Spor yöneticisi olmak bir sanattır. Her kesin yönetici olmayacağı gibi, damdan düşercesine de yönetici olunmaz. Hele hele siyasilerin peşinde koşup, sırf baremini yükseltip hayatlarının geri kalan kısmını garantiye alanlardan yönetici hiç olunmaz. Zaten ülke sporunun başına ne gelmişse, çıkar dünyasının hâkimiyetçiliğinden ve bu çıkarcıların arkasında ısrarlarla duranlardan gelmiştir.
Peki, ne yapılmalı?
1. Öncelikle, iki üç kişinin atandığı koltuklarla spora şekil verme dönemi bitmelidir. Sporumuz yeterince hırpalanmıştır. Hatta batırılmıştır. Bundan sonraki dönemin tamamı spor yasasının köklü değişimi olmalıdır. Federasyonların ve okul spor temsilcilerinin olmadığı bir masada spora yön vermek mümkün olmamalı.
2. Spor dairesi yönetim kurulu işlevliğini yitirmiştir. Haftada veya ayda bir toplanıp alınan kararların altına imza atma dönemi bitmeli. Yasada yeri vardır diye böyle gelmiş böyle gitmemeli. Bir çırpıda havaalanını peşkeş çekenler, KTHY’yi bilinçli batıranlar, bir gecede de çağ dışı kalmış spor yasasını değiştirebilir.
3. Haftalık, aylık ve yıllık istatistiklerin çıktığı, hangi bölgelerde hangi spor dallarının yapıldığı, hangi bölgelerde sporun yapılmadığı, hangi okulların başarılı, hangi okulların başarısız olduğu, bunların nedenleri, federasyonların tüm faaliyetleri, mali denetim kriterlerinin sıklaştığı, spor bilimcilerin katkı koyacağı, siyasetten kesinlikle arıtılmış özerk bir kurulun ivedilikle oluşması kaçınılmazdır.
4. MOK’a yeniden şekil verilmeli. Siyasi ağırlıklı oluşumları yok etmeli. Federasyonlar tarafından kabul görmeyen illegal KKTC MOK başkanının derhal görevden uzaklaştırılması ve MOK’u gerçek sahiplerine devredilmesi.
Bizlerin, hala daha Gökbilen diye bir kişiliği tartışmamız ülke sporunun utanç kaynağıdır. Sporun başında oturan Göktaş diye bir kişinin de yaşananları siyaset uğruna onaylarcasına sessiz kalması sporumuzun ayıbıdır.
2012 Londra olimpiyatlarında gezmek marifet değildir. 21 Haziran’da 20 yaş gençler dünya futbol organizasyonuna katılmak da marifet olmayacak. Önemli olan ülke gençliği için ne yapıldığıdır.
Açıkçası, sporu yönetenlerin bu kadar da “vurdumduymaz”, “kendini düşünen”, “menfaatçi”, insanlar olacağını tahmin etmezdim. Bir ülkenin sporunu yok edin diye talimat verseler, bu kadar bilinçli ve organizeli çalışılamazdı.
Kim ne derse desin, ne yazarsa yazsın. Dışa açılmamanın zararları gün geçtikçe fazlası ile hissediliyor. Çıkarcılar bu durumun devamından memnun. Ne de olsa ülkede YÖNETİCİ kimliği adı altında “Yağmalama” devam ediyor! Spor şuraları, toplantılar, konferanslar, spor yazarları ve bilim insanlarının yorumları mı? Her zamanki gibi havada kalıyor.
Zaten şu anda KKTC’de spora yoğunlaşmak racona terstir.
Önemli olan kurultayda kimin kazanacağıdır.
Eroğlu mu? İrsen mi?