İki bayrak tutuyorlar, bir mehter çalıyor ve koskocaman adamlar, tek başardıkları işi yapıyorlar. Ellerinde bayrak, marş, nutuk yürüyorlar. Yalnızlaşan bir ülkeyi, yurtsuzlaşan insanları, göç eden gençleri umursamadan yürüyorlar.
Büyüdükçe büyüyor bayraklar, altına gizlenen yalanlar büyüdükçe... İki geri, bir ileri yürüyorlar ve poz poz, gurum gurum, takım takım bakıyorlar.
***
Avrupa Yaz Gençler Olimpiyatları'na gidiyor Kıbrıs, içinde biz yokuz. Ulaşacağımız en önemli mertebe “Türkiye şampiyonluğu...” Kıbrıslı Türklere orada bitiyor dünyanın yolu! Kıbrıs bayrağı altına girsen, bu kez de ‘hain, rumcu.’
Akdeniz oyunlarında yürüyorlar, Kıbrıs, Türkiye yan yana...
Madalya alıyorlar ortak kürsüde...
Biz yokuz ve bu siyasetle, bu zihniyetle, bu vizyonla olmak gibi bir şansımız da yok.
Nerede "dünya" varsa, biz onun dışındayız ve bu talan düzeninde, toprak bütünlüğü çiğnenmiş bu hukuksuzlukta, bu ilhak ve sömürge yolculuğunda, bu itaat labirentinde tek başardıkları, kocaman kocaman bayrakları ucundan tutarak yürümek.
***
Azerbaycan’dan Neftçi, Kıbrıs’a gelecek Aris’le oynayacak bu hafta ve uzaktan bakacağız. En yakınları bile tanımıyor yalan siyaseti! Larnaka’dan gelecekler, Ercan’dan değil! “Ercan’ı dünyaya açalım” önerisi de reddedilecek derhal… Dünyaya açılacağımız ne varsa yüzümüze kapanacak.
***
Büyüdükçe büyüyor bayraklar, altına gizlenen sahtelik büyüdükçe... İki geri, bir ileri yürüyorlar ve poz poz, gurum gurum, takım takım bakıyorlar.
O baktıkları yerde "gelecek" yok. O baktıkları yerde belirsizlik var yalnızca... Uçsuz bucaksız yalnızlık var. Bir de statüleri, makamları, maaşları, ödenekleri, kibirleri, tahakkümleri var beyefendilerin...
***
Yürüyorlar parmak uçlarında iki bayrak, dudakları nutuk, gözleri çakmak ve yüreklerinde binbir kirle... Yürüdükçe umudun üzerine basıyorlar, umarsız... Temeline kan sızmış evlerden bakıyor insanlar, yakıcı bir temmuzda, yıkıcı bir duyguyla, tenhalık büyüyor içlerinde, sıradanlık çoğalıyor ve köhnelik...