Yunanistan yanıyor. Kaç gündür ajanslar bu konuya yoğunlaştı. Haberler, canlı yayınlar, görgü şahitlerinin söyledikleri ajans haberlerini süsledi.
80’den fazla insan öldü. 170 kişi hala kayıp. Büyük ihtimalle onların da çoğu ya bulunamayacak, ya da çoğunun cesedi bulunacak. Yanan güzelim ormanlar, yok olan yaban hayatı ve can alıcı doğal güzellikler artık bir daha geri kazanılamayacak.
Yunan halkı bu felaketi uzun yıllar unutamayacak. Henüz yaralar sarılmadı. Henüz acılar dinmedi. Ama bu kolay unutulacak bir trajedi değil.
Yaraların sarılması kolaydır. Dünya çapında dayanışma ile belki yaralar sarılabilir. Ama acıların dinmesi kolay değil. Hele doğanın yeniden yeşermesi için hiç ama hiç kolay değil. Doğa kendi kendini yeniden eski durumuna getirebilmek için onlarca yıla gereksinimi var.
1995 yılında bu küçücük ada yarısında biz de aynı felaketi yaşadık. Aradan 24 yıl geçti. Beşparmak dağları hala kel. Yangından sonra dikilen ağaçların bir kısmı yeşerdi. Dağların eteklerinde olanlar biraz daha iyidir. Ama tepeler hala ağaçsızdır. Uzmanlara göre doğanın kendi kendini yenilemesi için en az yüz yıl gerekir.
Elbette küresel iklim değişikliğinin yaşandığı ve kuraklığın her geçen gün arttığı günümüzde bu daha da arttı.
Yunanistan’daki yangın neden çıktı?
Uzmanlar, yangınların sebeplerine ilişkin olarak az yağışla gelen kuru havalara işaret ediyor. Kış aylarında yağış oranının beklenenden düşük olmasıyla yeraltı su kaynakları yetersiz kaldı ve 2017 yazındaki yüksek sıcaklıklarla bitki örtüsü tam olarak dengesini sağlayamadı. Bunun sonucunda da, bazı bölgelerde hava sıcaklığının 40 dereceyi bulmasıyla yaşanan kuraklık orman yangınlarını da tetikledi.
Bu konuda konuşan uzmanlardan Friends of Earth (Yeryüzünün Dostları) adlı iklim değişikliğine karşı kampanya yürüten sivil toplum kuruluşundan Rachel Kennerley, “İklim değişikliğiyle beraber aşırı sıcak hava dalgalarının daha sık görülmesi bekleniyor. Bu da ormanların ve kırsal alanların daha kuru olacağı ve yangın tehlikesinin artacağı anlamına geliyor. Siyasetçiler bu olağan dışı hava koşullarını dikkate almalı ve atmosfere zarar veren iklim değişikliğini tetikleyen kirlilikle mücadele için acil adımlar atmalı” dedi.
Son yıllarda bütün dünyada artan yangınların asıl nedeni “küresel ısınma” dır. Bugünlerde kuzey yarım kürede yangınlar arttı. Dün Yunanistan yangını control altına alındı. Bu kez ABD yanmaya başladı. Los Angelas kentinin kuzeyinde başlayan yangın kısa sürede yaklaşık 100 km2’lik alana yayıldı. Bu yangında da ilk etapta 1 kişinin öldüğü, binlerce kişinin ise tahliye edildiği haberleri geldi.
İklim değişikliği, bunun sonucu olarak küresel ısınma yani kuraklık ve giderek çölleşme artık bir realitedir. Buna rağmen Trump hala iklim değişikliğinin aldatmaca olduğunu iddia ediyor. Hatta zaman zaman küresel ısınma ile dalga geçiyor.
Geçtiğimiz yılbaşı attığı Twitter’dan küresel ısınmayı ti’ye alan bir mesaj attı. Trump mesajında, "Doğu kıyılarında en soğuk yılbaşı gecesi yaşanıyor olabilir. Belki de bu güzelim küresel ısınmanın birazını kullanabiliriz. Küresel ısınmaya karşı diğer ülkeler değil, bizim ülkemiz trilyonlarca dolar ödeyecekti. Sıkı giyinin!" ifadelerini kullandı.
Trump, iklim değişikliğinin ABD ekonomisine zarar vermek için bir Çin aldatmacası olduğunu iddia etmişti. Geçen Haziran ayında Paris iklim anlaşmasından çekilmiş ve bunun yerine ABD kömür ve petrolünü teşvik politikalarına yönelmişti.
Trump’a cevap Kaliforniya Bilimler Akademisi İdari Direktörü Jon Foley's’den geldi. Foley’s Trump'a: "İnan ya da inanma, dışarısı çok soğuk olsa da küresel iklim değişikliği çok gerçek bir durum. Tıpkı koca bir hamburgeriniz olsa bile, dünyada hâlâ açlığın hüküm sürdüğü gibi." şeklinde karşılık verdi.
Trump inansa da inanmasa da yaşanan iklim değişikliği nedeniyle dünya çölleşiyor. Bırakınız Akdeniz bölgesini bu yıl ilk kez kuzey ülkeleri bile kuraklığı yaşadı. Uzmanlar Akdeniz bölgesinin önümüzdeki 50 yıl içinde Afrika çöllerine döneceğini öngörüyorlar.
Daha ilkokul yıllarımızda bize ezberletilen “yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı” özellikleri olan Akdeniz iklimi artık daha kuzey bölgelerde yaşanacak.
Bu yangınlar insanlık için felakettir. Ama aynı zamanda birçok ders içermektedir.
Öncelikle yanan ormanların yeniden yeşertilmesi şarttır. Bu hem küresel ısınmayı geriletecek, hem de çölleşmeyi önleyecektir.
İkincisi iklim değişikliğini hızlandıran olumsuzlukları minimum indirmeliyiz. Bunun için atmosfere karbon salınımını hızla azaltmalı, kademeli biçimde sıfıra indirmeliyiz. Bu konu ile dalga geçen siyasileri erken zamanda tarihin çöplüğüne göndermeliyiz.
Üçüncüsü orman yangınlarıyla mücadelede uzmanlaşma şarttır. Teknik donanım olmazsa olmazdır. Dünya’nın neresinde orman yangını varsa bütün dünya bu bölgeye yoğunlaşmalı ve yangını en az zararla sonlandırmalıdır.
1995 yangınında bizim yangın uçağımız, yangın helikopterimiz yoktu. İtfaiye araçlarımız yaşlılık ve bakımsızlıktan yolda bile zor giderdi. İtfaiye teşkilatımız orman yangınları için deneyimsizdi. Buna rağmen Rum tarafının yardım önerisini geri çevirdik. Buna rağmen ikinci gün İngiliz üs bölgesinden gelen yangın ekibi olmasa bu yangını zor kontrol altına alırdık.
Yunanistan’daki yangında da durum bizden farklı değildi. Dünkü Hürriyet gazetesi Atina muhabiri Yorgo Kırbaki’nin haberi dikkat çekiciydi. Haberde Mati bölgesinde felaketten kurtulanların en büyük şikâyeti, itfaiye ekiplerinin olay yerine saatler sonra gelmesiydi. Konuyla ilgili konuşan İtfaiye Çalışanları Sendikası Başkanı Dimitris Stathopulos, “Elimizdeki araçların yüzde 50’si 15, yüzde 15’i de 35-40 yıllık. Bazı araçlar yedek parça eksikliğinden garajlarda bekliyor. Devlet ödenek ayırmıyor. Maskelerimizi bile kendi paramızla satın alıyoruz” dedi.
Ama buna rağmen komşu Yunanistan Türkiye’nin her türlü yardım önerisini geri çevirdi. Olmadı. Bu ormanlar kimin coğrafyasında olursa olsun büütn dünyanın ortak malıdır ve korunmalıdır. Karar verici durumundaki siyasilerin bunu unutmaması ve gereğini yapması gerekir.
Bu büyük yangın felaketi nedeniyle Yunan halkının acılarını paylaşırım. Yaralarının erken zamanda sarılması için bütün dünya Yunan halkıyla dayanışma içinde olmalıdır. Aynı zamanda bütün dünya bu yangından çıkarılacak dersleri mutlaka not etmeli ve en kısa sürede bu yöndeki eksiklikleri gidermelidir.
Yaşanası bir dünya hepimizin ortak hedefidir. Bu amaçla ortak mücadele şarttır.