Ulusal Birlik Partili bir dostuma sordum, "Hiç mi rahatsız değilsiniz bu yaşananlardan..."
Kendi parmaklarını kesiyor, dilini kopartıyor, sözünü çiğniyor 'ulusal' siyaset!
Talimli maymun misali bir sahne kuruldu ve mahcup da olsa bir başkaldırı yok.
“Dik dur, eğilme” deniyor, meçhule!
Tasfiyeye razı yaşanıyor.
“Ne yapabiliriz” dedi, dostum.
“Bu çarpık ilişki modeli bizim için varlık sebebine dönüştü.”
***
Toplumun içinden gelmekle övünüyordu, Cumhurbaşkanı...
Köy köy geziyordu bir dönem…
Şimdi “tembihli” yaşıyor.
Bunun öcünü de kendi insanından alıyor adeta!
Yeni bir siyasetle atıl bir rolde yıpranıyor.
***
Hükümetteki vekillerden biriyle konuşuyor ve soruyorum, “Ekonomik Protokol ne oldu?”
“Gelmez” diyor!
“O protokol gitti, geri gelmez.”
Başbakan belki ellince defa “yalancı” pozisyonuna düşüyor, düşürülüyor.
“Yarın, en geç öbür gün paylaşacağım” demişti, Yüce Meclis’te (!)
“Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” yazılı duvarın önünde söylemişti bunu…
Hükümet vekilleri bile egemenliğin kayıtsız şartsız bir başka ülkede olduğunu biliyor.
***
Ulusal Birlik Partili vekillerin en yakınları anlatıyor, “Elçilikten arandık” diye.
Türkiye şiveli birkaç adam padişahın yakını edasında bu ülke siyasetine ayar çekmeye çalışıyor.
“Alt yönetim” pratiği büyüyor.
Başbakan itibarsızlaştırılıyor her gün, her gece…
“Anayasaya bağlılıktan ayrılmayacağım” diye kameralar önünde rol yapanlar, kendi yeminlerinin altına eziliyorlar.
Anayasa’nın hükümet eliyle çiğnendiğini Yüksek Mahkeme Başkanı açıklıyor.
Bir başka ülkenin talimatı ile atanmış Dışişleri Bakanı da “egemen devlet” masalları anlatıyor, ninni niyetine!
***
Bunlar olumsuz ya da karamsar yorumlar değil.
Gerçekler!
“Umudumuz yok” noktasında değilim elbette...
Ne yokluklar gördü insanlık, ne büyük zulümler!
Ayağa kalktı yeniden…
İki büyük dünya savaşı yaşandı da küllerinden doğdu pek çok ülke…
Umut vardır ama bu zihniyette değil.
Böylesi bir siyasi kültür, anlayış, kuşatma, dayatmayla sonuç alamayacağız.
Böylesi bir yüzsüzlük, riyakârlık, köhnelik, sıradanlıkla da olmayacak.
Elbette ezberlerimizi değiştireceğiz.
Yıkacağız bu rezil düzeni…
Yönümüzü Avrupa’ya döneceğiz, dünyaya doğru bakacağız.
Geleceği inşa etmeyi deneceğiz.
Cesaret, irade, bedel!
Üçü de şart!
Yılmadan, yenilmeden, yıkılmadan direnmek de…