Dila ŞİMŞEK
Mağusa’da doğup büyüyen Serdar Atai, 2007’de kendisi ile aynı görüşteki arkadaşları ile Mağusa Suriçi Derneği’nin kurulmasında rol oynadı. 2010’da resmi olarak dernek haline geldiklerini belirten Artai, günümüze kadar yaşananları ve Suriçi’ni anlatıyor.
MASDER’de Proje Koordinatörlüğü yapan Atai, “Kurucu üyeler olarak ortak paydamız Suriçi’nde doğmuş olmak, burada belli bir dönem yaşamak, okula gitmiş, iş sahibi olmuş olmaktır… Amacımız ise Suriçi’nin kültürel mirasının korunması, yaşatılması ve iyileştirilmesidir” diyor.
“Mağusa ile Derinya’daki iki toplumu bir araya getirdik”
Atai, “Dernek olarak çok büyük aşama kaydettiğimize inanıyorum. Kuzey’de tanınan, Mağusa deyince akla ilk gelen Sivil Toplum Örgütü olduk. Birçok proje ile, hem gençler hem de bölge adına birçok destekte bulunduk” diye konuşuyor. Deniz atıkları ile ilgili bir proje yaparak Mağusa ve İskele sahillerini ele aldıklarını belirten Atai, yine aynı projeyi sürdürdüklerini dile getiriyor.
Derinya geçiş noktası açılmadan önce, açılacağı umuduyla girişimlerde bulunduklarını söyleyen Atai, “Mağusa ile Derinya’daki iki toplumu bir araya getirdik. Spor ve yarışmalarla etkinlikler düzenledik. Bölgesel yeme içme alışkanlıklarını paylaştık. Bir ‘duvar’ projesi ile, Mağusa Suriçi’ndeki bir duvarla Derinya’daki duvarı tasarlayarak, ‘bağ’ oluşturduk. Aynı zamanda uluslararası uzmanlardan oluşan bir ekiple tehlike altındaki tarihi duvar resimlerini koruma çalışmaları yürütüyoruz” diye devam ediyor.
“Anılarımızı anlatıp, kayıt altına aldığımız soyut kültürel miraslarımız var”
AB fonu ile gençlere başlangıç sermayesi verdiklerini ifade eden Atai, “Başka bir projede ise, 14 yaş grubunu hedef kitlemiz olarak alarak, Suriçi’nde yürüyüş turu düzenledik ve rehberliğini de DAÜ Mimarlık Fakültesi eğitim görevlileri ile birlikte üstlendik” şeklinde konuşuyor.
Yapılan en önemli çalışmalardan birinin ise, Mağusa’da doğan veya uzun zaman yaşayan, belli bir hatıraya sahip insanların dernek çatısında toplanarak anılarını paylaşması ve bunun kayıt altına alınması olduğunu söylüyor. “Bu, görüldüğünden çok daha önemli bir etkinliktir. Çünkü bu kayıtlar soyut kültürel miraslar olarak adlandırılabilecek değerlerdir. Söylemlerin kitapçık olarak basılmasıyla, ileride Mağusa ile ilgili dernekler, kuruluşlar veya gezi rehberleri bunları okuyabilecek” diyor. 100’e yakın birikmiş hikayeleri olduğunu ekliyor.
“Surların dışı, çarpık yapılaşma, apartmanlaşma ve üniversitenin plansız büyümesi kurbanı…”
Atai, Mağusa’nın durumunu değerlendirerek, “Suriçi, koruma altında olduğu için imar anlamında kötü şeyler yaşanmadı. Ancak surların dışı, çarpık yapılaşma, apartmanlaşma ve üniversitenin plansız büyümesi kurbanı… Merkezi ve yerel otoriteler, üniversitenin büyümesi ile gereken koordineyi sağlayamadı. Altyapı olmadan okul büyüdü. Mağusa’da ciddi boyutta kanalizasyon ve çöp sorunu yaşanıyor. Suriçi’ni bundan korumaya ve sahiplenilmesine çalışıyoruz. 2007’de günde üç-beş turist otobüsü gelirken, artık günde yirmi-otuz otobüs gelir oldu” şeklinde konuşuyor.
“Yıllardır kavgasını verdiğimiz özerk Suriçi otoritesini oluşturmaya çalışıyoruz”
Atai sözlerine şöyle devam ediyor: “Derinya ile bağlarımızda, güneyde bize benzer bir dernek olan Anagellisi çok destek oldu. İki toplumun kaynaşması için çalışıyoruz. Mağusa Suriçi, Lefkoşa Surlariçi’ne kıyasla envanter açısından daha fakir olsa da, kültürel miras olan anıtları var. Derneğimizin Suriçi’nde görülmeye değer olarak belirlediği 40’a yakın yer var. Böylesine küçük bir alan için inanılmaz büyük bir değerden bahsediyoruz. Yıllardır kavgasını verdiğimiz özerk Suriçi otoritesini oluşturmaya çalışıyoruz ve bunu savunuyoruz”