Bir görüşme daha… Bir umut kıvılcımı daha…
Akıncı ve Anastasiadis Şubat sonu bir daha görüşüyorlar…
BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Geçici Özel Danışmanı Jane Holl Lute, iki liderle birkaç gün önce ikişer kez görüşmüştü.
Liderlerin bir araya gelip gelemeyeceği yoklamasını yapan Lute’un ardından Anastasiadis’in Akıncı’yı dün araması ve Akıncı’nın da oluru neticesinde bir kez daha görüşülüyor.
***
İki toplumda farklı beklentiler var…
Bu farklı beklentiler iki liderin ve de özellikle garantör olarak Türkiye yetkililerinin açıklamalarına yansıyor.
Bu beklentilerin ne olduğu, Türk tarafının ne istediği, Rum tarafının ne istediği defalarca yazılıyor, dillendiriliyor.
Tarafların beklentilerinin hepsinin karşılanması mümkün değil.
Zaten ‘görüşmeler tarihi’ başladı başlayalı böyle olduğu görülebiliyor, taraflar görüşmelere bunu bilerek katılıyor ama yine beklentilerinin hepsini alacakmış gibi masaya oturmaları veya demeç vermeleri bir siyasi gelenek olmuş gibidir.
Önemli olan aslında, sadece Kıbrıs için değil, dünyanın herhangi bir yerinde iki taraf arasındaki sorunun, tarafların beklentilerinin birbirine yaklaşarak çözümlenebilmesini sağlamak.
***
2004’te oylanan Annan Planı o beklentilerin en azından Türk tarafına göre birbirine yakınlaşmış haliydi. Ancak oylamada güneyden ‘hayır’ çıkması Rum tarafının Planı böyle algılamadığını gösterdi.
Belki de öyleydi ama daha doğru bir yaklaşımla Kıbrıs’ın güneyinde Annan Planı’nın tam anlamıyla tartışılmamış olmasından, toplumun bilgi sahibi olmamasından kaynaklı ortaya çıkan bir sonuç olmuştu.
***
Şimdi yeniden eskileri tartışmak için değil ama eskilerden ders alarak ardından uzlaşılan bazı konuların öne çıkarılması ve onların kaldığı yerden görüşmelerin devam etmesinin sağlanması gerekiyor.
En azından Kıbrıs Türk tarafında böyle bir beklenti varken güneyde tam bir görüş yok.
Yani “ben uzlaşmaları tanıyorum” deniyor ama sanki her görüşme başlayacağında veya başladığında ‘tu baştan başlamak’ gibi bir yaklaşım var gibi…
***
Kıbrıs’ın kuzeyindeki bize göre doğru yaklaşımın nedenini de barış-çözüm yanlısı siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin baştan beri bu sürece katkı koymalarına bağlıyorum.
İradeyi, müzakereciyi barışa giden yolda doğru yönlendirmesine bağlı bir gelinen nokta olarak düşünüyorum. Kıbrıs’ın güneyindeki farklı siyasi yapı, Kilise’nin hâlâ siyasetteki ağırlığı ve belki de sivil toplum örgütlerinin bu süreçte fazla bulunamamaları nedeniyle süreç sürekli tökezliyor.
***
Liderlerin Şubat sonu tekrar görüşmeleri beklenirken bu yeni süreçte iki toplumdan da farklı kesimlerin sürece destek olmaları, liderlere baskı uygulamaları önemli olacaktır.