‘Yeter’ demek de yetmiyor!

Cenk Mutluyakalı

Kıbrıs sorunu ile KKTC sorunu arasında çürüyen bedenlerimiz giderek koku alma yetisini yitiriyor.
Böyle giderse “temiz” hava soluduğumuz zaman çarpılacağız!

***
Demokrasi ve irade kıyımının ardından hükümet utancı büyüyor.
Çoğu zaman utanç az bir sözcük kalıyor, utanıyor, durumu anlatmaya yetmiyor.

***
Meclis'in açılması için her hafta saatlerce bekliyoruz, kürsüye çıkan bir bakanın elindeki yasa taslağından bilgisiz olduğunu görüyoruz, bir vekilin istifa ettiği partisi adına komiteye sözcü olarak girdiğini gözlemliyoruz.
Bakanların, müsteşarların, müdürlerin gezindiği bir labirente dönüşüyor ‘KKTC’ denen uydurma yapı ve duvara toslamaktan yara bere içinde kalmış başlarımızla nereye baksak yoklukla yüzleşiyoruz.

***
İçişleri Bakanı “inanç turizmi” için tasarı yaparken Turizm Bakanı “bilgim yok” diyor, bir vekil “İlahiyat Okulları” için yasa taslağı hazırlarken, bu kez Eğitim Bakanı soruyor: Bu nereden çıktı?
İstifası cebinde gezinen bakanlardan Meclis’e dair nisap pazarlıklarına kadar riyakarlığın her modeline tanıklık ediyoruz.
Yorulduk!

***

‘Dörtlü Hükümet’ TC-KKTC Mali Protokolü’ne imza atılmadığı için devrilmişti aslında.
O dönem dayatılmıştı, “Toplu İş Sözleşmeleri”ne dair yasa taslağı…
Şimdi yine!
Yeni bakanın koltuğunun altına sıkıştırmışlar dosyayı, kandırılmış, fenasına gitmiş.
Başbakan’ın öyle bir duygusu yok!

***

Bunlar da gidecekler.
Peki sonra ne olacak?
Biliyoruz ve kabullenmiyoruz ancak her ne varsa aynen kaldığı ve yalnızca isimler değiştiği zaman ülke dönüşmüyor.
Kimsenin kendi pozisyonunu değiştirmediği ve “benden gayrı” beklentisiyle avunduğu yerde yine dökülüyoruz.
Alt yönetim modeli değişecek.
Türkiye’yle ilişkiler değişecek.
Biat, talimat, vesayet değişecek.
İllaki değişecek bu sömürge artığı düzen!
Ama yetmez!

Sağlıktaki, eğitimdeki, hayvancılıktaki, kamudaki ve sermayedeki, vergideki ve sendikal hayattaki “statüko” da değişecek.
Bireye menfaat, topluma hizmetin önüne geçmeyecek önce!

***

‘Kukla Perdesi’ bir açılıyor, bir kapanıyor.
İradenin, demokrasinin, haysiyetin yerlere serildiği bir ortamda güven ve umut dibi görüyor iyice…
Kıbrıs sorunu ile KKTC sorunu arasında çürüyen bedenlerimiz giderek koku alma yetisini yitiriyor.
Burnumuzun ve yüreğimizin direği kırılıyor.
“Yeter” demek de yetmiyor.