İlk devresi pek zevk vermeyen maçın ikinci devresi çok daha tempolu ve keyifliydi. Arbedeler ve tartışmalar olmasa daha da zevkli geçecekti. Geçen haftanın iki galip, aynı zamanda mücadeleci ve arzulu takımının karşılaşması öncesinde temposu yüksek ve bol pozisyon ve gollü bir maç beklentisi vardı. Ancak ilk devrede Göçmenköy’ün savunma ağırlıklı bir oyunu tercih etmesi, MTG’nin ise hücumda yüzde yüz sadece bir gol pozisyonu bulabilmesi bu beklentiyi boşa çıkardı. İkinci devrede ise başka bir MTG vardı. İlk devrede savunmaya yardım etme gayretinde olan Halil, hücuma çıkınca ve yeteri kadar marke edilmeyince kaydettiği iki golle takımının rakibini nakavt durumuna getirmesini sağladı. Sakatlanan Nikolou’nun yerine ilk devrede oyuna giren geçen haftanın golcüsü Osman’ın sağdan bindirmeleriyle hücumda daha fazla etkinlik oluşturuldu. Osman’ın oyuna girişinin ardından sol kanada alınan Deniz’in defansif olarak daha fazla üretici olmasıyla rakibin kanatları kullanması engellendi. Dört golcüyle ilk devrede pozisyon bulamayan sarı yeşilliler, sahanın en iyisi orta alan oyuncusu Halil’le iki gol birden bulunca, oyunu istedikleri gibi yönlendirme şansı yakaladılar. Topa daha fazla sahip olmaya çalışan takım, ileride hareketli Ikedia’ya da bir gol attırarak üç farkla üç puanı almayı başardı. Savunma çok iyiydi. Kadir hava toplarında geçit vermedi. Gürçin yerinde müdahaleler yaparken, Kemal birebirde rakiplerini çoğu kez durdurmayı başardı. MTG yine ikinci devrede sonuca giderken, takımda bir uyum eksikliğinden de söz etmek mümkün. Ancak yedek kulübesi zengin olan kadroda rekabet arttıkça kalitenin de artacağı inancındayım.
Göçmenköy ise maça tutuk ve çekingen başladı. Rakibin hücuma önem vereceği bilinciyle oynayan kırmızı lacivertliler, orta alan ve savunmada erkene kalabalıklaşarak pozisyon vermeme stratejisini benimsediler. Aslında bu strateji ilk devrede tuttu. Ancak ikinci devrenin ilk dakikasında gelen gol bu planı altüst etti. Hücumda uzun paslarla Bülent ve Kabore’yi buluşturma çabası yetersiz kaldı. Bu iki oyuncuyu birebir kilitleyen rakip savunma karşısında yeterince çoğalamayan, pas trafiğini artıramayan Göçmenköy, ikinci golden sonra psikolojik olarak da olumsuz etkilendi. Rakibin hareketli orta alanında yeterince pas yapamayan ve ileriye daha fazla pas gönderemeyen ve savunmada ardı ardına hata yapıp boşluklar veren kırmızı lacivertliler, bu sonuçla ikinci haftayı puansız kapamak zorunda kaldılar. Ancak yine de oyun disiplininden ve mücadeleden kopmayan takımın geleceğinin parlak olacağını düşünüyorum.
Maçın 56. dakikasındaki olaylar ise hem üzücü hem de düşündürücüydü. Kabore’nin kendisine topu ilk anda vermeyen ve yanlış davranan MTG malzemecisine yaptığı hareket son derece yanlıştı. Bunun karşılığı sarı kart olmalıydı. Saha içindeki olaylar kısa süreli bir arbedenin ardından bir şekilde yatıştı. Ancak tribündeki olaylar daha da kötüydü. Maçlara gelmeleri teşvik edilen kadın ve onların çocukları önünde yaşanan pet şişe savaşı ileriki günlerin kötü habercisi oldu. İki yıldır takımları kötü durumdayken sesi soluğu çıkmayan ve aralarında aktif lisanslı sporcuların da bulunduğu bir grup genç MTG taraftarının, kendi taraftarı ve yöneticisini bile dinlemeyerek rakip takım taraftarına ısrarlı saldırma girişimleri ve küfürler, sarı yeşilli kulübe zarardan başka bir şey vermez, veremez. Camia ruhunu yeniden kazanma amacındaki bir kulübün zararına olacak bu girişimlerin bir an önce engellenmesi gerekir. Rakip takımın pet şişe fırlatan veya küfür eden taraftarlarını da tasvip etmiyorum. Ama şampiyonluğa oynamayı hedef edinen bir takımın taraftarı böyle olmamalı. Üstelik Küçük Kaymaklı örneğinin ortada olduğu bir dönemde.
Mehmet Sezener genel olarak iyiydi. Ancak Bülent’in ilk devrede kaleci İbrahim tarafından düşürülmesinde penaltı vermeyerek yanlış yaptı. İkinci devredeki arbedede ise daha fazla kart çıkarması gerekirdi.