En fazla terleyenlerin, en az parayı kazandığı bir ülkede yaşıyoruz.
Üretmeyen bol gelirlilere karşı üreten dar gelirliler birbirlerini gözetliyor.
Çok daha az çalıştıkça, çok daha fazla ücret ödüyorlar.
* * *
Yine de “gelir”den bağımsız bir hayat düzeni oluşuyor.
Bazen soruyoruz, “Bunca lüks araba acaba kimin?”
Çoğu bankaların!
Evler de öyle...
Borçlar büyüyor ama konfor azalmıyor, madalyonun bir yüzünde!
Ya da “kirleniyor” servet...
* * *
Bir de öteki yüzü var, madalyonun...
Fark ettim ki, pek çok insan “asgari ücret”in kaç para olduğunu bilmiyor.
Daha doğrusu, “asgari ücret” ödenenler dışında, önemli bir kalabalık bunun farkında değil...
* * *
“3 bin değil mi?”
“ O brüt, çalışanın eline geçen başka...”
“Nasıl yani?”
“Brüt 3 bin 400 lira, net 2 bin 958.”
“3 bin bile değil. Yaşanmaz ki!”
* * *
Mesele asgari ücreti artırmak da değil, yoksul insanların alım gücünü yükseltmek gerekiyor,
en önce...
Yoksa para arttıkça, hayat daha da pahalılaşıyor.
Enerjiyi, iletişimi, akaryakıtı ucuzlatabiliyor musun?
Et, kıyma, süt çok daha ucuza girebiliyor mu evlere?
Sağlığı, eğitimi gerçekten “ücretsiz” yapabiliyor musun?
* * *
Ada yarısında 112 bin 654 aktif sigortalı var. 41 bin 482 kadın, 71 bin 172 erkek...
(38 bin 600 de emekli var ayrıca.)
66 bin 275’i “KKTC” yurttaşı, 30 bin 657’si Türkiyeli, 15 bin 722’si de başka ülkelerden geliyor.
“Asgar ücret”le yaşayan çok insan var ancak “görünmez” haldeler!
En acısı şu, her yeni üniversite mezunu genç yeni bir “asgari ücretli” adayı...
Dört senede eğitimi için ödenen parayı, onlarca senede geri kazanamıyor (!)
Yoksullaşan gençliğimiz yürek yakıyor.
* * *
Yıllardır hep “asgari ücretli kesimin hayat kalitesini yükseltmek” gibi hedefler açıklanır,
“ekonomiyi büyütmek” falan...
Kuyruklu yalan!
* * *
Biliyor musunuz, Türkiye’yle de eşitlenmesine ramak kaldı asgari ücretin...
Üstelik buralar misli misli pahalıyken!
Peki, kamudan maaş çeken 42 bin küsur insanın sahip olduğu güvence ya da alım gücüne, çok daha kalabalık asgari ücretli nasıl sahip olacak?
Sizce bunu merak eden var mı?
* * *
“Gelecek kaygısı”nı konuşacaksak, biraz da buradan bakalım derim...
Bu ülkenin gerçek yoksullarını, dar gelirlilerini, güvencesizlerini odağa alarak...
Yeni bir BÜTÇE daha geldi, geçti.
Bir tek “yoksullar” konuşulmadı, fark ettiniz mi?
Ne öneriyorsunuz, o kurdelesini kestiğiniz onlarca üniversiteden mezun olmak için sıraya girmiş binlerce gencimize, ne?