Yön levhaları ve yol çizgileri utancı

Cenk Mutluyakalı

Yaşadığımız çağda “navigasyon” sistemleri var ve yol tarifi yapıyor, doğrudur!
Ama yine de yön levhalarına ihtiyacımız var.
Unutmayınız, özellikle güneyden gelen Kıbrıslı yurttaşların ya da turistlerin internet erişimi kesiliyor.

***

Kıbrıslı Rum bir dostum, hafta sonu kuzeye geçti.
“Nerelere gittiniz” diye sordum.
Yanıtı beni üzdü.
“Lefkoşa'da dolaşırken kaybolduk... Girne’ye gitmeyi başardık ama orada da kaybolduk. Eski Limana giden yol için birilerinden yardım aldık ama yolda sorduğumuz kişi bizi bir başka limana yönlendirdi. Lefkoşa’ya dönmenin yolunu zor bulduk. Köylerin isimlerini de anlamıyoruz. Son derece yorucu ve kafa karıştırıcı bir gezi oldu. Birkaç bilmediğimiz köye girdikten sonra Lefkoşa’ya dönmeyi başardık.”

***

Kıbrıs’ın kuzeyinde eğer tabelaları takip ederek bir yerden, bir başka yere gitmeye çalışırsanız, yolda kalırsınız!
Bir yere kadar gidersiniz…
Sonrası malum!

Yön levhaları buraları hiç bilmeyenlere göre düzenlenmiş değildir.
Sürekliliği de yok zaten!

Bir yerde “Lefkoşa” yazıyor örneğin, gidiyorsunuz, bir başka kavşağa geliyorsunuz, bu kez tabela yok!
Önünüzde üç yol var, sağa ya da sola dönecek veya karşıya geçeceksiniz.
Şansınıza!

***

Yön levhalarının hiçbir standardı yok zaten!
Şimdi bir de olur olmaz her yere üniversite tabelaları konmuş, her biri ayrı boyut, model, biçim… Özellikle de ana yollar seçilmiş. Yön levhası değil reklam niyetine… Üstelik kimileri görüş açısını kapatıyor.

***

Yol çizgileri son derece yetersiz.
Tek başarımız, olur olmaz her yere “kasisler” aslında “tümsekler” yapmak oldu.
Maalesef onların da standardı yok.
Her biri farklı yükseklikte...
Uyarı yok öncesinde, boyanmış değil çoğunluğu…
Hele geceleri, karanlıkta, son anda fark ediyor, sersemliyorsunuz.

***

Köy, kasaba, şehir isimleri sadece Türkçe olarak yazıyor, eski isimleri yer almıyor, saygısızlık.
Kıbrıs’ın kuzeyinde ciddi bir yabancı nüfus yaşıyor ama dikkate almıyoruz.

Toplu bir vasatlık ve geri kalmışlık gösterisi bu…
Kayboluyoruz!
Hem yollarda kayboluyoruz hem de toplumsal olarak bilinmez içinde…
“Nereye gittiğimizi bilmemek” ruh hali her işimize yansıyor.


“Bize de yer verilsin, Sanayi Bölgesi yapmaya hazırız”

Türkiye Cumhuriyeti’nde kurulmuş sanayi işletmelerinin adaya kolaylıkla gelmesi için imzalanan anlaşmayı ve yerli sanayicilerimizin endişelerini paylaşmıştık.

Kıbrıs Türk Sanayi Odası Başkanı Ali Kamacıoğlu, ‘MASA’da konuğumuz oldu.
“Anlaşmayı basından okuduk” dedi Başkan!
Bakan’a göre “sivil toplum örgütlerinin de onayı vardı.”

Sanayi Odası yönetimi ile Bakan bir araya gelmişler.
“Sanayicimize yönelik koruma kalkanlarını tüzüklerle anlaşmaya dahil edeceğiz” sözü almışlar.

Türkiye, Kıbrıs’a yeni bir sanayi bölgesi inşa edecek ama içinde sanayicimiz olmayacak gibi bir risk var ortada…

***

"KKTC ile Türkiye Cumhuriyeti hükümeti arasında, KKTC’de Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları ile Türkiye Cumhuriyeti İlgili Kanunlarına Göre Kurulmuş Şirketlerin Yapacağı Sanayi Yatırımlarının Kolaylaştırılması Hakkında Anlaşma" Meclis’e giderken ekinde tüzükler de yer alacakmış.
O tüzüklere belirli kriterler eklenmesi hedefleniyor.
“Bizim yapamadığımız yatırımların adaya gelmesini isteriz” diyor Başkan.

Diyelim ki ülkemizde mobilya üretimi var.
O durumda, Türkiye’den mobilya üretimi yapan bir sanayici Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alamayacak.
Böyle bir söz verilmiş!
Göreceğiz.
“KKTC” heyetlerinin bu anlaşmalarda söz hakkı var mı, merak ediyorum doğrusu...

***

En dikkat çekici mesaj şu…
"890 üyemiz var" diyor Kıbrıs Türk Sanayi Odası Başkanı, "Bize de yer verilirse, kendi sanayi bölgemizi yapmaya hazırız.”

Türkiye Cumhuriyeti’ne “kendi sanayicisini adaya taşımak” için yer veriliyor.
Kıbrıslı Türk sanayiciye niye yer verilmiyor o halde?
“Biz burada üvey evladız” diyor Başkan!
Kendi yurdunda yabancı kalmak bu olsa gerek…


Birisi düşse, ne olacak?

Sosyal medyada hemen herkes kendi derdini paylaştığı için gazetelere gelen ihbarlar genelde unutuluyor.
Okura da haksızlık yapıyoruz.
Çünkü sosyal medyada pek çok söz, görüntü, gerçeklik sabun köpüğü gibi anında kayboluyor.

***

Lefkoşa’dan bir okurum, bir fotoğraf paylaştı.
Bu görüntü Lefkoşa'dan… Taşkınköy'de… Bir çocuk düşse içine ölür… Ya da orasını burasını kırar… Apartman halkı aylarca Lefkoşa Belediyesi'ne gitmiş… Ama ilgilenen olmadı… Dr.Fazıl Küçük Parkı yanı… Şht.Sabahattin Kundak sokakta…”

Belediyelerin halkla ilişkiler birimleri son derece kalabalık aslında…
İlgileniyorlar diye de biliyorum.
Ama yolların, kaldırımların, arazilerin hali de içler acısı…

Her kentte, köyde, gezici ekipleri olmalı belediyelerin…
Trafik cezası yazmak için değil sadece…
Tehlikeli çukurları, kirliliği, kaçak yapıları da gözetlemek ve gerekli müdahaleyi yapmak için…

“Kent Devriyeleri” şart…


Yapanın yanına kalıyor yine

Yüksek Denetçi denetliyor, araştırıyor, bir rapor yayınlıyor, "yanlış" diyor!
Sonra ne oluyor?
Hiç!

***

"Eski Eserler ve Müzeler Dairesi, 2022 yılı içerisinde toplam 37 adet, 2023 yılı içerisinde de toplam 37 adet kira sözleşmesinin yenilendiğini, 2022 yılında 2 adet, 2023 yılında ise 7 adet yeni kiraya verme işlemi gerçekleştirildiğini ifade etmektedir. Sayın Müdür bu işlemler için ihaleye çıkılmadığını kaydetmiştir...”

Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay’ın “Eski Eserler’de kira işlemlerinin yasa dışı olduğu” iddiası ile Ombudsman’a yaptığı şikayet üzerine oluşturulmuş rapor…

Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman) İlkan Varol yazısının sonuç bölümünde diyor ki,
“Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nin kiralama ve kiraya verme işlemlerini 20/2016 sayılı Kamu İhale Yasası tahtında gerçekleştirmesi gerekmektedir. Hukuk Dairesi (Başsavcılık)’tan alınan görüş de bu yöndedir.”

“Yasa’ya aykırı olduğu açıkça görülmesine, ilaveten Başsavcılık’tan alınan iki yasal görüşte de bu aykırılığın altı çizilmiş olmasına rağmen bu hukuksuzlukta nasıl bir kamu yararı gözetildiğini değerlendirmek mümkün değildir.”

***
Yapanın yanına kalıyor böylece…