Geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Rum ekonomi bakanı Haris Georgiadis, Reuters haber ajansına yaptığı bir açıklamada, “Yunanistan ile aramızda sadece ortak dil var, that’s it! (hepsi bu)” dedi. Georgiadis, bu önemli açıklamayı Yunanlı meslektaşı Yanis Varufakis ile aralarındaki görüş ayrılıklarını ortaya koymak için yaptı. Kıbrıs Rum ekonomi bakanı Avro bölgesinde uygulanan Almanya patentli politikaları destekleyen ve Kıbrıs Rum ekonomisini denetleyen Troyka ile uyumlu çalışan biridir. Varufakis ise bu politikaları sorgulayan, hatta Troyka’yı ülkeden gönderen kişi... Siriza iktidara geldiği günden beri her iki başkentin kulislerinde Anastasiadis hükümeti ile arasındaki görüş ayrılıkları konuşuluyor. Haris Georgiadis’in Siriza çevrelerinde sevilmediği sır değil.
Fakat ben bu yazıda iki taraf arasında ekonomi konularında var olan görüş ayrılığı üzerinde değil, Georgiadis’in açıklaması üzerinde durmak istiyorum. “Yunanistan ile aramızda sadece ortak dil var” demek her Kıbrıslı Rum’un kolay kolay sarf edebileceği bir cümle değildir. Söz konusu Kıbrıslı Rum, DİSİ gibi bir partinin üst düzey yöneticilerinden biri ise, “anavatanı inkar etmek” anlamına gelebilecek bu sözleri söylemek daha da zordur. Unutulmamalıdır ki DİSİ 1976 yılında, adanın Yunanistan’a bağlanması için mücadele eden ve süreç içinde Makarios’un Enosise ihanet ettiğini düşünenlerin yoğunlukla katıldığı bir parti olarak kuruldu. Hatta eski EOKA üyeleri bir yana, kuruluşunda bazı EOKA B üyelerine kucak açan bir partidir. Kuşkusuz, artık hiç kimse Enosisten söz etmiyor, ya da çok az kişi söz ediyor. Fakat günümüzün DİSİ’si retorik olarak Helen milliyetçiliğine bağlı olan ve kültürel kimliği ile kültürel sembollerini Helen milliyetçiliğinden devşiren bir partidir. Örneğin DİSİ, en çok Yunan bayrağı kullanan, Kıbrıs bayrağına da en az ilgi gösteren partidir. Üyelerinin çoğu kendilerini “Kıbrıs Helenizm’inin bir parçası” olarak görüyor. Kendilerini “Kıbrıslı Rum” veya “Kıbrıslı” olarak tanımlayanların sayısı daha azdır. Yönetici kadrolarında, kurucu ve “doğal lider” Glafkos Kliridis’in realist politikalarından etkilenen kişilerin varlığı bu gerçeği değiştirmiyor. Bunları düşündüğümüzde, DİSİ’nin etkili isimlerinden olan ekonomi bakanı Haris Georgiadis’in söylediği sözlerin önemini daha iyi anlarız. Eskiden bu türden sözleri nadiren solcular söylerdi ve hemen “komünist vatan haini” damgası yerlerdi. Fakat artık devir değişti. Retorik düzeyde “tek ulus, iki devlet” tezinden söz eden milliyetçilerin varlığına rağmen, Kıbrıslı Rumlar arasında ayrı bir birim olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’ne olan bağlılık kuvvetlendi. Kuşkusuz, bu noktaya bir günde gelinmedi. Kıbrıs Rum toplumu ile Yunanistan arasındaki ilişkiler çok karmaşık ve çetrefil süreçlerden geçti. Karşılıklı olarak büyük düş kırıklıkları yaşandı.
Burada bu konuları derinlemesine ele almak mümkün değil. Fakat şu kadarını söyleyebiliriz: Kıbrıslı Rumlar kuruluşunda küçümseyerek reddettikleri Kıbrıs Cumhuriyeti devletine bugün dört elle sarılmış durumdadırlar. 1960’lı yıllar ilk yarısında, özellikle 1964’ten sonra başlayan bu süreç, bir yandan Yunanistan nezdinde yaşanan düş kırıklıkları, diğer yandan da Kıbrıs devletinin nimetleriyle beslendi. 1974 ve sonrasında ise Yunanistan Kıbrıslı Rumlar nezdindeki “tarihi anlamını” yitirdi. Bugün, ister kendilerini öncelikle Helenizm’in kültürel kodlarıyla, isterse öncelikle “yereli” referans alıp kimliklerini Kıbrıs üzerinden tanımlasınlar, Kıbrıslı Rumların ezici çoğunluğunun buluştuğu ortak bir nokta var: Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı ve Kıbrıs Cumhuriyeti devletine bağlılık... Bu, zaman içinde o kadar sıkı bir bağlılığa dönüştü ki, sadece Yunanistan’ın varlığını ve anlamını gölgelemedi, devleti Kıbrıslı Türklerle paylaşma konusunda da büyük tereddütlerin oluşmasına yol açtı.