Ülkemizde, Ağustos ayında aylık enflasyon, yüzde 8.14 oldu. Temmuz ayında ise yüzde 9.90 olarak gerçekleşmişti. Aralık ayına göre, 8 aylık enflasyon da, yüzde 58.46 oldu. Bu bağlamda, yıllık enflasyon ( Geçen Ağustos’ dan bu Ağustos’a) yaklaşık yüzde 80’ e ulaştı.Yıllık bazda, gıda enflasyonu yüzde 71.3, Sağlıkta yüzde 92.4, eğitimde yüzde 154.2 olarak gerçekleşti.
Bu yükseliş hızıyla, yıl sonuna kadar, yıllık 3 haneli enflasyon rakamlarını görebilme ihtimali var. Geçen yıl Ağustos’ daki aylık enflasyon ise yüzde 3.31 idi.
Nisan ayından itibaren döviz artışı ile birlikte yükselmeye başlayan enflasyon, Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında tavan yaptı. Bunun yanında, elektrik, akaryakıt, gaz başta olmak üzere, tüm mal ve hizmetlere yapılan zamlar, enflasyonu daha da uçuruyor.
Türkiye’de ise, Ağustos ayı enflasyon oranı yüzde 9.09, yıllık enflasyon oranı yüzde 58.94 olarak gerçekleşti. Aralık ayına göre toplam enflasyon ise, yüzde 43.06 oldu.
Yıllık enflasyon oranımız, şu anda Türkiye’ den yaklaşık yüzde 22 daha yüksektir. Ayni para birimi kullanmamıza rağmen, Türkiye’ den çok daha pahalı olduğumuzun en önemli göstergesi de budur.
Ülkemizde, kurlardaki yükseliş, doğrudan pahalılığa neden olmaktadır. Mal ve hizmetlere yapılan zamlar, bitmek bilmiyor. Vatandaşlar perişan. Pahalılık ve geçinebilmek, halkın en büyük derdidir.
Son zamanlarda, yapılan elektrik ve akaryakıt zamları da, birçok sektörün girdi maddesi olduğu için, pahalılığı artırmakta, enflasyon oranlarını tetiklemektedir.Ayrıca, TC Merkez Bankasının faiz artırımlarıına rağmen, döviz kurlarında henüz beklenen yeterli düşüş olmadı.
4 kişilik bir ailenin sadece gıda harcamalarını kapsayan açlık sınırı da, Temmuz ayı sonunda, aylık 14 bin 867 TL’ ye yükselmişti. Ağustos ayındaki yeni açlık sınırı, muhtemelen asgari ücreti geçebilecektir. Gıda harcamalarına bile yetmeyen asgari ücretle, elektrik, kira, akaryakıt,su, telefon, temizlik, sağlık v.b diğer harcamalar nasıl karşılanacaktır?
Süreç içinde gelen zamlarla birlikte, asgari ücretteki erimeyi hep birlikte göreceğiz. Halk, çok zor durumdadır.
Yüksek enflasyon dönemlerinde, yapılması gereken, 6 ayda bir yapılan maaş artışlarını, 2-3 ayda bir yapmaktır. Hükümet ise, 2024 yılından itibaren maaş artışlarını 4 ayda bir yapacağını açıklamıştır.
Aslında, yapılması gereken en doğru icraat, ülkede dövizle fiyatlanan tüm mal ve hizmetler gibi, vatandaşın gelirlerini de istikrarlı para birimine endeksli muhasebe sistemine geçirmek olmalıdır.
Hükümet, maliye gelirlerinin düşeceği, maaşları ödeyemeyeceği kaygısıyla, yapması gereken, kdv, fon indirimlerini ve gümrüklerde kur sabitlemesini yapmamakta, böylece, piyasa da ucuzlamamaktadır.
Akaryakıt ve elektrik fiyatlarında da, bizim elimizde birşey yok deyip, zamlar yapılmaktadır. Bu durum da, maliyetleri artırmakta, bütün mal ve hizmetlere zam gelmekte, enflasyon da fırlamaktadır.
Yapılan yüksek zamlar, enflasyonu yükseltmekte ve kamu çalışanlarına, emeklilerine, sosyal sigorta emeklilerine yapılan hayat pahalılığı ödeneğini artırmakta ve böylece bütçe açıklarını da büyütmektedir.
Hükümet’ in yapması gereken, akaryakıt, elektrik zamlarını halka daha az yansıtmak, gerekli kdv, fon indirimlerini ve ithalatta kur sabitlemesini yapmak olmalıdır. Bunlar yapılsa, enflasyon bu kadar yükselmeyecek ve hayat pahalılığı ödeneği artışlarının bütçeye yükü, bu kadar fazla olmayacaktır.
Pahalılıktan ve satın alma gücünün düşmesinden dolayı, Kamu’daki maaş, emekli maaşları, sosyal sigorta emekli maaşları ve asgari ücrete yapılan artışlara rağmen, maaşlar erimekte ve fakirleşme çoğalmaktadır.