Yunanistan örneği...

AB ülkeleri, Yunanistan’ın borçlarını yarı yarıya silme ve 100 milyar Avro ek kredi karşılığında bazı acı reçeteler önerdiler. Papandreu hükümeti önce bunu kabul etti sonra fikir değiştirerek önlemler paketini referanduma götürmeye karar verdi. Da

 

 

AB ülkeleri, Yunanistan’ın borçlarını yarı yarıya silme ve 100 milyar Avro ek kredi karşılığında bazı acı reçeteler önerdiler.

Papandreu hükümeti önce bunu kabul etti sonra fikir değiştirerek önlemler paketini referanduma götürmeye karar verdi. Daha sonra bu karardan da vazgeçildi. Ancak güvensizlik önergesiyle siyasi kriz tırmandı. Başbakan, güvenoyu almış olsa da devam eden siyasi krizi aşabilmek adına yeni bir kabine kurulması için düğmeye bastı. AB üyeliğinin devamı için Yunanistan bu siyasi krizi aşmak zorunda. Uzun süre kaynaklarını verimli yatırımlara yöneltmek yerine tüketime harcamış olan ülke, taşıma suyla açık kapatarak iflastan kurtulamayacak noktaya geldi. Köklü ekonomik reformlar ve ciddi kültürel dönüşümler, tek çare görünüyor. Bu yönde atılan adımlar, siyasete malzeme ediliyor ve siyasi istikrarsızlık yaşanıyor. Ancak öyle anlaşılıyor ki AB’nin “kurtarma operasyonu” hassas dengelere dayanıyor ve popülizme geçit verecek gibi de görünmüyor...

Yunanistan bugünlere “devlet malı deniz yemeyen domuz” zihniyeti ile geldi. Devlet kasasındaki para son 30 yıldır hep seçmenin gönlünü hoş tutmaya yönelik kullanıldı. “Partililer” zengin edildi. Sendikalara taleplerinden fazlası verildi. Çiftçiler ekmedi, biçmedi ama teşvik primine boğuldu. Devlet memurları özel sektör çalışanlarından 2-3 kat fazlasını kazandı. Her hükümet AB’yi kandırmak için istatistiklerle oynadı. Türk tehdidi bahane edilerek silahlanma için milyarlar harcanırken komisyonlar ve rüşvetler havada uçuştu. 250 kişinin zarar gördüğü sellerde 2500 kişiye binlerce avro acil yardım parası ödendi. Devlet sahtekarın yakasına yapışmadı, unutulup gitti. Yunan gazete ve televizyonları devlet ilanlarıyla ve reklamlarla ayakta tutuldu. “Deniz bitti” diyen siyasetçiler, sistemin dışına itildi.

Gün oldu, devran döndü. Yunanistan ya Avro Bölgesi’nden hatta Avrupa Birliği’nden çıkarılacak ya da geçmişten bugüne gelen ekonomik müsriflik ve verimsizlikle hesaplaşacak...

***

Buradaki tablo, Yunanistan’dakinden çok farklı değil. Peki, fark nerede? Yunanistan’daki garabet yapıyı bugüne kadar finanse eden AB, Yunanlılara, “bizden bu kadar” deme noktasına geldi. Bizdeki bozuk düzeni uzun yıllardır gözü kapalı finanse eden Türkiye artık “uyanmış” olsa da Kıbrıs’taki hassas dengeler nedeniyle müzakereler devam ederken gür bir sesle “benden bu kadar” demekten de imtina ediyor.

Çözümsüzlükten beslenen bugünkü konjonktürde Kıbrıs Türk sağı Türkiye’ye her istediğini yaptırtabileceğini görüyor ve ana-yavru oyununu ustalıkla oynamaya devam ediyor. Türkiye’nin öngördüğü vergi adaleti ve siyasetçinin ekonomiye aşırı müdahale araçlarına ilişkin reformlar mevcut iktidar tarafından bilinçli bir şekilde hasır altı edildiği halde her ne hikmetse Yunanistan’dan farklı olarak “siyasi istikrar” bozulmuyor. Türkiye, Kıbrıslılarla ilişkisini sağlamlaştırmak ve Doğu Akdeniz’deki etkinliğini meşrulaştırmak için içtenlikle “çözüm” istiyor. Toplumsal muhalefet, bütün yükü çalışanın sırtına bindiren dengesiz uygulamalar karşısında “kızım sana söylerim, gelinim sen anla” kabilinden çıkışlar yapmakla birlikte, Türkiye’nin müzakere masasına verdiği desteği göz ardı etmiyor. Aynı durum maalesef “müzakerelerde sona yaklaştık” türküsüne sarılan, “Allah razı olsun Rumlardan” diyen ve varlığını statükoya borçlu olan Kıbrıs Türk sağı için geçerli değil...

Ocak’ta ya çözüm süreci ivme kazanacak veyahut müzakerelere Şubat 2013’e kadar ara verilecek. Müzakerelerde yaşanacak gelişmelere göre Ocak sonrası “KKTC’de siyasi istikrar var” balonu patlar mı patlamaz mı hep birlikte göreceğiz...

Şimdi çözüm ortak paydasında kenetlenme ve Kıbrıs Türk sağını ablukaya alma vaktidir. Balonu biz patlatacağız! Ocak’tan itibaren ilerici siyaset her şekilde temel şiara dönüşecek. Komadaki sistemimizi geleceğe hazırlamak açısından ameliyat masası tek çare olacak. Yeni yılla birlikte üretime dayalı eşitlik gündeme gelecek; gün olacak devran dönecek...

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri