Sosyal yaşamımız içerisinde deyimler, deyişler her zaman yer almıştır. Bu elbette sadece Türk Kültürü geleneği içerisinde değil, dünya halklarının diğer kültürlerinde de mesaj, öğüt ve olayları kısa bir cümlede anlatabilecek deyişler vardır. (Kıbrıs) Türk Kültürü içerisinde hak edenen hakkını vermek anlamında sıklıkla kullanılan iki deyiş vardır: “Yiğidi Öldür Ama Hakkını Ver” ve “Sezar’ın Hakkı Sezar’a...” Sezar; Roma menşeli olmaktan dolayı sanki “Yiğidi öldür ama hakkını ver” deyişi bize daha yakın. Hani öldürmeden hak vermektir elbette doğrusu...
20 Ocak 1989 tarihinden itibaren ailem için bir dönüm noktasıydı. Ama bu dönüm noktası acılı bir dönümdü. Anam-babam bir evlat, ben ise tek bir kardeş/abimi yitirmiştim. Aile ocağımıza düşen bu ateş sadece bize düşmemiş, bu toprakta doğan, büyüyen, toprak sahalarında bu yurdun antrenörlerince yetiştirilen, kabiliyetini ve futbol disiplinini Türkiye 1. Liglerine direkt olarak taşıyan ve 8 yıl boyunca (1981-89) Kıbrıs Türkü’nün Türkiye liglerindeki tek temsilcisi unvanıyla ter akıtan Mete Adanır’ın bedenen aramızdan ayrılması, Kıbrıs Türk toplumunun da yüreğinde bir ateş olmuştur. 27 yaşında yaşama veda eden Mete’nin adının yaşatılması, genç futbolcularımıza örnek olması, spor yaşamından karakter yapısına kadar gelecek kuşaklara aktarılması için özelde; adını taşıyan Mete Adanır Vakfı, genel de ise Kıbrıs Türk toplumu, kurum ve kuruluşları bir çaba çerisine girmiştir.
Bugün Girne’nin en önemli caddelerinden biri, Lefkoşa ve Akdeniz köyün’ndeki sokaklarda ismiyle yaşamaktadır. Kıbrıs Türk Spor Yazarları Derneği’mizin uzun yıllardır verdiği “Mete Adanır Yılın Sporcusu Ödülü”yle de genç sporcularımıza örnek gösterilmektedir. İlk dönemlerde özel ve Futbol Federasyonu’muz tarafından adına gerçekleştirilen turnuvalar, aramızdan ayrılmasından kısa bir süre sonra Karaoğlanoğlu Stadı’na kulüp yöneticileri tarafından verilen ismi, KKTC Posta Dairesi’nin çıkardığı Mete Adanır anı pulu, 1989 tarihi ve sonrasında isminin verildiği çocuklar, her yıl kabri başında düzenlenen anma töreni, Mete Adanır Vakfı yayınlarıyla özelde Mete, genelde Kıbrıs Türk Sporu ve Kültürü üzerine yapılan yayınlar; Mete’nin “yaşar” olabilmesinin en önemli adımlarıdır.
Tüm bunların ise tek bir ismi vardır: “VEFA”...
Bu toplumun belki de en değerli duygusal bağı; “Vefası”dır ve bu yitirildiği anda toplumun yozlaşması, yabancılaşması ve parçalanması kaçınılmazdır. “Vefa”; her alanda olması gereken en önemli “duygusal kalemizdir”.
Mete Adanır’ın 27 yaşında, 27 yıl önce bedensel olarak aramızdan ayrılmış olmakla birlikte, 27 yaşında 27 yıl sonra, sahasında terini, atletizm yarışlarında çivili ayakkabılarını batırdığı Girne 20 Temmuz stadında heykeli dikilmiştir. Bununla da kalınmayıp, 42 yıllık 20 Temmuz Stadı ismi de “20 Temmuz METE ADANIR STADI” olarak değiştirilmiştir.
Bir sporcunun heykelinin bu topraklarda dikilmesi bir “İlktir”. Ve bu Mete Adanır ile başlamıştır. Bundan daha gurur ve mutluluk verici bir olay olamazdı Mete Adanır adına.
Bu projenin ilk bilgisi bana verildiği andaki mutluluğumu anlatmak mümkün değil.
Açılışta gerçekleşen TOL-DTB ilk gece maçı derby’sinde DTB oyuncularının, Mete’nin fotoğrafının yer aldığı t-shirt’lerle sahaya çıkmalarından duyduğum gurur kelimelerle tarif edilemez. DTB başkan ve yöneticilerine, furbolcularına yürekten teşekkürler.
Buı konuda yazılacak daha çok şeyim vardır.
“Yiğidi öldür ama hakkını ver” diyoruz ya, keşke darmadağın olan siyaset kültürümüz içerisinde bunu içimize sindirerek yapabilme olgunluğunu gösterebilseydik. Hangi siyasi düşüncede olunursa olunsun, hangi parti hükümette görev üstlenmişse üstlensin, “eksik ve yanlış” olanın eleştirildiği gibi, “doğru” olanların da alkışlanmasını gerçekleştirmek bir “erdemdir.” Benden önceki projeleri yok sayıp yeni baştan projeler üretmek yerine, akılcı ve doğru olanları farklı bir görüşün partisi olsa dahi devam ettirip halkın hizmetine sunmayı gerçekleştirmek de bir “erdemdir”. Bunu başardığımız anda, kirlenmiş ve yozlaşmış olan siyaset dünyamızın bir nebze düzeleceğine inanıyorum.
Mete Adanır’ın yaşatılmasında ve gelecek kuşaklara aktarılmasında öneli bir adımı gerçekleştiren başta Başbakan sn.Hüseyin Özgürgün’e, heyecanı gözlerinden okunan ve büyük uğraş veren Spor Dairesi Müdürü sn. Hüseyin Cahitoğlu’na, Mete’mizin heykelini yapan, kendisiyle küçücük atölyesinde tanışma fırsatı buluğum, bu toprağın insanı heykeltraş Tahsin Albulut hocamıza ve projede emeği geçen, geçmişten bugüne terini ve düşüncesini akıtan her kese yürekten teşekkürler.
Mete; bir başlangıç olsun ve bu ülke toprağının her yerine, bu ülke ve insanları için emek vermiş, spor’dan sanat’a, politikadan edebiyatımıza kadar “örnek” insanlarımızın heykelleri, büstleri diklsin, isimleri sokaklarda yaşasın.