2009 genel seçimleri… CTP için ağır bir yenilgi… Partili ve örgütler darmadağın… UBP hükümeti CTP’li geçici kamu görevlilerini işten atıyor; atılanların önemli bir kısmı Parti’ye kızgın, kırgın, küskün ve bazıları da savrulmuş…
Kurultay oldu, Soyer yeniden Başkan, ben de Genel sekreter… Partiyi toparlamak gerek ama bazı iç hesaplar henüz kesilemediği için toparlama çalışmaları kolay gitmiyor. Örgütleri toparlamak için, iç muhalefete rağmen örgüt, toplantılar yapmak, üyeleri konuşturmak gerek. Önümüzde de önce 2010 Cumhurbaşkanlığı seçimi ardından da yerel yönetimler seçimi var.
Talat bağımsız aday olacak, öfkeli CTP’lilerin bir kısmı da “Talat bağımsız aday, biz de bağımsız seçmen” diyor. Bazı belediye başkanları ile örgütler veya üyeler kavgalı, çatışmalı. Partililerin yeni bir seçim yenilgisine tahammülü yok, asaplar kaldırmayacak. Ve başarmak kaçınılmaz yoksa Parti ve partililer büyük çöküntü yaşayacak. Çöküntü bir iç hesaplaşmanın sttaejisi olabilir ama kırık – dökük bir CTP, Kıbrıslı Türklerin kırık – dökük politik yaşam ve geleceğinden başka bir sonuç üretmez. Öyle bir partide ne olsan kaç yazar?!
Ve bir de tespit var: UBP’yi muhalefette iken yönetimde olduğu, yani iktidarda olduğu belediyeler ve onlar üzerinden ayakta kalıp etkili varlık sürdürüdü. Dolayısıyla, muhalefete geçen CTP de iktidarda olduğu belediyeler üzerinden ayakta kalmayı ve büyümeyi başarmalıdır.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde CTP, bağımsız aday Talat’ın organizasyonuna destek verecek ve katılımcı olacak. Yerel Yönetimler seçimi tamamen Parti çalışması olacak. Mevcut yapının toparlanması ve seçime hazırlanılması kaçınılmaz. Toparlanma stratejisi parti örgüt ve üyelerini katmakla olası, başka yolu yok… Parti örgütleri ile belediye başkan ve meclis üyeleri aday belirleme çalışmaları ve yerel yönetimler manifestosunun yazılım çalışmaları başlatıldı.
Belediye başkanının CTP’li olduğu birçok beldelerin örgütlerden ilk tepki, “bu başkanla olmaz, yeni aday gerek, parti içi sandık kuralım”. Bunu yapmak demek parti içinde yeni bir tartışmanın yayılması, iç hesaplaşmalarda çatışmalı aşamaya geçmek demek, yani seçimlerde kesin yenilgi... Mağusa Belediye Başkanı Kayalp, belediyecilikte Parti’nin simge ismi. Bu ortamda hem parti içi sandıkta, hem de Mağusa Belediye seçimlerinde kaybetme riski yüksek ve o da kaybederse, başka belediyelerde Parti başarılı olsa bile hüsran büyük olacak. Elinde iç hesabın faturası ile dolaşanlar, faturayı ciro etmek için yeni bir iç kargaşa başlatacak.
Çözüm? Sorun o zamanlar ideolojik değildi, dolayısıyla farklılıkları gidermek için uzlaşı zemini var… Kayalp’ta sıfır risk stratejisi gerek, Parti içi sandık riskini kaldırmak gerek. MYK’nın bu konudaki ilk kararı, mevcut belediye başkanlarının ve meclis üyelerinin tümünün Parti Meclisi kararı ile yeniden aday olmasının sağlanması oldu. Örgütlerde direnç var, bir örgüt bu nedenle dağıldı, bir örgüt “bu aday için çalışmam” diyor, bir örgüt “bu başkan aday ise ne mevcut meclis üyeleri yeniden aday olur, ne de başka aday buluruz” diyor, birkaç örgüt de “bu başkan yeniden kazanamaz başka aday bulalım” diyor. Parti içi hesabı olanlar da, bıyık-altı gülerek “büyük belediyeleri unutun, ancak iki belediye elinde kalır, bilemedin dört küçük belediye” diyor ve katkı koymaya da heves yok.
Parti içindeki bu durumları görmezden gelmek olası değil, bu durumları yok farz etmek olası değil; bu durumlara yenik düşmek ise hiç olası değil… Sonunda yenilecek olan CTP’nin kendisidir. Buna izin vermek CTP’yi yönetenlere yakışmaz…
Uzlaşı kaçınılmazdır. Bir taraftan üyeleri örgütlerinde toplayıp, tartışmalı olacak olsa da toplantılar yapmayı diğer taraftan da çatışmalı yoldaşları ve üyeleri uzlaştırmak gerek. “Bu başkan adaysa meclis üyeleri aday olmayacak, yeni aday da bulamayız” diyen örgütle ve başkanla saatlerce süren toplantılar, gece yarısından sonra yeme – içmeye gitme ve devam… Örgüt ve Başkan uzlaştı, meclis üyeleri de aday, yeni adaylar da bulunacak… “Bu başkanla olmaz” diyen örgüt kendisi değiştirilmeyi kabullendi, örgüt yönetimi uzlaşı ile yeniden şekillendi. “Bu başkan yeniden kazanamaz” diyen örgütler başkanın başarısı için tüm olanaklarını seferber etti. Esas sorun Mağusa ve Girne’de… Bilimsel yöntemle uzlaşı çalışmaları başlatıldı Taraflar ile ayrı ayrı ve sonra birlikte görüşmeler, konuşmalar, dertleşmeler yapıldı. Yılların yaraları açıldı, ayrıntısında konuşuldu, tartışıldı, taraflar birbirini anladı, birbirine itiraflarını yaptı… Koca koca insanlar ve yılların yoldaşları gözyaşları içinde birbirinden özür diledi. Beyaz sayfalar açıldı… Parti yerel yönetimler seçimine hazırdı. Diğer beldelerden aday belirleme çalışmalarına örgütlerle birlikte daha bir hız verildi.
Ve önemli bir trafik kazası… Talat seçimleri kaybetti… Örgütler yeniden yalpalamaya başladı… Yeni adaylar illa ki bağımsız olmayı tercih ediyordu. Çok zaman da kalmamıştı; bir kısmı öyle oldu. Mağusa’da milletvekili ara seçimi de olacak. MYK, Kayalp’ta sıfır risk stratejisinde ısrarlı… TDP ile iş birliği yapıldı, belediyede CTP, milletvekilliğinde TDP adayları ile seçime girilecek. Mağusa örgütünde huzursuzluk oldu, Parti yönetimi örgütün her iki seçime odaklanmasının mevcut durumda zor olacağı nedeniyle kararında ısrarlı… Parti Başkanı MYK kararını sahiplenerek örgütün benimsemesine de katkı koydu.
Seçim çalışmaları yürütüldü… İç hesabı olanların izleyici koltuğundaki meraklı bakışları arasında geçen bir süreç oldu. Ama adaylar ve örgüt uyumu açısından ne parti içinin sokaklarına ne de Kuzey Kıbrıs’ın sokaklarına disiplin hataları ve bozuklukları dökülmedi… Seçimler sonrası araştırma komitesi, kurmak da gerekmedi… CTP mevcut belediye başkanlıklarını yeniden kazandı, desteklediği bir bağımsız başkan adayı da kazandı, birçok yerde kıl payı ile kaybetti. Meclis üyelerinde yüzde otuzbeş oy aldı… Hem de 2009 genel seçimlerinde üstün başarı sağlayan ve tek başına iktidarda olan, cumhurbaşkanlığını da kazanan ve içerde hiçbir huzursuzluğu görülmeyen UBP’ye karşı yüzde otuzbeş oy… Haziran 2010 bitti…
Sonra?!.. Belediyeler ile örgütler arası ilişkilerin sıcak tutulması için MYK taraf oldu, belediyelere istihdam yapılacaksa, başkanın rahatlaması ve hatasız istihdam yapabilmesi için sorumluluğu MYK üstüne aldı. MYK örgütlerle belediye başkanlarının çatışmasız ilişkisini tesis etmeye ve sürdürmeye yoğun zaman ayırdı, düzenlemeler yaptı. Sonra?.. 2011 Kurultayı’ndan sonrasının hikayesini Parti yönetiminde olan başkaları yazsın… 2009 – 2011 arası Parti Başkanı ve MYK’sı hiç değişime uğramadan ve zor koşulların içinde görev yaptı, sinerji yarattı ve Parti’yi ayağa kaldırıp fırtınalardan korudu.
İşin özü, ilericiler ileriyi göremeden siyaset yaparsa ilerleyeceği ve ilerleteceği bir illüzyondur; bu illüzyona kapılanlar uyandığında soru sormak hakkını da kendilerinde sorgulamalıdır. Esas olan günahı dağıtmak ve sevabı toplamak değil, günahı sahiplenip sevabı paylaşmaktır. Görev de CTP’nin değerlerinin unutulmamasını sağlamaktır.
Sorumluluk kimde? CTP’nin ideolojisi ve değerlerine bağlı herkeste ve herkes göreve… Ur kesip atmakla olmaz… Hem hani “biz birbirimizi sokakta bulmadık”tı… Böyle giderse gelecek yerel seçimler sıkıntılı olacak…