2016-2017 öğretim yılında yükseköğretim kademesinde okuyan öğrenci sayıları açıklandı. Buna göre ülkemiz üniversitelerinde 93,292 öğrenci kayıtlı öğrenci bulunuyor. Bu sayının, öğrencilerin uyruklarına göre dağılımı ise şöyle:
• 52,135’i TC uyruklu,
• 27,538’i Türkiye Cumhuriyeti dışından gelen yabancı uyruklu,
• 13,619 öğrenci ise KKTC uyruklu…
Yükseköğretimdeki öğrenci sayımız her geçen yıl değil, her geçen an artıyor. Üstelik kontrol edilemez bir şekilde… Yıllar önce 100 bin hedefi vardı. Bu artış hızıyla önümüzdeki yıl 100 bin hedefine ulaşılacağı aşikar… Peki ya sonra! Artışı nasıl durduracağız ya da en azından nasıl kontrol altına alacağız? Ne yazık ki yükseköğretimdeki başıbozukluk, kontrol edilemeyen bir çığ gibi üzerimize doğru geliyor. Ve önünde ne varsa alıp götürecek gibi…
Yukarıdaki sayıları biraz analiz etmeye çalışalım… TC uyruklu öğrenciler, YGS, LYS sonuçlarına göre üniversitelerimize yerleşiyor, peki ya Türkiye dışından gelen diğer yabancı uyruklu öğrenciler… Bunlar için belirlenmiş bir yeterlilik kriteri yok, herhangi bir giriş koşulu yok. Kayıt ücretini ödeyen her yabancı uyruklu öğrenciyi üniversitelerimize kabul ediyoruz. Çünkü öğrencileri turist gözüyle görüp, kelle başı hesabı yapıyoruz…
Daha açık sorayım 27,538 öğrencinin tamamının gerçekten yükseköğretim tahsili için ülkemizde bulunduğuna emin miyiz? Bu öğrencilerin üniversitelerimize kabulünde hiç mi önkoşul bilgisi aranmaz? Etrafımızda onlarca “öğrenci simsarının” türediğinin farkın mıyız? Bu öğrencilerin çeşitli iş kollarında çalıştıklarının ve bu işkollarındaki meslek örgütlerinin bu duruma isyan ettiklerini göremiyor muyuz? Ülkemizde 10 bin civarında “kaçak öğrenci” olduğunu yani sadece okula kayıt yapmış ancak hiç üniversiteye devam etmemiş öğrenci olduğunu açıklamalarını dikkate hiç mi almıyoruz?
Gelelim KKTC uyruk öğrencilerimizin durumuna: 13,619 KKTC uyruklu öğrencimiz yükseköğretimde… Ne güzel değil mi? Neredeyse liseden mezun olan her öğrenci üniversiteye gidiyor. Peki, ama diplomalı işsizler ordusunun devasa boyutlara ulaştığının hiç mi farkında değiliz? Öğrencilerimizin ne kadarı meslek yüksekokullarında, ne kadarı binlerce mezunun olduğu Mühendislik-Mimarlık, PDR, Hukuk, İletişim, Öğretmenlik ya da benzeri alanlarda okuyor?
Hepsi bir kenara, kalite ne olacak? Yükseköğretimde kaliteli eğitim ne zaman kendimize dert edineceğiz. Farkında mısınız bilmiyorum ama ülkemizde genel lise sayısından çok üniversite var…
DAÜ’nün son yıllarda yürütmüş olduğu; “öğrenci sayısını değil, kaliteyi artırma” söylem ve çabaları bir nebze de olsa DAÜ’ye belirgin bir kalite getirdi ve ilk 1000 üniversite içine girdi peki ya diğer üniversitelerimiz daha doğrusu bütünlüklü olarak yükseköğretim kalitemiz ne olacak?
Açıkça söylemeliyim ki;
1. Yükseköğretimde kurumsallaşma, özerklik ve denetim sorunumuz var…
2. Üniversitelerin araştırma-geliştirme çalışmaları çok cılız…
3. Öğrenci kabul koşulları sorunlu…
4. 90 bini aşkın üniversite öğrencisine rağmen 2 bin civarında öğretim üyesi sayısı gibi unsurlar kalitesizliğimiz önemli göstergeleri olarak kaşımızda duruyor.
Ve son söz… Bütün bunları düzenlemesi gereken yani bu kontrolsüz durumu kontrol edilebilir duruma getirmesi konusunda görevlendirilmiş ve yetkilendirilmiş kurum olan YÖDAK’ın durumu da içler acısı… Yükseköğretimdeki bu sürdürülemez durumu fark edelim artık…
--------------------------------------
Aklınızda Bulunsun
YGS Değişiyor mu?
Yıllardır konuşulan ‘Üniversite sınavı değişiyor mu?’ sorusu, TC Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın açıklamalarıyla yeniden gündeme geldi. Bakan Yılmaz, üniversite sınavının yılda birden fazla yapılacağını açıkladı.
Planlamaya göre, öğrenciler üzerindeki sınav baskısını azaltmak amacıyla yükseköğretime geçiş sınavlarının (YGS) yılda birden fazla yapılabilmesi için gerekli teknik altyapı çalışmaları tamamlanacak. Böylece, yılda birkaç kez üniversite sınavı yapılabilecek. Öğrenciler, en yüksek puan aldıkları sınava göre üniversiteye yerleştirilecek. Belli aralıklarla iki ya da üç sınav yapılması düşünülüyor. Adaylar isterlerse yıl içindeki bir sınava ya da birden fazlasına girebilecek. Açıklanan yenilikler, bu sınavların zorluk derecelerine bağlı olarak adil bir şekilde uygulanıp uygulanmayacağı tartışmalarını da gündeme getirdi.
---------------------------------------
Biliyor muydunuz?
PISA’nın Fen Soruları
OECD tarafından üç yılda bir yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) 2015’in sonuçları 6 Aralık’ta açıklanacak. PISA sınavlarında 15 yaş düzeyindeki 72 ülkeden toplam 510 bin öğrenciye matematik, fen bilimleri ve okuma gibi 3 alanda birçok soru yöneltiyor. Bu sorularda 15 yaş grubundaki öğrencilerin matematik, fen bilimleri ve okuma alanlarındaki becerileri ölçerek, ülkelerin eğitim sistemlerinin bu konudaki düzeylerini belirlemeye çalışıyor.
OECD ilk kez fen bilimleri sorularının bir kısmını yayımladı. İlgilenenler OECD’nin web sitesinde PISA başlığı altında sorulara ulaşabilir. Sorular incelendiğinde öğrenci merkezli eğitimin farklı açıkça kendini gösteriyor. Çağdaş eğitim sistemlerinin bu sınavlar sonucunda neden hep ön sıralarda yer aldığı da daha iyi anlaşıyor… İngilizce olarak paylaşılan soruların arasında kuş göçleri, hava sistemleri, meteorlar ve sürdürebilir balık çiftçiliği gibi hiçbir ezber bilgiye ihtiyaç duymayan gerçek fen uygulama ve problemlerinin yer aldığı görülüyor. Böylelikle ülke eğitim sisteminin gerçekten fen alanında iyi bir birey yetiştirip-yetiştiremediği de ölçülmüş oluyor…