'Yılda 30 kadın barınma desteği alıyor'

"Biz orada misafiriz… O ev onların" diyen Yılmaz ve Kişmir, sığınma evinin, orada yaşayan kadınların evi olduğuna vurgu yapıyor.

KKTC’de tek olan ve 25 Kasım 2016 tarihinden bu yana hizmet veren Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) Kadın Sığınma Evi, yeni binasına taşınıyor. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde hizmete giren Kadın Sığınma Evi'nin yeni binası da, bu yılın 25 Kasım’ında, yarın açılacak.

AB’nin kısmi finansmanında, LTB’nin katkılarıyla yapılan binanın projesi dünyadaki ödül almış örnekler incelenerek tasarlandı.

Türk Ajansı Kıbrıs'a (TAK) konuşan LTB Şiddete Karşı Yan Yana Proje Koordinatörü Ömür Yılmaz ve Halkla İlişkiler Sorumlusu Ayşe Kişmir, yılda ortalama 30 kadının barınma desteğinden faydalandığını, 100 civarında kadının ise "dış destek" aldığını söylüyor.

Sığınma evinde resmi olarak kalma süresinin 6 ay olduğunu dile getiren Yılmaz ve Kişmir, "Diyelim ki 6 ayın sonunda çıkamadı. ‘Hade kapıya’ demeyiz kimseye… 10 ay, 12 ay kalan kadınlar da olur” diyerek, şartların olgunlaşması gerektiğine dikkat çekiyor.

"Biz orada misafiriz… O ev onların" diyen Yılmaz ve Kişmir, sığınma evinin, orada yaşayan kadınların evi olduğuna vurgu yapıyor.

Covid-19'a bağlı ekonomik krizin etkilerine de işaret eden Yılmaz ve Kişmir, Covid-19 ve sonrasında şiddet ortamına dönüşün arttığını belirtiyor.

Yılmaz ve Kişmir, özellikle son bir iki senedir hizmet sundukları kadınların yüzde 80'inin üçüncü dünya ülkesi veya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, eşlerinin ise Kıbrıslı Türk olduğuna dikkat çekerek, bu kadınların çok ciddi bir dilemma yaşadığını anlatıyor.

Sığınma Evi’ne başvuru

LTB Şiddete Karşı Yan Yana Proje Koordinatörü Ömür Yılmaz, Kadın Sığınma Evi’nde yaşama talebinin 2 farklı yolla olabildiğini belirterek, 7/24 direkt açık hatlardan kendilerine ulaşılabildiğini veya Sosyal Hizmetler Dairesi ve polis aracılığıyla bunun gerçekleştiğini kaydetti. Yılmaz, polise yansıyan bir vaka olduğunda, polisin kendilerini aradığını, yaptıkları değerlendirme sonucunda sığınma talebini karşıladıklarını söyledi.

Kadın Sığınma Evi’ne yerleşmek isteyen kadınların öncelikli olarak başvuru öykülerinin alındığına, bu durumun LTB Danışma Kurulu’na iletilip, Danışma Kurulu’nun onayıyla kadınların sığınma evine yerleştirildiği hatırlatılan Yılmaz, bu işlemin 15 dakikalık bir iş olduğunu vurgulayarak, vakaların bekletilmediğini kaydetti.

LTB Şiddete Karşı Yan Yana Projesi Halkla İlişkiler Sorumlusu Ayşe Kişmir de, kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddet için oluşturulan Alo 183 ihbar hattına dikkat çekerek, bu hatta başvuru yapıldığında, işleyen bir mekanizma olduğunu belirtti. Kişmir, iş birliği çerçevesinde haberin hemen kendilerine ulaştığını dile getirdi.

Sığınma desteği ve dış destek…

Proje Koordinatörü Ömür Yılmaz, sığınma evine yerleşen bir kadının, hukuki, eğitim, iş bulma, ev bulma gibi desteklerden faydalandığını ifade ederek, bir de “dış destek” verilen bir grup olduğunu belirtti ve şöyle devam etti:

“Onların sığınma evine gelme ihtiyacı yoktur veya şiddet ilişkisinde yaşar ama daha hazır değildir o adımı atmaya ve evden çıkmaya, bu durumda ‘dış destek’ dediğimiz desteği sunarız… Veya evden çıkmaya karar vermiştir ama annesine gidecek, o zaman sadece barınma desteği vermeyiz onun dışında bütün sunduğumuz destekleri veririz. Adli yardım, koruma emrinin alınması gibi…”

Dış destek talep eden hemen herkese bu desteğin verildiğini ifade eden Ömür Yılmaz, sığınma desteğine ihtiyaç durumunda, kadınla hemen telefon görüşmesi yapıldığını, acil bir vaka ise polise gidildiğini söyledi. Yılmaz, kadının hikayesi ve risk durumunun öğrenilmesinin ardından gerekenin yapıldığını kaydetti.

“Genelde polise giden her şiddet vakasını biz alırız"

Şiddet varsa bunun risk sayıldığını ifade eden Yılmaz, “Basit bir bağırma bile olsa bizim için olayın polise gitmesi riskini direkt 10’dan 90’a çıkarır. Çünkü polise gittikten sonra kadın eve dönemez. Hele bir de eşine yasal işlem yapılırsa risk tavan yapmıştır. Genelde polise giden her şiddet vakasını biz alırız” ifadelerini kullandı.

“Evsizlik, aile içi şiddetle mücadele kapsamında çözülmesi gereken bir sorun”

Şiddet görmeyen ancak kirasını ödeyemediği için evsiz kalan vakalarla da karşılaştıklarını ifade eden Ömür Yılmaz, şiddet olmasa bile evsizlik ve aile içi şiddetin birbirlerini beslediğini belirterek, evsiz kalan bir kadının mecburi olarak bir erkeğin yanına yerleşebileceğini anlattı. Muhtaç olma durumundan baskı ve şiddet doğduğuna işaret eden Yılmaz, “Evsizlik, aile içi şiddetle mücadele kapsamında çözülmesi gereken bir sorun ki insanlar çaresizlikten şiddet ilişkisinin içerisinde tıkanıp kalmasınlar” dedi.

Yılmaz, sığınma evinde yerin müsait olması durumunda şiddet görmeyen, evsiz kadınlara da barınma yardımında bulunduklarını söyledi. Aslında bunu yapmamaları gerektiğini dile getiren Yılmaz, “Kadın, ‘3 yaşında çocuk veya 6 aylık bebekle sokaktayım’ dediğinde, bırakamayız” ifadelerini kullandı. Ömür Yılmaz, insan ticareti mağduru kadınlara da yardımda bulunduklarını kaydetti.

Psikolojik destek...

Sığınma evinde bir psikolog olduğunu ancak görevinin terapi olmadığını ifade eden Ömür Yılmaz, “Terapi daha sınırlı bir ilişki… Eğer kendileri talep ediyorsa ya da ikna edebilirsek, psikiyatrik ve psikolojik desteği dışardan sağlıyoruz” diye konuştu.

"Adli yardım kadın için en kritik yardım"

Kadın için en kritik yardımın adli yardım olduğuna dikkat çeken Ömür Yılmaz, bunu şu örnekle açıkladı:

“Diyelim ki poliste bir vaka var ve kadını sığınma evine yerleştirdik. İlk yapmamız gereken şey Aile Mahkemesi’nden koruma emri almaktır. Kadın hapishane gibi sığınma evinde kalacak değil…”

Halkla İlişkiler Sorumlusu Ayşe Kişmir de, avukatları aracılığıyla koruma emrinin alınmasıyla kadının özgür bir şekilde işine, çocuğun okula gittiğine işaret ederek, kadının sosyal hayatına devam ettiğini belirtti.

Kişisel bağlarıyla çocukların istedikleri sosyal faaliyeti yapmalarını sağladıklarını da söyleyen Kişmir, çocukların hayattan kopmadığına vurgu yaptı.

Sığınma Evi’nde ne kadar kalınabilir?

Bir kadının sığınma evinde kalabilme süresinin resmi olarak 6 ay olduğunu ifade eden Ayşe Kişmir, şöyle devam etti:

“6 aylık süreçte kadını güçlendirmeye çalışıyoruz. İşi yoksa iş bulunur, çocuk okula yazdırılır, psikolojik destek verilir vs… 6 ayda tüm şartlar olgunlaştığında, hayata atılmaya hazır olduğunda, istediği bölgede yeni bir ev bulunur. Ve yeni bir hayata bizimle birlikte başlar.”

Ömür Yılmaz ise, “Diyelim ki 6 ayın sonunda çıkamadı. ‘Hade kapıya’ demeyiz kimseye… 10 ay, 12 ay kalan kadınlar da olur” diyerek, şunları kaydetti:

“Bir kadın ‘kendi ayakları üzerinde yaşayabilir, güvenlik riski yoktur, ekonomik olarak idare edebilecek durumdadır’ dersek o zaman çıkış işlemleri yavaş yavaş başlar. 6 ay girişte ortalama söylenen bir süredir ama kadın psikolojik açıdan da ne zaman hazırsa o zaman çıkış olur.”

“Sığınma evi onların, biz misafiriz”

Sığınma evinin orada yaşayan kadınların evi olduğuna vurgu yapan Ayşe Kişmir, şöyle konuştu:

“Ömür’ün hep dediği bir şey var; ‘Biz orada misafiriz’… O ev onların... Yemeklerini yaparlar, kişisel temizliklerini yaparlar, ortak alanları vardır. İşe giderler, arkadaşlarıyla buluşurlar.”

Ömür Yılmaz da, personelin mesai saatlerinde sığınma evinde olduğunu ifade ederek, bunun dışındaki saatlerde çalışanların on-call olduğunu söyledi. Sığınma evinde normal bir ev ortamı olduğunu dile getiren Yılmaz, haftada 1-2 defa personele ihtiyaç listesi verildiğini, alışverişlerinin yapıldığını ancak evdeki düzenden yaşayan kadınların sorumlu olduğunu belirtti.

“Yılda ortalama 30 kadın barınma desteğinden faydalanıyor”

Şu anda 6 kadın ve 7 çocuğun sığınma evinde yaşadığını ifade eden Ömür Yılmaz, her sene ortalama 30 kadının sığınma evinin barınma desteğinden faydalandığını kaydetti. Yılmaz, sadece “dış destek” verilen grubun sayısının ise yılda 100 civarında olduğunu bildirdi.

Yeni kadın sığınma evi binası

Mevcut kadın sığınma evinin acil ihtiyaçtan elde olan binaya banyo-tuvalet eklenmesiyle ortaya çıktığını anlatan Ömür Yılmaz, orada yaşayan birçok kadının çocuklarıyla birlikte oda paylaşmak zorunda kaldığını kaydetti ve bir büyük odada 4 farklı ailenin kaldığı durumlar da yaşandığını belirtti.

12 özel oda, 1’i engelli erişimine uygun

Yeni sığınma evinde banyosu tuvaleti içerisinde olan 12 tane özel oda bulunduğunu, odaların 5 kişiyi barındıracak şekilde tasarlandığını söyleyen Yılmaz, 1 odanın ise ortopedik engele özel hazırlandığını ifade etti ve tekerlekli sandalye kullanan bir bireyin odayı rahatlıkla kullanabileceğini kaydetti.

Ömür Yılmaz, yeni sığınma evinde ayrıca 2 tane mutfak, 1 büyük yemek salonu, 2 tane oturma odası, 1 tane çocuk çalışma ve oyun odası bulunduğunu belirtti. Yılmaz, engelli erişimine uygun 2 katlı ve asansörlü olan bina içerisinde personele ait ofis alanları bulunduğunu da ifade etti.

Kapasitenin geliştirilmesiyle birlikte yeni sığınma evinde ailelere özel oda verme imkanına sahip olacaklarını dile getiren Ömür Yılmaz, mevcut sığınma evinde paylaşılan 4 yatak odası varken, yeni sığınma evinde 12 özel oda olduğunu söyledi.

Yeni sığınma evinde mevcutta olduğu gibi kadınların kolayca ulaşabileceği panik düğmesi bulunduğunu dile getiren Ömür Yılmaz, bir tehlike durumunda panik düğmesine basıldığı anda 5 dakikadan az bir sürede zabıta ve polisin sığınma evine ulaştığını anlattı. Sığınma evinde 7/24 güvenlik kameralarının çalıştığını ifade eden Yılmaz, telefonlarındaki uygulamayla bunu kendilerinin de takip edebildiğini söyledi ve yeni binada da aynı uygulamanın olacağına dikkat çekti.

Ekonomik şartlar...

Şiddete Karşı Yan Yana Projesi Halkla İlişkiler Sorumlusu Kişmir, ülkedeki sistemin kendilerini zorladığını belirterek, "Kadınlar şiddet ortamından çıkıp çocuklarıyla birlikte geliyor, biz elimizden gelen tüm hizmeti ücretsiz olarak sağlıyoruz ama yeni yaşamlarına adım atacakları zaman çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz" dedi.

Ev kiralarının öğrencilere yönelik ve Sterlin üzerinden olduğunu kaydeden Kişmir, Kadın Sığınma Evi’ne gelen kadınların çoğunun meslek sahibi olmadığını ifade ederek, şöyle devam etti:

"Kadın asgari ücrete bir işe girdiği zaman, o ücretle kirasını ödeyemez, çocuğunu okula gönderemez, mutfak parası zaten ateş pahası... Tek ebeveyn olarak 2-3 çocukla yaşama tutunmak çok zor. Zor olması kadını tekrar şiddet ortamına yönlendirir ve eşine geri döner." 

"Covıd-19 ve sonrası şiddet ortamına dönüş arttı"

Kişmir, ekonomik şartların daha önce belki bu kadar zor olmadığını ancak Covid-19'a bağlı ekonomik krizden sonra durumun çok daha fazla kötüye gittiğini söyledi.

Kadınların, 'Tek başıma bu ülkede var olamam, barınamam, nasıl ayaklarım üzerinde duracağım' endişesini her zaman yaşadığını ifade eden Kişmir, "Sığınma evinden ayrılan kadınlara istedikleri müddetçe yardımcı oluyoruz ama Covid-19 ve sonrası şiddet ortamına dönüş çok artmaya başladı" dedi.

Sığınma evinden çıkan bir kadına vakıfların desteğiyle maksimum 6 ay kira yardımı yapıldığını kaydeden Kişmir, ancak sosyal güvencesi olmayan kadının gelecek kaygısıyla şiddet ortamına dönüşü seçebildiğini anlattı.

"Hizmet sunduğumuz kadınların yüzde 80'i üçüncü dünya ülkesi veya TC vatandaşı"

Ömür Yılmaz, özellikle son 1-2 senedir hizmet sundukları kadınların yüzde 80'inin üçüncü dünya ülkesi veya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, eşlerinin ise Kıbrıslı Türk olduğunu söyledi. Yılmaz, bu kadınların yaşadıkları zorluğu ise şu sözlerle açıkladı:

"Bu kadınlar şiddet ilişkisinden çıkmaya karar verdiklerinde çok ciddi bir dilemma ile karşı karşıyadırlar. Babanın izni gerektiği için çocuklarını hiçbir zaman bu ülkeden alıp çıkaramayacaklar. Erkekler ise bunu ellerinde bir koz olarak kullanıyorlar kadını kontrol etmek için..."

Bu durumdaki kadınların 10-12 senedir ülkede ikamet etmesine rağmen eşi tarafından "bilerek" vatandaş yapılmadığını savunan Ömür Yılmaz, bu nedenle kadınların, boşandıktan sonra sosyal hizmetler ve ekonomik destekten faydalanamadığını söyledi.

Yılmaz, "Çocuklarını alıp ailelerinin yanına dönemedikleri için burada yaşamaya mahkum ettiğimiz ama sosyal destek de sunmadığımız ciddi bir kesim var" ifadelerini kullandı.

LTB Kadın Sığınma Evi, vatandaşlık veya muhaceret gibi konularda ayrım yapmadan hizmetini sürdürüyor.

 

Haber: Afet İlban-Fotoğraf: Erol Uysal

 

 

Röportaj Haberleri