“Yetkililerin mültecilerle ilgili sorumluluk alması gerekir”

“Kıbrıslı Türk yetkililerin sınırlarımıza gelen veya ülkemizde bulunan mültecilerle ilgili sorumluluk alması gerekmektedir. Bu, adamızın bulunduğu coğrafyada, ortaya çıkan ve süregelen savaşlar göz önüne alındığında daha fazla ertelenemez durumdadır”

Mülteci Hakları Derneği Hukukçusu Faika Deniz Paşa, Kıbrıs’ın bulunduğu coğrafyada ortaya çıkan ve süregelen savaşlar göz önüne alındığında mülteci hakları konusunda yetkililerin harekete geçmesinin gerekliliğine vurgu yaptı

Ödül Aşık Ülker

   Mülteci Hakları Derneği Hukukçusu Faika Deniz Paşa, Kıbrıs’ın bulunduğu coğrafyada ortaya çıkan ve süregelen savaşlar göz önüne alındığında mülteci hakları konusunda yetkililerin harekete geçmesinin gerekliliğine vurgu yaptı.

   Av. Paşa, “Kuzey Kıbrıs’ta mültecilerin haklarını koruyan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve 1951 Mülteciler Sözleşmesi başta olmak üzere iç hukukun parçası olan birçok uluslararası sözleşme bulunmaktadır. Bu uluslararası antlaşmalar uyarınca Kıbrıs’ın kuzeyindeki yetkililerin mültecilerin insan haklarını koruması gerekliliğine rağmen, coğrafyamızda herhangi bir mülteci yasası bulunmamaktadır” diye konuştu.

   Geçtiğimiz günlerde Güney Kıbrıs’tan Türkiye’ye ulaşmak amacıyla Kuzey Kıbrıs’a muhaceret kurallarına uygun olmayan bir biçimde geçen 36 Suriyeli mülteci hakkında düzensiz geçişleri gerekçesiyle cezai işlem başlatılmamasının mültecilerin suçlulaştırılmaması açısından önemli bir gelişme olduğunu da belirten Av. Faika Deniz Paşa, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nde Kıbrıslı Türk yetkililerin hapsedilmeye alternatif arama arayışlarını olumlu karşıladığını da anlattı.

   Av. Paşa şunları söyledi:
   “Ancak, bu münferit olayın genel bir politika değişikliğine işaret etiğini kesinlikle söyleyemeyiz. Bu olayın akabinde yaşanan vakalarda Suriye’den ve diğer yerlerden gelen mülteciler aleyhine dava açılmaya, bu kişilerin geliş yöntemlerinden ötürü hapsedilmelerine devam edilmiştir. Bu gün örneğin Merkezi Cezaevi’nde yasadışı girişleri nedeni ile 2 Suriyeli mülteci bulunmaktadır. Geçtiğimiz gün, yetkililere, defalarca ülkelerinde yaşamlarının riskte olduğu için oraya dönmeye korktuklarını beyan eden Afrika kıtasından 3 kişi, bu beyanları incelenmeden ülkelerine geri gönderilmiştirler.”

Mülteci kimdir?/ Sığınmacı kimdir?

• Soru: Mülteci ve sığınmacı kimdir? Öncelikle bunları netleştirmekte fayda var sanırım...
• Av. Paşa:
Ülkesinde ırk, din, sosyal konum, siyasal düşünce ya da ulusal kimliği nedeniyle kendisini baskı altında hissederek kendi devletine olan güvenini kaybeden, kendi devletinin ona tarafsız davranmayacağı düşüncesi ile ülkesini terkedip, başka bir ülkeye sığınma talebinde bulunan ve bu talebi o ülke tarafından kabul edilen kişilere mülteci denmektedir.

Sığınmacı ise saydığım nedenlerden dolayı ülkesini terk eden ve henüz sığınma talebi, sığındığı ülkenin yetkilileri tarafından “soruşturma” safhasında olan kişidir.

• Soru: Mültecilerin hakları nelerdir?
• Av. Paşa
: Her mülteci güvenli sığınma hakkına sahiptir. Fakat uluslararası koruma fiziksel güvenlikten fazlasını içerir. Mültecilere en azından ülkede yasal olarak ikamet eden diğer yabancılara sağlananlarla eşit haklar ve yardım, her bireyin sahip olması gereken temel ihtiyaçlar dahil olmak üzere, verilmelidir. Böylece, mülteciler düşünce ve dolaşım özgürlüğü, işkenceye ve onur kırıcı muameleye tabi olmama gibi temel medeni haklardan yararlanırlar.

Benzer biçimde, sosyal ve ekonomik haklar diğer bireylere olduğu gibi mültecilere de tanınır. Her mülteci sağlık hizmetlerinden yararlanabilmelidir. Her yetişkin mülteci çalışma hakkına sahip olmalıdır. Hiçbir mülteci çocuk okula gitmekten alıkonulmamalıdır.

   Belli durumlarda, örneğin büyük ölçekli mülteci akınlarında, devletler dolaşım ve çalışma özgürlüğü ve tüm çocukların düzgün biçimde okula yerleştirilmesi gibi bazı hakları kısıtlamak zorunda kalabilirler. Bu tür eksiklikler uluslararası toplum tarafından olabildiğince giderilmelidir. Bu nedenle, sığınma kabul eden devlet veya diğer kuruluşlardan başka kaynak bulunmadığı durumlarda BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, kendi temel ihtiyaçlarını karşılayamayan mülteciler ve diğer ilgili kişilere yardım sağlar. Bu yardım mali destek; gıda maddesi; mutfak malzemesi, aletler,temizlik malzemesi veya barınak gibi ihtiyaçlar şeklinde olabileceği gibi, bir kampta veya topluluk halinde yaşayan mülteciler için okul ve klinik yapılması gibi programlar şeklinde de olabilir. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği mültecilerin en kısa zamanda kendi kendilerine yeterli duruma gelebilmeleri için elinden gelen tüm gayreti gösterir; bu resmi gelir getirici faaliyetler veya yetenek geliştirici eğitim projeleri gerektirebilir. Mültecilerin belirli yükümlülükleri de vardır özellikle sığındıkları ülkenin yasalarına uymalıdırlar.

“Devletler mültecileri tehlike altında oldukları yerlere dönmeye mecbur edemez”

• Soru: Uluslararası korumadan kastedilen nedir?
• Av. Paşa:
İnsanların çoğunluğu, temel insan haklarının ve fiziksel güvenliklerinin korunması ve güvence altına alınmasını kendi hükümetlerinden beklerler. Fakat mültecilerin durumunda, milliyeti taşınan ülke bu hakları koruyamamakta veya korumak istememektedir. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, mültecilerin sığındıkları ülkede korunmalarını sağlamak ve ülkeye bu amaç için elinden geldiği kadar yardımcı olmakla görevlendirilmiştir. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği uluslarüstü bir örgüt değildir ve bunu istememektedir. Bu yüzden devletin sağlaması gereken koruma görevini üstlenemez. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin asli görevi, devletlerin mültecileri ve sığınma talebinde bulunanları koruma yükümlülüklerinin farkında olmalarını ve bu yükümlülükler uyarınca davranmalarını sağlanmaktır.

   Bu durumda, devletler mültecileri tehlike altında oldukları yerlere geri dönmeye mecbur edemezler. Mülteci grupları arasında ayırımcılık yapamazlar. Mültecilerin, en azından sığındıkları ülkedeki diğer yabancıların yararlandığı ölçüde, ekonomik ve sosyal haklardan yararlanmalarını sağlamalıdırlar. Son olarak, devletler BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ile işbirliği yapmakla yükümlüdürler ve insani nedenlerden ötürü, geçici olarak sığınmacı veya mülteci hakkı verilmiş kişilerin en azından eşi ve bakıma muhtaç çocuklarının ülkeye kabulüne izin vermelidirler.

“Mülteci Yasası yok”

• Soru: Kuzey Kıbrıs’ta mültecilere ilişkin yasal düzenlemeler ne durumdadır?
• Av. Paşa:
Kuzey Kıbrıs’ta Mültecilerin haklarını koruyan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve 1951 Mülteciler Sözleşmesi başta olmak üzere iç hukukun parçası olan birçok uluslararası sözleşme bulunmaktadır. Bu uluslararası antlaşmalar uyarınca Kıbrıs’ın kuzeyindeki yetkililerin mültecilerin insan haklarını koruması gerekliliğine rağmen, coğrafyamızda herhangi bir mülteci yasası bulunmamaktadır.

• Soru: Mülteciler daha önceleri sınırlardan düzensiz geçiş yaptıkları gerekçesiyle Kuzey Kıbrıs’ta yargılanırdı. Son olayda cezai işlem yapılmadı ancak gitmek istememelerine rağmen Güney Kıbrıs’a iade edildiler. Bu yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? Uluslararası hukuk açısından yaşananlar nasıl yorumlanabilir?
• Av. Paşa:
1951 Mülteci Sözleşmesi uyarınca mülteciler, başka bir ülkeye yasadışı giriş yaptıklarından dolayı cezalandırılmamalıdır. Geçtiğimiz günlerde Kıbrıs’ın güneyinden Türkiye’ye ulaşmak amacıyla Kıbrıs’ın kuzeyine muhaceret kurallarına uygun olmayan bir biçimde geçen 36 Suriyeli mülteci hakkında düzensiz geçişleri gerekçesiyle cezai işlem başlatılmaması, mültecilerin suçlulaştırılmaması açısından önemli bir gelişmedir. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nde Kıbrıslı Türk yetkililerin hapsedilmeye alternatif arama arayışlarını olumlu karşılamış, bu kişilerin bir gece otel konaklamalarının karşılanması amacıyla, derneğimiz aracılığıyla, mali yardımda bulunmuştur.

   Bir diğer yandan sınır dışı işlemleri ile ilgili esas konu, ki bu bugün uluslararası geleneksel hukukun parçası olarak görülmektedir, bir kimsenin yaşamının, bedensel bütünlüğünün ya da özgürlüğünün tehdit altında olacağı ülkelerin sınırlarına, her ne şekilde olursa olsun sınırdışı edilmemesi ya da geri gönderilmemesidir. Bu olayda geri gönderilen yer, çalışan bir sığınma mekanizması olan, güvenli üçüncü bir ülke sayılabilen Kıbrıs Cumhuriyeti olduğundan oraya gönderilmeleri ciddi bir hak ihlali teşkil etmemektedir.

   Ancak, bu münferit olayın genel bir politika değişikliğine işaret etiğini kesinlikle söyleyemeyiz. Bu olayın akabinde yaşanan vakalarda Suriye’den ve diğer yerlerden gelen mülteciler aleyhine dava açılmaya, bu kişilerin geliş yöntemlerinden ötürü hapsedilmelerine devam edilmiştir. Bu gün örneğin Merkezi Cezaevi’nde yasadışı girişleri nedeni ile 2 Suriyeli mülteci bulunmaktadır. Geçtiğimiz gün, yetkililere, defalarca ülkelerinde yaşamlarının riskte olduğu için oraya dönmeye korktuklarını beyan eden Afrika kıtasından 3 kişi, bu beyanları incelenmeden ülkelerine geri gönderilmiştirler.


“İnsan kaçakçılığına caydırıcı ceza”

• Soru: İnsan kaçakçılığıyla mücadele konusunda neler yapılmalı?
• Av. Paşa:
Coğrafyamızda konu ile ilgili kavram karmaşası bulunduğundan, öncelikle insan kaçakçılığını tanımlamanın doğru olacağı kanaatindeyim. İnsan kaçakçılığı, maddi menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollardan, yani gizlice veya kandırma yolu ile, örneğin sahte evrak kullanarak, bir yabancıyı bir ülkeye sokmak veya uluslararası bir sınırı geçmesini sağlamak demektir. Mülteciler de ülkelerindeki zulüm ve savaşlardan kaçan kişiler olarak, içinde bulundukları durum itibariyle, insan kaçakçılığına potansiyel kaynak oluşturmaktadırlar. İnsan kaçakçılığı ile mücadelede dikkat edilmesi gereken en önemli mesele, güvenlikli bir yere ulaşmaya çalışan mültecilerin veya daha iyi bir hayat talebi olan ekonomik göçmenlerin değil, bu insanların muhtaç durumundan faydalanıp kar etmeye çalışan kimselerin cezalandırılmasıdır ve bu cezaların caydırıcı nitelikte olmasıdır.

• Soru: Mülteci Hakları Derneği olarak siz neler yapıyorsunuz?
• Av. Paşa:
Mülteci Hakları Derneği Kıbrıs’ın kuzeyindeki sığınma hakkına ilişkin eksiklik ve ihlallere karşı mücadele etmek ve mültecilere hukuki ve sosyal katkıda bulunabilmek için 2009 yılında kuruldu. Mülteci Hakları Derneği olarak 2010’dan beri BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin Kıbrıs’ın kuzeyindeki resmi uygulayıcı ortağıyız.

   Coğrafyamızda sığınmaya dair yasa ve bununla ilgili prosedürler olmadığından, yani yetkililerimiz uluslararası korumaya dair sorumluluk almadığından ötürü, en temel faaliyetlerimiz arasında mülteci tanımına giren kişileri tespit etmeye çalışmak ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne kayıt olmalarını sağlamak vardır. Bunun yanı sıra hukuki destek doğrultusunda sığınmacı ve mültecilerin yargılanmalarını, hapsedilmelerini ve sınır dışı edilmelerini önlemeye çalışmak, bu sürelerde hukuki yardım sağlamak da vardır.

Aynı zamanda, sığınmacı ve mültecilere sosyal destek sağlamaktayız, şöyle ki, sağlık, eğitim, çalışma gibi temel haklara, iş olanaklarına ulaşabilmeleri doğrultusunda çalışmalar yapmakta; barınma ile ilgili veya gıda, ilaç, hijyen materyalleri başta olmak üzere gerektiği durumlarda maddi ve asli yardımda bulunmaktayız. Sığınmacı ve mültecilere hayatlarını idame ettirebilmeleri için gönüllü Türkçe dersleri organize etmekteyiz. Gerektiği hallerde psikolojik destek sağlamaktayız. Tüm bunların yanı sıra da, mülteci hakları konusunda kamuoyu nezdinde duyarlılık oluşturulması ve bilincin yükseltilmesi için çabalamaktayız.

“En önemli sorun yaşamı burada sürdürebilmek”

• Soru: Kuzey Kıbrıs’ta yaşamını sürdüren mülteciler ne gibi sorunlarla karşılaşıyor?
• Av. Paşa:
En önemli sorun aslında yaşamı burada sürdürebilmek. Adamızın kuzeyinde, mülteciler yasadışı giriş yaptıkları durumlarda yargılanmakta, hapsedilmekte ve hapis cezası aldıkları sebeple de sonrasında sınır dışı edilmektedirler. Diğer yandan düzenli olarak, muhaceret kurallarına uygun giriş yapmaya çalışan birçok mültecinin de girişine izin verilmemekte, bu kişiler, geldikleri yerlere yollanmaktadırlar. Bir kişi tüm bunlara rağmen yasal giriş yaptığı taktirde yine de birçok sorunla karşılaşabilmektedir. Bunların başında barınma ve temel ihtiyaçların karşılanması gelmektedir. Aynı zamanda, özellikle de bazı mültecilerin beyanları ve onlarla birlikte yaşadığımız deneyimler doğrultusunda ırkçılığın da coğrafyamızda büyük bir sorun olduğunu ve özellikle de siyahi mültecilerin günlük hayatlarını güçleştirdiğini gözlemlemekteyiz.

Bir sivil toplum örgütü olarak bunlarla ilgili çalışmalarımız olsa da, bizim faaliyetlerimizin, devlet nezdinde yürütülmesi gereken kapsamlı çalışmaların yerini tutacak nitelikte olmasına imkan ve ihtimal yoktur. Bu sebeple Kıbrıslı Türk yetkililerin sınırlarımıza gelen veya ülkemizde bulunan mültecilerle ilgili sorumluluk alması gerekmektedir. Bu, adamızın bulunduğu coğrafyada, ortaya çıkan ve süregelen  savaşlar göz önüne alındığında daha fazla ertelenemez durumdadır.

• Soru: Bundan sonrası için ne gibi çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz?
• Av. Paşa:
Önümüzdeki günlerde, halihazırda yürüttüğümüz çalışmaların yanı sıra, geri göndermeme prensibinin yerel yasalarda yer bulması ve pratikte uygulanması ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından tanınan mültecilerin coğrafyamızdaki yerel yasalara göre ikametlerinin düzenlenmesi yönünde faaliyetler yapmayı öngörmekteyiz.

Röportaj Haberleri