Bir yerde iki kişi konuşur…
“Duydun mu ne olmuş?”
“Yok duymadım, ne olmuş?”
“Nasıl olur da duymazsın? Her yerde bu konuşuluyor.”
“Söyle nedir? Vallahi duymadım.”
“Yakına gel, kulağına söyleyeyim.”
(Pıs pıs pıs pıs)
“Uuuuuu!.. E bu çok fena.”
“Eyya. Çok fena ve tepki göstermek gerek. Hem de çok sert.”
“Aman, boş ver yahu.”
“Nasıl boş vereyim? Bunun sonu bizim çocuklarımızı da ilgilendirir. Farkında değil misin?”
“Tabii ki farkındayım ama…”
“Aması ne?”
“E biliyorsun, bizim müdür onlardan yana…”
“N’olmuş?”
“Nasıl n’olmuş? Bunlar istediğini sürer, istediğini baş tacı yapar.”
“Korkuyorsun yani…”
“Kim? Ben? Korkmak? Kimden korkacağım?”
“Bilmem.”
“Hem bu iş müdürle de bitmez. Müsteşar var. Hele bakan!.. Onun kulağına giderse ben yanarım.”
“Ok, hade bay bay.”
“Dur, n’oldun ama birden? Daha kahven bile gelmedi.”
“Günü geldiğinde çocuklarına anlatırsın ne kadar ‘korkusuz’ olduğunu… Eğer seni dinlerlerse tabii…”
“Aman be sen de… Duyan da memleketi kurtaracağını zannedecek!..”
“Kahveyi de müsteşarına ısmarla. Muhabbetiniz de artar hem!..”
* * *
Bir başka yerde başka iki kişi konuşur…
“Ben de seninle aynı fikirdeyim.”
“Eee?”
“Ama…”
“Ama’sı nedir?”
“Ama’sı şu: Çocuk üniversiteye gidecek. Burs lazım. Ortalıkta görünürsem burs murs alamaz.”
“Yani sessiz kalacaksın.”
“Sessiz kalmayayım da ne yapayım? Hem biliyorsun, hanım da geçici… Bunların amanı zamanı yok ki.”
“Hani benimle aynı fikirdeydin?”
“Öyleyim.”
“Tamam da bu duruma ses çıkarmazsak hepimizin başına ne geleceğini görmüyor musun?”
“Görüyorum evet, ama elimden bir şey gelmez.”
“Nasıl gelmez? Sen ses çıkarmazsan, ben ses çıkarmazsam, nasıl düzelecek ki bu işler?”
“neyse, benim gitmem lazım. Ararım da telefonda konuşuruz.”
“Yok boş ver, ben lüzum ederse ararım seni. Hade güle güle!..”
* * *
Daha başka yerde daha başka iki kişi konuşur…
“Dediğim gibi, bu yolun sonu çok fena. Bugün dur diyemezsek, yarın çok geç olacak.”
“Yok da!..”
“Elbette. Sanki sen bilmiyorsun. O kadar okumuş bir insansın. Numara yapma bana.”
“Ne numarası? Ben sadece gerçekçiyim.”
“Gerçekçi derken? Benim söylediklerim gerçek değil mi ki?
“Tabii gerçek. Ama asıl gerçek şu ki, ben değil bu dediklerini yapmak, seninle sokakta görünmekten bile ürküyorum. Çünkü batarım. İhalelerden dışlanırım.”
“Bu çıkarcıklarınız yok mu sizin!.. İdeallerin, düşüncelerin, aydınlığın nerede peki?”
“Bu işler eskiden kolaydı. Sadece buradaki kodamanlar bakardı. Şimdi denizin ötesinden bir el organize ediyor bu işleri. Ona karşı çıkanın, yanında olmayanın vay haline!..”
“Anladım seni…”
“Lütfen beni yanlış anlama… Gönlüm sizden yana, ama…”
“İstemez. Gönlünü de onlara ver sen. Bize yürek lazım zaten!..”