Neriman Cahit
Bu bir isyandır, kesmeyin sesimi dinleyin.
Tüm yasaklarla belenmiş… Çıkıp
Gelmiş evcil kuşlarımın kanatlarında…
Ürkütmeyin…
Ben bu kentte doğmadım… Lefkoşa kentinde
Ama hep sevdim… O kadar olur…
Yağmalatmadım, kuşlarını vurmadım…
Vurdurtmadım…
Hep köylülüğümle utangaç, hep başım yerde…
Çocukluğum, genç kızlığım yasaklı
Pankartlı, göz yaşartıcı bombalı…
Hep sömürgenlerce yaralı…
Sarayönü, Dikilitaş, Girne Kapısı…
Uzun Yol, Magic Palace Sineması, Tımarhane Tepesi…
Hep eksik kareli bir resim…
Bir türlü tamamlayıp duvara asamadığım…
Hep aynı sözler: Vatan İçin – Bu Topraklar için,
Milli Dava için…
***
Hep aynı sözler… Ama, artık biliyorum
Savaşta ölmezler ‘SAVAŞ KARARI’ verenler…
Bu Akdeniz deli deniz, zırdeli deniz
Maviliği hep başıma vuran
Hep, o iki ateşkes arasındaki yürek gümbürtüsü
Üç aşağı beş yukarı aynı öykülere konu olan…
***
Yıllardır: ÖLÜMÜN kuru göğüsleri emziriyor bizi…
Yıllardır korkunun hasadı var ülkemizde…
Yıllardır, “Halk olmak artı insan olmak…”
Hep, en büyük eksiklik gündemimizde…
Gündemde ölümün 28. senfonisi
Sesler birbirine karışıyor…
Yıllardır, kimse çaldığı aleti bilmiyor
Yıllardır kimse iyi bildiği aleti çalamıyor…
‘Şişt, uslu durun…, Büyük birader
Gazaba gelmesin… Yıllardır Akdeniz’deki balıklar
O yarı sarhoş… Yarı edepsiz…
Yok yok… Alınganlığa gerek yok…
BELKİ DE ‘KENDİ HALLERİNDE’ GÜLÜYORLAR…
***
Yapma çiçeklerimizce
Kimsenin ‘insan kokusu’ kalmadı bu ülkede
İnsan yanımız çürüdü… Bittik…
Her şeyimiz… SAHTE…
***
Kıbrıs benim kendi vatanım, kendi bayrağım
Kendi Türküm… Hatta olacaksa: Kendi Açlığım olmalı…
Bu sevinci yaşamak çok mu bize
Bu suskunluk, bu baş eğiş bu edilgenlik
Yok oluşa çıkarılan davetiye…
***
Yıllardır, kendi sahnelerimizde
Oynanan oyunlarda…
‘Başrollerde’ hiç olamadık.
Şimdi artık…
Perdeler kapanıyor yavaş yavaş
Üzerimize…
***
Figüranlık bile çok görülüyor bize…
***
Ne zaman kılınacak cenaze namazımız
Ve kimlerce…
Neriman CAHİT