 arttı.
İçerisinde bulunduğumuz yılın ilk dört ayında 5 milyon Euro'ya yakın bir satış gerçekleşti.
En ciddi artış hazır evler, ofisler, konteyner ve prefabrik yapılarda yaşandı.
İnşaat malzemeleri, mobilyalar, plastik ürünler de güneyde ilgi görüyor.
Taze Balık satışı da önemli, Yeşil Hat Tüzüğü kapsamındaki ticaretin içerisinde önemli bir paya sahip...
Üretim de istihdam da çoğalıyor böylece...
Türk Lirası değersizleşirken, güneye yönelik satışlar hem güveni, hem de ekonomiyi büyütüyor.
Yeni açılımlar da var…
Zeytin, zeytinyağı, pekmez, tahın, helva, reçel ve meyve suyu gibi…
İşlenmiş gıdaların geçişi zaten tüzükte var.
Patates cipsi, kahve, limonata gibi ürünlere de izin verilmesi için çabalarını sürdürüyor Kıbrıs Türk Ticaret Odası…
Potansiyel ürünler için yol açılırsa çok daha ciddi bir ticaret ortaya çıkacak.
“Yeşil Hat Ticareti çok daha güçlü bir potansiyel içeriyor, önemli bir gelişim var” diyor, Kıbrıs Türk Ticaret Odası Genel Sekreteri Aysun Onat İleri… “İki toplum arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi, ekonomik ilişkilerin ve ticaretin artırılmasıyla daha da ileriye taşınacaktır, Ticaret Odası bu bilinçle hareket ediyor” sözleri özellikle önemli…
İki saatlik bir sohbette süreci konuşuyoruz, gelişmeleri…
“İşlenmiş gıdalarla ilgili kimi teknik ve bürokratik sorunlar aşıldıkça hacim artacaktır” yönündeki uyarıyı not ediyorum.
Teknik ya da bürokratik sorunlar ne peki?
Örneğin taze balığın güneye geçişinde kontrol noktasında yer alan veteriner denetimi yarım saat ile sınırlı... Günde yarım saat ne demek? 14.00’le 14.30 arasında sadece…
Başka?
7.5 ton üzerinde ticari araçların geçişine halen izin verilmiyor.
Para transferine dair bankalar karşılıklı işlem yapamıyor.
Bunların tümü rahatlıkla aşılabilecek sorunlar…
Yeşil Hat Tüzüğü üzerinden güneyle ticari ilişkisini sürdüren 170 şirket ya da şahıs var; bunların 50’si düzenli ticaret yapıyor.
Bu rakam çok daha ileriye taşınabilir.
Kıbrıs ülkesi ortak potansiyelini keşfettikçe hem birleşme umudu artar, hem de yaşam kalitesi…
Bu gelirden toplumsal faydayı çoğaltmak
‘Yeşil Hat’ üzerinden yıllık 15 milyon euro bir ticaret var ve vergisi yok.
Güneyden kuzeye yönelik satışlarda Kıbrıs Cumhuriyeti vergisini alıyor oysa...
Çünkü “yurt içi” kabul ediyor ticareti…
Kuzeyde “bir başka ülkeye ihracat” gibi görünüyor sanırım...
Üretici, sanayici ve iş insanı vergi yükü istemiyor, kendince haklı…
Ticaret odaları güneydeki vergiye de karşı…
Tamam da ada yarısında okul ya da hastane nasıl yapacağız?
Hangi parayla!
Yeşil Hat Ticareti’ne yönelik özel bir vergi oluşturulabilir.
Hassasiyeti şu olur:
Bu gelir yalnızca okul ve hastane yapımı, eğitim ve sağlık altyapısında kullanılmak üzere özel bir fonda toplanır.
Maaş bütçesine dönüşmez diğerleri gibi!
Hatta…
Asla “genel bütçe”ye aktarılmaz…
Tüm diğer fonların akıbeti yaşanmaz yeniden…
Türkiye'den öğretmen getirilmesi hangi amaca hizmet ediyor?
116 öğretmen için Türkiye'de münhale çıkıldığını, Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası'nın açıklamasından öğrendik.
Ülkemizde onlarca işsiz öğretmen var hâlbuki...
"Türkiye'den öğretmen getirilmesi hangi amaca hizmet ediyor" diyor ya sendika...
Amaç ortada...
Kıbrıs'ın kuzeyini tam bir "vilayet"e dönüştürmek!
“Devlet” görünümlü “vilayet…”
Bunu perdelemek için de uluslararası toplumun asla kabullenmeyeceği bir siyaset atılıyor ortaya...
El pençe divan eşit egemen uluslararası statü sürecinde ihaleler de Ankara'da açılıyor, münhaller de!
Türkiye'den bir "mimar"a KKTC yurttaşlığı veriliyor, "Külliye" çizmesi için...
Kadınları köleleştirme fantezisiyle meşhur Din İşleri Başkanı Ahmet Ünsal da böylesi bir marifetle adaya gönderiliyor.
Tüm bunlara seyirci kalması için de 'Cumhurbaşkanı' ve 'Başbakan' görevlendiriliyor.
Kendi ülkemizde verimliliği, kalkınmayı, gelişmeyi ve dönüşümü başaramaz, konfor alanlarımızdan vazgeçemezsek eğer kuşatma daha da büyüyecek.
Kamusal hizmet alanlarını terk ettikçe bizler, oralara başkaları gelecek.
Hak sahipleri (!)
Güneyde, Kıbrıslı Türklere ait “iş maksatlı” mülkler tartışılıyor.
8 bin 800 parsel!
Bu yerlerin yüzde 35’i hak sahibi olmayan kişilere verilmiş.
“Hak Sahibi” dedikleri de savaşta yerinden edilenler ya da göçmenler...
Kullanım hakkı veriliyor, kirayla…
Kira ücretlerinin “sembolik” olması mesele olmuş.
Larnaka’da aylık kira bedeli 1985 yılından beri 8 Euro 54 sent olan bir maldan söz ediliyor.
Lefkoşa’da 1.4 milyon Euro değerindeki 3 bin 152 metre karelik bir Kıbrıs Türk malının aylık kirasının 417 Euro olduğu ve 1976 yılından beri bu rakamın değişmediği gazetelere yansıyor.
Tahsil edilemeyen 8 milyon Euro’luk da bir kira geliri var.
Nasıl da benziyor gündemlerimiz!
Adanın kuzeyinde Kıbrıslı Rumlara ait iş maksatlı mülklerin, kimlere, hangi şartlarda verildiğini de öğrenebilsek keşke…
Kıyılarımızın kiraları açıklansa, birer birer…
Hak sahiplerini öğrensek bir de…
Ah!