Yıldızları gökyüzüne asarlarken gören olmadı mı?

Serhat İncirli

“Yıldızlar nasıl havada asılı duruyorlar anneciğim?”

Avrupa gazetesinin dünkü manşetinde, bu sorunun yanıtını okudum!

Çok mutlu oldum!

Yıldızlar nasıl havada asılı duruyormuş?

“Allah, yıldızları orada asılı durabilecek güçte yaratmış kızım” da ondan!

-*-*-

Türkiye’de hazırlanan okul kitaplarımızda artık bu türden sorular da olacak!

“Allah öyle yarattı, yıldız da orada duruyor!”…

Yerseniz!

-*-*-

Gerçekten, bu soruya, bu cevap veriliyorsa ve doğru kabul ediliyorsa, her sınavdan kesinlikle yüz üzerinden yüz almanın sırrı da çözülmüştür!

-*-*-

Örnek vereyim mi?

Gerek yok; her soruya, “Allah-u Ekber” diye cevap yazın, size puan vermeyen hocanızı da anında TC Lefkoşa Büyükelçiliği’ne ihbar edin!

Eşit egemeniz, çağdaşız, Allah büyüktür, tamamdır!

100 aldın çocuğum, otur!

-*-*-

Haaa bu arada, Dünya da bir yıldız…

Değil mi?

Allah öyle istiyorsa tabii ki öyledir!

Müslümanların bir Allah’ı var; Hindistan’da yaşayan insanlarınsa bin 500 civarında “Tanrı”sı var ama büyük çoğunluk daha çok Şiva, Rama ve Vişnu adlı tanrılara inanır!

Bunlar da yıldızların öyle asılı durmasını mı istiyor?

Yıldızları asanlar arasında onlar da var mı?

-*-*-

Ateistler ne yapacak şimdi?

Onlar Allah ya da Tanrı’ya inanmıyor!

Ne Şiva’ları var ne Rama’ları!

Peki kim astı o yıldızları?

-*-*-

Ya da gelin Google’a soralım…

Akademik kaynak değil elbette ama Google diyor ki, “… Dünya’da yerçekimi vardır ve cisimleri kendine çeker. Güneş de dünyayı kendine çeker, oysa dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesinden oluşan merkezkaç kuvvet dünyayı güneşten uzaklaştırmaya çalışır. Böylece dünya biri dünyayı güneşten uzaklaştırmaya çalışan diğeri güneşe çeken iki güç arasında düşmeden dengede durur...”

Dinsiz Google, “Allah öyle yarattı, düşmeden duruyor kızım” demiyor!

Dinsiz tabi ki!

-*-*-

Bu arada Kıbrıslı Türk ya da Kıbrıs Türkü öğrencilere bir soru; Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, neden çok iyi bir kafa golcüsüdür?

Allah, O’nu öyle yarattı da ondan!

Doğal, doğuştan bir yetenek!

Bu yetenekte olmasa, cumhurbaşkanı yapılmazdı!

Tıpkı Eğitim Bakanımız gibi!

O da yetenekli!

Hiç sesini çıkarmıyor bu kitaplara!

Sus Nazım, pus Nazım!

Makam – mevki uğruna mı bu çağdışılık sevgili Nazım?

-*-*-

Böyle devam edelim sevgili Nazım Çavuşoğlu, tamamdır, inşallah seni de başbakan hatta cumhurbaşkanı yaparlar!

Sakın bir şey demeyin!

Yıldızları, Allah astı, öyle parıldıyorlar canlarım benim!

Ne diyeyim ki?

Kim bu yobazlığa, geri kafalılığa, salaklığa, ahmaklığa, cahilliğe dur diyecek merak ediyorum!

-*-*-

Bu arada bir de matematik tüyosu vereyim; KKTC siyasetiyle de çok bağlantılı; 1 + 1 = 31!

Değil mi?

Türkiye’den abileriniz size “öyledir ulan” derse, eminim “tamam efendim” diyeceksiniz!

Geldiğimiz noktaya bakar mısınız?

Düştüğünüz pis çamurun sizi boğmak üzere olduğunu hiç mi göremiyorsunuz?

Yoksa, Rumlar bizi keser mi?


İşte KKTC!

Adli Yıl başladı…

Konuşmaları dinledim…

Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı’nın konuşmasından notlar aldım…

“İşte KKTC” başlığıyla “Yorumsuz” yayınlamak istiyorum…

Buyurun…

-*-*-

“… 2023 yılının, Kıbrıs Türk halkı için en kötü yıllardan biri olarak tarihe geçti… Türkiye’de 6 Şubat’ta meydana gelen depremde ne yazık ki genç insanlarımız, vatandaşlarımız, çocuklarımız binlerce Türkiye yurttaşı ile birlikte cehaletin, aymazlığın, aç gözlülüğün, kanunsuzluğun, denetimsizliğin kurbanı oldular. Canlarını kaybeden aileler, gözlerini artık yargı sürecine çevirdiler…”

-*-*-

Özellikle liyakatsiz, iş bilmez, bürokrasiyi adeta engel çıkarma sanatı olarak gören kamu makamlarının sürekli olarak anlamsızca çıkardığı zorluklarla uğraşmak hem meslektaşlarımızı bezdirmekte hem de meslek örgütü olarak bizim ciddi mesaimizi almaktadır. Unutulmaması gerekir ki avukatın karşısına çıkarılan engel, aynı zamanda hakkı aranan yurttaşa da çıkarılmış olmaktadır. Bu bağlamda, avukatın hak arayışı ve meslek icrasının önündeki engelleri kaldırmak devletin ödevidir.”

-*-*-

“… Gayrımenkul satışı, menkul icrası ve mazbatalardan yapılan tahsilatların, yatırıldığı emanet hesaplarından harcanması ve ilgili avukata aylar sonra ödenmesi, çok büyük sorunlara yol açmaktadır. Zaman içerisinde oluşan kur ve faiz farkları hem alacaklıyı, hem borçluyu mağdur etmekte hem de avukatları zor durumda bırakmaktadır. Tüm kamu kurum ve kuruluşları nezdinde bilgi ve belgeye erişimde çok büyük sıkıntılar yaşamaktayız.”

-*-*-

“… Yargı bağımsızlığı, ülkedeki tüm kurumların, toplumun tüm bireylerinin koruması gereken bir değerdir. İddia ederim ki, bağımsız yargının varlığı, şu anda bu topraklarda yaşamaya devam etmemizi sağlayan temel dayanaktır”…

-*-*-

“… Polis Teşkilatının içinde bulunduğu durum ciddi şekilde endişe verici boyuta ulaştı. Kamu güvenliği açısından birincil derecede öneme haiz bu kurumumuz, nüfus ve suçlardaki artış ile tezat bir şekilde polis sayısının gerekenin çok altında kalmasının yanı sıra teşkilattaki yozlaşma, gruplaşma, husumet, terfilerde yaşanan adaletsizlik gibi sorunlar nedeniyle, görevlerini yerine getirmekte ciddi zafiyet göstermektedir”.

-*-*-

“… KKTC Devleti, ülkenin ve toplumun sorunlarına çözüm üretecek bir yapı olma niteliğinden hızla uzaklaşmaktadır. Daha da kötüsü, bu durumun gerek yönetenler gerekse yönetilenler tarafından adeta kanıksanmış olmasıdır. Toplumun geniş kesimlerinde devletten ve ülkeden umudun kesilmiş olduğunu, hiçbir konuda bir iyileşme beklenmediğini net bir şekilde gözlemleyebiliyoruz. Buna ilaveten devlete ilişkin memnuniyetsizliğin hafife alınmayacak bir şekilde öfkeye dönüştüğüne; daha da üzücüsü devletin, kişiler arası konuşma veya paylaşımlarda sıklıkla alay konusu olduğuna her gün tanıklık etmekteyiz.”

-*-*-

“Bir yandan dışarıdan akın akın göç almaktayız; ama öte yandan gençlerimiz, nitelikli, eğitimli beyinlerimiz, ailelerimiz, kendilerine başka ülkelerde gelecek aramaktadır. Ortada ayağımızın altından kayıp gitmekte olan bir ülke, tüm bağları çözülmekte ve yok olmakta olan bir toplum vardır. Bu olumsuz tablonun tek sorumlusunun siyaset ve siyasetçiler olduğunu söyleme kolaycılığına kaçmamak gerekir. Ortaya çıkan bu sonuçtan, özellikle mevcut yapıdan sağladığımız fayda ve değişime gösterdiğimiz direnç oranında- hepimiz kendi payımıza düşen sorumluluğu üstlenmeliyiz.”

“… Devlet ve kamu kurumları istihdamlarında torpil ve kayırmacılık kokan adaletsiz uygulamalara son verilmelidir.”

-*-*-

“… Liyakat ilkesinin Devlet tarafından uygulanmıyor olması, kamu hizmetlerindeki genel bozulmanın ve çöküşün ana sebebidir. Torpil ve partizanlık, devleti içeriden kemiren ve çökerten bir parazitten başka bir şey değildir. Kamunun pek çok kritik pozisyonu niteliksiz, yeteneksiz, başarısız kişilere teslim edilmiş durumdadır.”

-*-*-

“… Cezaevindeki güncel mahkum ve tutuklu sayıları, ülkenin muhaceret uygulamalarında çok ciddi bir sorun bulunduğunu gösteriyor… Yasal ve geçerli bir amacı olup olmadığı süzülmeden rahatça ülkeye giriş yapan veya yasal bir statüsü olmaksızın yıllarca ülkede kalan kişilerin karıştığı kriminal olayların önüne geçilememektedir”.

-*-*-

. “… Ülkedeki inşaat yoğunlaşmasının, ekonomik gelişme ve büyüme kabul eden anlayıştan ne zaman vazgeçilecek? Tüm sahiller, tarım alanları, dağlar ve tepeler betona dönüştüğü zaman mı? Bir balon gibi şişen sektör, patlayıp yeni mağdurlar yaratınca mı?

-*-*-

“… Vatandaşlık vermek, sadece bir kimlik kartı teslim etmekten ibaret değildir. Ülkedeki sağlık ve eğitim başta olmak üzere kamusal hizmetlerin mevcut nüfusa dahi yetmediği açıkça ortadayken; hız kesmeksizin verilen vatandaşlıklar hangi amaca, hangi kamu yararına hizmet etmektedir?”


Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, adli yıl açılışındaki konuşmasında, KKTC’yi anlattı…