Kıbrıs görüşmeleri birkaç aydır sürüyor. İzliyorum. Geçmişte hayal kırıklıkları yaşadık diye temkinliyim.
Her yeni çözüm görüşmesi başlangıcında olduğu gibi güzel şeyler söyleniyor. Herkes barış olsun diyor. Gelin görün ki iş ciddiye binince barış ideali kişisel biraz da toplumsal denecek maddi çıkarlar ve güç politikalarına kurban gidiyor. Bütün görüşmelerin sonu böyle bitti.
Peki, Akıncı ve Anastasiyadis bu kısır döngüyü değiştirebilecek mi? İkisi de anlayışlı, inançlı ve kararlı görünüyor ama endişeli oldukları gözlerden kaçmıyor.
Kendi çözüm bulma kapasiteleriden kuşku duymuyorlar. İkisi de birey olarak düşünce ve eylemlerinde yakınlaşma olduğunu düşünmüş olabilirler.. Ama toplumda nasıl karşılık bulur, kararları kimleri korkutur, nasıl bir tepkiyle karşılanır sorusunun kafalarını sıkça meşgul ettiğini fark edebiliyoruz.
Bu görüşmelerin diğerlerinden farklılığı entelektüel düzeyinin yüksek olması. Görüşme ekibinin “yıldızı” Espen Eide. Cumhurbaşkanlarını da yanına alıp kendi imgelemesiyle “yıldızları hizalamış.” Ona göre Türkiye de hizalanmış. Bakın bu iyimser bir yaklaşım!
Görüşmelerin seyrini, felsefesini, ruhunu Eidi’nin başarılı Rum gazetecilerine verdiği mülakatlardan takip ediyorum. Her cümlesi müthiş bir kariyer, bilgi ve donanımın ürünü.
Google’dan kim olduğunu ne işler başardığını nasıl bir ailede yetiştiğini ve nasıl bir eğitimden geçtiğini okudukça keyifleniyorum. Norveçli olması bir avantaj. Norveç, İsveç, Danimarka ekonomi, yaşam standardı ve sosyal ilerleme konusunda en gelişmiş 21.yüzyıl ülkesi.
Eidi, 2000’li yıllarda Dışişleri, Savunma bakanlığı yapmış. 2012 de Oslo’da bir seminerde “Masculinity and Military” (Erkeklik ve Askerlik) başlıklı sunum yaparak Norveç’te silahlı kuvvetlerin transformasyonunda son aşamaya gelindiğini, radikal bir çözümle askeri personelin yeni teknoloji konusunda uzmanlaşmaları için sırtlarında ağır yükle uzun soluklu koşmalarının sağlanacağı, stratejik düşünebilen sistemleri etkileyebilecek gençlerin bir havuzda toplanacağını söylemiştir.
1979’da Norveç İşçi Partisine katılmış. 1992 de AB Norveç hareketinin genel sekreteri olarak AB’ ye katılımın öcülüğünü yapmış. Bu nedenle iyi bir AB politikacısıdır.
Peki bu görüşmelere entelektüel ve Avrupalı katkısı olan Eide sorunu çözmekte ne kadar etkili olacak?
Çözümsüz de olsa 2004’te AB üyesi olan Kıbrıs’ın çözüm süreçlerinde AB kriterlerinin dışına çıkması mümkün görünmüyor. 2002’de AB normlarından “çıkış, kaydırma” daha olasıydı. O imkanı, ki rahmetli R.Denktaş heba etmişti, yeniden gündeme getirenler 2004 ten sonra yeni bir paradigmanın başladığını unutuyorlar.
Benim takip ettiğim haberlerden ve sezgilerimden edindiğim bilgiye dayanarak çözüm formülünün AB hukuk ve kriterlerine aykırı olmayacağı yönündedir.
Kıbrıs’ın bu zamanda iki ayrı devlet ile yönetilmesi de mümkün görünmüyor. İki idari bölgede mülk çoğunluğu aramak da imkansızdır.
Özel mülkün sahiplerine verilmemesi veya fikrinin sorulmaması olabilir mi bu çağda? Hayır
Kıbrıs’a nüfus aktarımının AB hukukuna uygunluğune durumdadır? Veya göçmenlik yasası ile vatandaş yapılanların orijinal nüfusa göre oranı ne kadar olmalıdır? Bu konuda da dünyada uygulanan örnekler vardır.
Eide eski usullerle yeni birleştirilmiş bir Kıbrıs yaratamayacağımızı, çözüm ile oluşacak devletin anayasanın nasıl olacağını söylerken ipuçları vermiştir.
“Birleşmiş Kıbrıs’ın yeni anayasası, çağdaş modern olacak.21.yüzyıl anayasası olacak. 2005-2016’da eski yılları çağrıştıran anayasa yazamazsınız. Çağdaş ve modern olmalı”
Bu süreci akamete uğratma potansiyeli olanlar işte 1974 şartlarının içinde kalıp hapsolan ve kendi dışındaki insanları da mahvetmeye çalışanlardır.
Eide ve “dizilen yıldızları” izlemeye devam edeceğiz.