Yeşil Hat’tın yegâne sakini

Mustafa Diana, 43 yıldır Kıbrıs’ın kuzey ile güneyini ayıran Birleşmiş Milletler’e ait ‘Yeşil Hat’ta yaşıyor.

Mustafa Diana, 43 yıldır Kıbrıs’ın kuzey ile güneyini ayıran Birleşmiş Milletler’e ait ‘Yeşil Hat’ta yaşıyor. Hürriyet gazetesi Mustafa Diana’nın ara bölgedeki sıra dışı yaşamına tanıklık etti. Yücel Sönmez'in röportajı şöyle...

 

Mustafa Diana, nam-ı diğer ‘Foto Diana’ ile Kıbrıs’ta BM’ye ait ‘Yeşil Hat’ sınırda kol kola geziyoruz. İki tarafın da mevzilerini tek tek gösterip savaş yıllarını anlatıyor. Sınır boyundaki gezimizin ardından tam ‘Yeşil Hat’tın ortasındaki evine yöneliyoruz. O, görevlileri selamladıktan sonra sınırdan elini kolunu sallayarak geçiyor. Bizimse önce ülkeden çıkış yapmamız gerekiyor. Çünkü Mustafa Diana, Türk ve Rum tarafını birbirinden ayıran BM kontrolündeki ‘Yeşil Hat’ta müstakil bir evde yaşıyor.

Diana ile görüşmeden önce onun hukuki durumunu sorduğumuz Kıbrıslı avukat Savaş Çakıcı, “Vatandaşı olduğu için öncelikli olarak KKTC hukukuna tabi. BM topraklarında yaşadığı için aynı zamanda BM iç hukukuna da tabi.  Ancak eğer bir Ruma karşı bir suç işlerse o zaman da o tarafın hukukuna göre işlem yapılır” diyor.

Ev nasıl BM topraklarında kaldı?

Peki, nasıl oldu da KKTC ile Kıbrıs Rum Yönetimi arasındaki sınır çizilirken Mustafa Diana’nın evi, BM kontrolündeki ‘Yeşil Hat’ta kaldı? 

Diana’nın evi Kıbrıs'ın güneyine yakın noktada bulunuyor. Sınır çizilmeden önce KKTC’nin ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Mustafa Diana’ya “Sınır buradan çizilecek, Rumlar ‘Burada Türkler yaşamıyor’ diyerek sınırı olabildiğince içeriden çekmeye çalışacaklar, sen evinin yanına bir de işyeri aç, biz ‘Burada hem ev hem işyeri var, Türkler yaşıyor’ diyeceğiz, sakın evini satma” diyor. 

Bunun üzerine Diana evinin yanına küçük bir işyeri açıyor ve sınır pazarlıkları Diana’nın evinin ve işyerinin olduğu noktadan başlıyor. Yeşil Hat çizilirken de ev teknik olarak en uygun noktaya denk geldiği için Diana’nın evi BM topraklarında kalıyor. Diana, “Bu ev burada olmasaydı sınır 100 metre gerimizdeki çam ağacından başlayacaktı. Benim evim sayesinde sınır buradan geçti” diyor. 

Bu ev tarih yazdı

Mustafa Diana’nın sıradışı durumu bununla da ibaret değil. 1960’larda Rumlarla ilk çatışmalar evin yakınında başlamış. “Türk tarafı ilk şehidini burada verdi” diyor evinin az ilerisini göstererek. Oğlu Mehmet Diana (55) ekliyor: “Kıbrıs çıkarmasının da en hareketli yaşandığı yer burasıydı. Ne olduysa bizim evin etrafında oldu.” Ardından bize o dönem İngilizler tarafından çekilen görüntüleri gösteriyor Mehmet. Görüntülerde evin bir tarafına paraşütçüler iniyor, karşısındaki otelin terasına konuşlanan Rum makineli tüfekleri Türk uçaklarını tarıyor, Türk askerleri evin etrafında hareket ediyor, bir Türk uçağı gelip evin karşısındaki otelin bahçesinde yer alan Rum mevzilerine bomba bırakıyor... Görüntülerde elinde tüfekle kendisi de görününce “Bu da benim” diyor heyecanla 55 yaşındaki Mehmet Diana. Bu sırada kamera birden evin penceresine dönüyor ve bütün olup bitenleri evin penceresinden seyreden üç kadın görünüyor. “Bunlar teyzemler. Bütün  olup bitenleri bu pencereden izliyorlar” diye tanıtıyor siyah beyaz görüntülerdeki kadınları. “Bu ev tarihin tanığı” diyorum dinlerken. “Bu ev tarih yazdı” diye düzeltiyor Mustafa Diana. 

Savaş görüntülerini izlerken Mustafa Diana’nın yüzü donarcasına ifadesizleşiyor. “Sizin o dönemden fotoğrafınız yok mu?” diye sorduğumda “Mümkün değil” diyor ve ekliyor: “Çünkü o dönem bütün fotoğrafları ben çekiyordum. Türkiye’den gelen Ömer Sani Coşar’la birlikte Kıbrıs çıkarmasının görevli iki fotoğrafçısından biriydim. Çıkarma fotoğraflarının dörtte üçü benim elimden geçti. Şimdi o fotoğraflar Türk ordusunun arşivlerinde...” 

Nazilerden kaçan Yahudi kadın beni evlatlık aldı

“Peki, sizin fotoğrafa ilginiz nasıl başladı?” diye sorduğumda tane tane hayat hikâyesini anlatmaya başlıyor:

“15 yaşında köyden şehre geldim. Ustam İngilizlerin fotoğraflarını çekiyordu. O dönemde Almanya’da Yahudilere karşı zulüm başlamıştı. Nazilerden kaçan Yahudiler adaya geliyor, buradan da gemilerle Filistin’e, Kudüs’e gidiyordu. Bir gün yanıma bir kadın geldi ve yüzüme baktı. Sonra o kadın ‘Ver bu çocuğu bana’ diye beni ustamdan istemiş. Diana Samuel diye bir kadın. Beni Kudüs’e götürüp fotoğrafçılık öğretmek istediğini söyledi. ‘Sana haftalık 1 lira vereceğim’ dedi. Haftalık 1 lira büyük para, kabul ettim. Kadın ‘Getir pasaportunu’ dedi. O zamanlar 18 yaşında olmayana pasaport vermiyorlardı. Ben de 17 yaşındaydım. Kadın beni alamadan Kudüs’e gitti. Bir yıl sonra geri geldi. Pasaportumu aldığım gibi doğru Kudüs’e götürdü beni. Kudüs’te ‘Sen beni neden buraya getirmek istedin?’ diye sordum. Bana bir fotoğraf çıkarıp gösterdi. Üç erkek çocuğun fotoğrafı... ‘Üç oğlum vardı. Naziler onları fırınlarda yaktı. En küçük oğlumu sende gördüm. Bundan sonra sen benim evladımsın’ dedi. Beni evlatlık olarak aldı ve bütün malını mülkünü benim üstüme yaptı.”

Diana soyadı nereden geldi? 

Mustafa Diana da kendisini evlatlık alan Diana Samuel’i çok sevmiş: 

“Anne diyecek kadar çok sevdim. Dört yıl boyunca orada fotoğraf nedir, nasıl çekilir, mercek nedir gibi fotoğrafçılığa dair ne varsa öğretti bana. Bu sırada yavaş yavaş Yahudi-Arap gerginliği başladı. Ben de tedirgin oldum. Bir de memleketi, bizimkileri çok özlemiştim. ‘Anne ben bir memlekete gideyim, sonra yine gelirim’ dedim. ‘Senin korkmana gerek yok’ dedi. Ben yine de ‘Bir gideyim, sonra hemen yine gelirim’ diyerek ikna ettim ve Kıbrıs’a geldim. O sırada işler burada da yavaş yavaş kızışmaya başlamış meğer. Gelir gelmez beni Türk Mukavemet Teşkilatı’na (TMT) kaydettiler. Öyle olunca bir daha ayrılmama izin vermediler. Ben gidemeyince Diana geldi. Böyle birkaç kez gidip geldi. Sonra bir daha haber alamadım. Bir gün öğrendim ki Diana ölmüş. Onun gönderdiği mektuplar da Rum yönetiminde takılıp kalmış. Mektuplarımı vermemişler. Yaklaşık 20 yıl sonra mektuplar elime ulaştı. İsrail Devleti de bana ulaşamayınca bütün malı mülkü Almanya’dan gelen yoksul Yahudilere dağıtmış. Ben de 1974’te Kıbrıs’ta soyadı kanunu çıktığında Diana’yı kendime soyadı olarak aldım. Zaten dükkânlarımın ismi de ‘Foto Diana’ydı. Herkes de beni öyle biliyordu.”

Makarios’un fotoğrafçısı, Denktaş’ın hocası

Kudüs’te fotoğrafçılığı zamanın en ileri teknikleriyle öğrenen Mustafa Diana, adanın ilk fotoğraf stüdyosunu açmakla kalmaz, aynı zamanda en iyi de fotoğrafçısı olur. Uzun bir süre bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı Makarios’un fotoğrafçılığını yapar ancak Türk olduğu için çektiği fotoğraflara imza atmasını istemezler, hatta yasaklarlar. “Bugün Rum devlet dairelerinde Makarios’a ait ne kadar fotoğraf varsa hepsi benim” diyor Mustafa Diana.  KKTC’nin ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş da fotoğrafçılığı hem komşusu hem de yakın dostu Mustafa Diana’dan öğrenir. “Denktaş Bey’e böceği böyle, ağacı böyle, insanı şöyle çekeceksin diye hem fotoğraf çekmesini hem de temizlemesini (banyosunu) öğrettim. Merakı vardı. Çok güzel fotoğraflar çekerdi. Çok hoşuna giderdi fotoğraf çekmek” diye anlatıyor Diana eski dostunun fotoğraf merakını. 

 

Röportaj Haberleri