“Kaybedenler Kulübü”nün etkileyici senaryosu kadar bize yeniden anımsattığı bir şarkı da vardı...
“Sigaramın dumanı da dumanı.
Yoktur aman şu yarimin imanı...”
***
Bir ülke yönetimi düşleyiniz ki, üç haftadır “sigara krizi”ni dahi çözemedi!..
Sanki bir önceki yüzyılı yaşıyoruz.
Karaborsaya düştü, dumanın sevdası...
Kimi saklıyor...
Kimi piyasaya vermiyor...
Kimi 7’den satıyor kimi 9’dan....
Ve yönetenler izliyor...
Çünkü “inisiyatif” almayı bilmiyor...
Öyle bir alışmışlar ki, birileri gelecek, “reçete”yi ellerine verecek!..
“Uygularsan” ne ala, uygulamazsan eğer, ne maaş var ne para!...
***
“Bağrı yanık dostlara da merhaba” der, yine aynı şarkı...
Evet...
Bağrımız yanık fazlaca....
Hem de ne yanık...
Üflesek de gitse, duman misali...
Boğazımız şişti yine olmuyor...
Üflüyoruz...
Gidiyor, tarihin bir kesitinde...
Sonra, daha bir “beter”le geliyor, yeniden getiriyoruz başımıza...
“18 yaşından büyük” nicesinin oyları, yakıyor, onca çocuğun gelecek baharlarını...
***
“Karaborsa” zamanlarındayız!
Varın siz söyleyin artık sene 1960’a mı denk gelir, 70’e yoksa 80’e mi?
O kadar “geriden” bir akıl, anca da önünü kesiyor “yarım” bir vatanın!...
***
Sigaramın dumanı da dumanı...
Yoktur dostlar bu takımın imanı!..
Gitmek
"Elinden geleni yaptıktan sonra, hala olmuyorsa, sıra ayağından geleni yapmakta... Gitmek gibi mesela" ...
Sunay Akın’ın cümleleridir bu...
Yaşadığımız coğrafya açısından, iki noktadan itirazım var.
Birincisi...
Elimizden geleni yaptığımıza inanmıyorum daha..
İkincisi de...
Yoktur gidecek başka bir yerimiz sonuçta...
29 Ekim bizde niye resmi tatil?
VAN’daki deprem nedeniyle, ülkemizdeki 29 Ekim törenleri iptal edilmiş...
Sadece çelenk konacak.
Doğru karar...
Aslında, Kuzey Kıbrıs açısından hep böyle olmalı.
Nedir yani durmadan tanklar, toplar sokaklarda, bir savaş gösterişidir gidiyor.
Üstelik, Türkiye’de, “KKTC’nin kuruluşu” diye 15 Kasım tatil mi?
Değil... 20 Temmuz da değil.
Ya da 15 Kasım’da, 20 Temmuz’da Ankara’da geçit törenleri mi yapılıyor?
Ne ilgisi var ve niye yapılsın ki!
Tüm bunlar olmuyor diye, kimseler “Türkiye, Kıbrıs’ı sevmiyor, istemiyor” demiyor, ilgisi yok çünkü.
Kıbrıs’ın kuzeyinde yapılması gereken de, meseleyi “normalleştirmek” sadece.
“Sömürge” anlayışından çıkmak...
“Vilayet”e razı olmamak...
Ama, tüm siyasi partiler tam bir “mahalle baskısı” ve “yanlış anlaşılacak” korkusu ile bu “normalleşme”ye cesaret edemiyor.
29 Ekim’de, 30 Ağustos’ta Türkiye Büyükelçiliği güzel bir resepsiyon düzenler, herkes de gider, burada Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümünün coşkusunu paylaşır.
Daha üst düzey bir katılım istenirse de, Cumhurbaşkanı ya da Başbakan gider, Ankara’daki törenlere katılır.
Normali bu olmalı.
Yoksa kim inanır ‘egemenliğinize’...
Bugün yapılacak en iyi iş, Girne’de maça gitmek. Doğan - Yenicami oynuyor...
İki takım da iddialı...
İkisinin de taraftarı heyecanlı...
Ve güzel de bir hava var, şimdilik...
Çocuğunuzu, eşinizi, arkadaşınızı alınız ve sizler de tutunuz stadyumun yolunu.
Bu ülkenin çocukları “Hangi takımı tutuyorsun” dendiği zaman belki Yenicamili, Doğanlı, Çetinkayalı olmayı öğrenirler artık...
Eroğlu’nun ‘nokta’sı
Eroğlu, daha New York’a gitmeden, “çözümsüzlüğün” şifrelerini veriyor.
''Bu müzakerelerde bir anlaşmaya varılacaksa varılsın, varılmayacaksa Genel Sekreter tavrını ortaya koysun. Bizim düşüncemiz artık müzakerelerin sonuna gelmek'' dedi, İstanbul’da...
Nasıl bir “son” bu!..
Çözümle mi?
Niyeti yok!..
Çözümsüzlük için de bir alternatifi...